Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Güneş doğup, pencere açılınca,
Meltem esintisiyle dolar odalara,
Çiçek, yağmur ve kar kokusu.
Evler tazelenir, çiçekler uyanır,
Eşyalar tekrar kendi rengine boyanır.
Bütün uykusuzluklar, umutsuzluklar silinir,
Her köşeye yeni bir günün ümidi yayılır.
Gün doğup, pencere açılınca,
Önce selamlanır yer ve gökyüzü,
Kuşlar, ağaçlar ve bulutlar,
Gün pencerelerin önünde başlar.
Dışarıdan bakınca soğuk ve yabancı,
İçeriden bakınca insanın en samimi arkadaşı.
Uzaktan bakınca uğultulu ve esrarengiz,
Yakından bakınca duru bir ırmak sükunetinde.
Ne tam dışında hayatın, nede tam içinde.
Camdan yapılmış bir ışık kapısıdır
Kurtarır bizleri karanlıktan.
Bazen hüzünlü, bazen neşeli,
Daima kırılgan.
Bazı vakitlerse gözleri buğulu
Yalnızlıktan ve ayrılıktan.
Ne kapı kadar kocaman ve gürültülü,
Ne duvar kadar soğuk ve sessiz,
Akşamları kimse bilmese de üşür,
Bir suçlu gibi bakar uzaklara
Tülsüz, perdesiz.
Pencere evlerin suskun gözleri, kırılgan kalbi,
Pencereden okunabilir evdekilerin,
Cümle sevinci ve kederi.
Hepsinin şekli birbirine benzese de,
Vardır hepsinin ardında başka bir hikaye.
Hastaları hayatta tutan ilaçtır,
Mahkumlar için sabrın ümidin ışığı,
Öğrenci için dışarıyı gösteren
Haşarı bir sıra arkadaşı.
Yaşlılar için bir seyir yeridir.
Bebekler için uçsuz bucaksız bir ömrün,
Dünyanın bir adım gerisidir.
Kıyısında alınan her nefesten bir iz
Muhakkak siner pencerenin bir köşesine.
Ve kıyısında çekilen her sevda acısından
Bir harf gizlice çizilir pencerenin bir yerlerine.
Her pencerenin hikayesi başka başkadır.
Birazda bu yüzdendir.
Rüzgardan, kardan, güneşten değil,
Sakladıkları sırlar yüzünden eskir pencereler...