Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
İnan içimden çok şeyi anlatmak, haykırmak ve tek yapabildiğim yazmak geçiyor.
Olmuyor gülüm içimdeki dağları aşamıyorum.
Yazayım diyorum kalemim ateş olup değdiği yeri yakıyor.
Kuş olup sana uçayım diyorum çöllerden çıkamıyorum, yol vermez bentleri geçemiyorum.
Yanılgı içinde yaşadığım, düşlerimi sakladığım sıradan bir günde bana hediye edilen en değerli yangındın.
Yanılgı içinde bir yangın, zaman içinde bir zamansızlık, kabus içinde bir düştün sen.
Kolomb’un karşısında Amerika’yı çıkaran kader, bu yorgun kaptanın karşısına seni çıkarmıştı.
Dingin bir liman kenti gibiydi gözlerin, huzur kokan çiçeklerin vardı.
Bir gül kadar asil, bir papatya gibi masun ve bir yıldız kadar uzaktın.
Belkide yıllardır varlığını bilmeden aradığım düşlerimin saklı Leyla’sıydın sen.
Ayışığına tutulmuş bir aşkın yüreğime düşen cemresiydin.
Öyle süzülüverdin ki kalbime sessiz, ölesiye eşsiz.
Ben ne anlatıyorum bilmiyorum.
Ben buraların adamı değilim gülüm.
Yıldızlardan geliyorum ben, aşkın doğduğu yerden.
Ayışığına vurulduğum bir geceden, göz kırpan bir yıldızın gözyaşından geliyorum.
Dedim ya ben buraların adamı değilim.
Bu akşam yangınlardayım ben.
Yıldızları getirin bana, ayışığı sarsın beni, yağmurlar alsın bedenimi.
Adını koyamadığım birşey var içimde kelimelerin sırtına yükleyemediğim bir aşk.
Bende şair gibi diyorum “Yak lügatları şair! ”. Evet yakmalı şair lügatları.
Yakıyorum tüm kelimeleri, yakıyorum tüm kitapları, okuduğum ve bildiğim her şeyi.
Kalemim ateş olup değdiği heryeri yaktı, bana kalansa sadece yazık bir nakarattı.
Bunu ise bir şiseye koyup denize atıyorum,
Dalgaların emanetini sahibine vereceğini umuyorum.