' Siirlerle Yaşamak' Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Nihan Yılmaz
Alan:   Grup:' Siirlerle Yaşamak'
Tarih: 04.03.2009 16:43
Konu: Bekle papatya...

Bekle papatya

Bir çay demleyip geleyim

Sarı zaman başlamadan

Ne olur ölmeyeyim



Bekle papatya

Daha çok var bahara

Elinin bittiği yere kadar say

Parmakların olmasa da



Bekle papatya

Önce bir gökkuşağı getireyim

Üç renk olsun içinde

Ama mavi en üstte



Bekle papatya

Önce baharlar gelsin elime

Sonra açarsın sen

İstediğin yerde



Bir sonsuzluğun vardı

Adı: rüzgar kaçağı saçların

İki kere yağmur

Üç kere güneş



Bir ses açılıverirdi

Papatya göbeğinden sarı

Bir kere bahar

Dört kere erguvan



Parmakların dökülürdü sıcak yaza doğru

(serçelerin uslu adı)

kıyıda kumla oynayan çocuk misali

dört kere anne

beş kere çilekli dondurma



bir kahkahayı muştulardı sözlerin

serin bir çınar gölgesinde demli çay kıvamında

iki kere umut

bir kere aşk



“mavi hüzünlü bir renktir” diyor tüm yalnızlar

oysa bir bilseler seni

üç kere gökkuşağı

üç kere koyu mavi

Bir kırmızı kazağın kolundan

Dökülmüş elin

Beş parmağın zamanı.

Ve Beş parmağın neşeli dağınıklığı

Ucunda toparlıyor bütün anılarını.

Ah, biliyorum,

Kimse inanmaz buna ama

Kırmızı tırnaklar adsızlığı

Yavaşça okşuyor

Gururlu bir papatya tarlasını



Sen,

Papatya tarihinin baş yazıcısı

Sarı, beyaz ülkenin aklında tek kalan

Bir avuç rüzgar

Ve taç yapraklar.

Bak tüm bir zamanın özeti

Yere dökülen yapraklar

Yaşıyor, yaşamıyor, yaşıyor...

Hepsi aklımın zamanından.


Kahkahasının arkasına saklanmış

Bir peri.

Takılır kalır zaman

Gülüşlerinin sevincine.



Nedir gülüşünün sonsuzluğu ey peri?

Bir okyanusun çocukluğunu andıran sevincin

Koyu mudur deniz kızı mavisinden?



Bak gülüyorsun okyanusa

Oynuyorsunuz kardeş kardeş

Önüm

sevinç

Arkam

mavi

Sağım

gelecek

Solum

düş

Sobe!



Çocuksun sen papatya

Adı hep çocuk kalacak gülüşünle

Öptüğün zaman

Dokunduğun okyanus.



Bak camdaki yağmur damlasında

Boğulup gittin yine!

Bilirim içinde vakitsiz bir sonbahar

Ah! O uçurumların en derini

Düştün sen yine kendine




Kelebekler anımsar mı

Gökkuşağının adını?

Yoksa uçup giderler mi?

Arıların tutsak olduğu

Güneşin bal rengi saçlarına.

Nerden gelir adının ilk harfi?

Kelebek hafızası

Yoksa arı sevdası mı?

Adın nedir ey okyanus diyorum?

Küçük bir el, bir papatya kopartıyor

O yemyeşil uçurumdan.





mutfakta bir kadın

kahvaltı hazırlıyor benim için

çay yapmış tomurcuklu.

Kokusu öpüyor duvarları

ve yalnızlıklar dökülüyor yerlere

geçen mayıs badanacının kazıyamadığı.



Açıyorum gözlerimi usulca

Ekmek pişiyor fırında

Buğday tarlası olmuş ev,

Sarı başak muziplik.



“aman yakma ekmekleri” diyorum kadına

“daha portakal reçeli süreceğiz tüm bir yaşama”



kutup yıldızı kahkahası geliyor

kuzeyin en kuzeyinden.



Radyoyu açıyor kadın

sezen aksu serçeliği kanatlarında



Bir bardak çay getiriyor

“aman dikkat et

dökülmesin papatyalar

ellerinin sessizliğinden”



Gülüyor kadın,

“iki şeker koydum

senin sevdiğin gibi”



Elimde bir bardak çay,

Karıştırıyorum anıları

Sapı yüzün işlemeli

bir papatyayla.



Usulca eriyorum bende

Güneyin en güneyinden

Bir ebruli pazar kahvaltısında

Mevsimleri sayıyorum bir bir

...İlkbahar,sonbahar,

ve sonra yalnızlığın tersten yazılışı



Duvarlarda bir kurşuni kendim

bitmeyen bir sonbahar misafir odasında

Biliyorum daha çok var bahara,

papatyalar adlarını bilmiyorlar daha