Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Nefs ve Benlik
Nefis insana bu kâinattan faydalanarak lezzet alması için verilmiştir. Lezzet ise, faydalanmanın derin bir boyutudur. Şuur ve idrak sahibi bir varlıkta, şuuru kapanmadığı sürece bu faydalanmanın şükürle neticelenmesi beklenir. Kendi nefs ve gururumuzla hareket etiğimiz sürece toplumda sevme ve sevilme duygusunun çok zor durumlara düşeceğini bilmemiz lazım. Başkasının kusurunu görmek ve kendi kusurumuzu görmemekten gelmemiz hata olur. İnsanlığın yaratılışından buyana gelen kardeşlik şimdiki zamana da yansımalı ve önem verilmeli.
Benlik ve enaniyetlerin dizginlenemez olduğu bir dönemde özgüven ve 'ben yaptım' deme gibi değişik tabirlerin gölgesinde nefislerin ukalalaştığını ve küstahlaştığını düşünüyorum. İnsan karakteri, kabiliyet ve istidatları ortaya çıkarılmalı, onların gelişmesine tabiî ki gayret gösterilmelidir. Fakat böyle bir neticeyi elde etmek için kullanılacak üslup ferdi şımartacak ve onu bencillik girdabına düşürecekse ondan uzak kalınmalıdır. Çünkü meseleyi şahsın dar imkânlarına, sınırlı iktidarına ve güçsüz iradesine bina etmek her şeyi daraltma ve zayıf bırakma olur. Her meselede 'ben' diyen insan, artık nefsini merkeze kor, onu esas kabul eder, yaptığı her iş ve elde ettiği her başarıyla enaniyetini biraz daha besler. Nefis merkezli ve kendine çok güvenen öyle bir insan, azıcık sürçüp düştüğü bir yerde ise bütün bütün ümitsiz kalır, tutunacak yer bulamaz ve bir daha da doğrulamaz.
Doğruluğu, adaleti, güzelliği, ikramı, letafeti, lezzetleri sevmeyi dünyaya geldikten sonra öğreniyor değildir insan, bunları sevmek sevdirilmiştir insana. Yine adaletsizlikten, yalandan, kibirden, zulümden, iki yüzlülükten, ikrah edilen şeylerden nefret, öğretilmiştir insana. İnsan dünyaya geldikten sonra, kâinattaki herşeye, kâinatta kendini gösteren esma, sıfat ve şuunat-ı ilahiyeye karşılık gelebilecek derinlikte özüne önceden derc edilmiş bulunan şifresel anlamlar, çevresel imkânlar ve kişisel çaba dâhilinde çözülür, sonrasında insan birer duygu olarak hissettiği bu anlamları ifade edebilmeyi öğrenir.
İnsanın zaman içerisindeki sosyal ve düşünsel durumu bir doğru gibi değildir. İnsanı en güzel bir mahiyet ve kıvamlaşma halinde yaratan Zât adına insanın mahiyetine baktığımız zaman ise; ancak, nefsiyle, benliğiyle, aklıyla kalbi kadar barışık olabilen ve kalbinin Allah’tan gayrısına sevdalanması ile, vicdanının Allah’tan fazla acıma duygularına kapılması ile onların da nefis kadar, ene kadar riskli olabileceğini görebilen ve bu risklerden kaçınabilmeyi başarabilen bir insanın rahat ve doyurucu bir nefes alabileceği, aldırabileceği anlaşılmaktadır. 'KENDİ NEFSİNİ BEĞENEN VE SEVEN ADAM, BAŞKASINI SEVMEZ'
MEHMET SALİH APARI