..Sezgisel Sevgiler... Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Osman Demiryürek
Alan:   Grup:..Sezgisel Sevgiler...
Tarih: 26.04.2011 23:41
Konu: Yn: dümdüz bir soru size...........................

Hep deriz ya tekdüze bir yaşam sürüyoruz aslında senin deyiminle hayatı seyrediyoruz. Kendime baktım şimde ben hayatı seyredenlerdenmiyim diye? Evet hayatı seyrettiğim doğru ama arada birde olsa yaşıyorum galiba. Çekirdek çıtlatıyorum parkta insanları seyrederek. Bir amacı olmasada sokaklarda dolaşıyorum bazen. Evde kitap okumuyorum ama iş yerinde son yarım saatimi ayırıyorum kitaplara bu yüzden bitmek bilmiyor bir türlü ama okuyorum yavaş yavaş bazen anlayamadığım sayfalara geri dönüyorum yazar ne demek istemiş burda diye ama okuyorum işte azda olsa. Evde televizyonda izliyorum. Çoğunlukla haberleri ve haber programlarını. Dizilerden de takip ettiklerim var elbette, beni güldürenleri kısa bir süreliğinede olsa yüzümü güldürenler. Sinemaya veya tiyatroya pek zaman ayırdığım söylenemez ama aldığım CD lerle avutuyorum kendimi. Ben hayatı seyrediyorum. Ama arada birde olsa yaşıyorum galiba.

========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: Ben Fatma
Alan: Grup:..Sezgisel Sevgiler...
Tarih: 25.04.2011 21:09:00
Konu: dümdüz bir soru size...........................

Akşamları evde ne yapıyorsunuz?

Koltuğa uzanıp, hiç tanımadığınız Amerikalı dedektiflerle, hiç tanımadığınız Amerikalı haydutları mı kovalıyorsunuz?
Yoksa yerli dizilere kaptırıp hiç bilmediğiniz konaklarda yaşanan hayatları mı seyrediyoruz?

Dört saat televizyon seyretmenin sekiz saat çalışmak kadar beyni yorduğunu biliyor musunuz?

İki türlü hayat var:
1. Yaşanan hayat,
2. Seyredilen hayat,

Akşamlarınız televizyona kilitliyse, bilin ki,
Hayatı sadece seyrediyorsunuz!

'Pek çoğu gibi biz de çekirdek çıtlatıp saatlerce televizyon izliyoruz' diyorsanız, durup bir düşünün lütfen;
dünyaya birkaç kez daha geleceğinize mi inanıyorsunuz?
Böyle bir şey olsaydı, şimdiki hayatımızın bir bölümünü ziyan etmek
şimdiki kadar acı sonuçlar doğurmayabilirdi belki.
Ne çare ki sadece bir hayatımız var.
Bu da maalesef, çok kısa.
Ortalama altmış yılın yirmi yılı uykuda geçiyor.
Kalan kırk yılın yirmi yılı çocukluk, eğitim, vesaire...

Son yirmi yılı da ziyan edersek, bize yaşanacak bir şey kalmaz.

Akşamlarınızı sadece televizyona veriyorsanız,
sayılı nefeslerinizden bir bölümünü çöpe atıyorsunuz demektir!

Çünkü televizyon izleyen kişi hayatta değildir, zira hiçbir şey yapmamakta, hiçbir değer üretmemektedir; bu da bir anlamda yaşamamak sayılır.

Ne mi yapmalı? ..

1. Ailece kitap okuyun, sohbet edin: çocuklarınızı dinleyin...

2. Gezin: Gezmek için ille de bir maksat olması gerekmez, en büyük maksat hayatı paylaşmaktır. Yakınsanız deniz kenarına inin, güneşin pembe gülücükler saçarak batmasını seyredin. (İnanın televizyon
seyretmekten çok daha keyifli ve dinlendiricidir)
Ormanda hep birlikte yürüyün, yol boyu açan çiçekleri sevin ve çocuklarınıza bunlarla sevmeyi öğretin. (Ama bilin ki hayat öğrenmek ve öğretmekten ibaret değildir. Dinlenmek, eğlenmek gibi olgular da hayatın bir parçasıdır)

3. Akraba ve komşularla ilgi bağı kurun:
Onlara ya gidin, ya da onları size davet edin.

4. Kültürel ve sanatsal etkinliklere katılın.
(Konferans, seminer, sergi, doğru sinema ve tiyatro) Hayatınızı biraz olsun renklendirecek başka şeyler de bulabilirsiniz. Yeter ki isteyin.
Aile bağlarının güçlenmesi, paylaşacak şeylerin çokluğuyla mümkündür. Ne kadar çok şey paylaşırsanız aileniz o kadar güçlenecek, o kadar diri duracak ve mutlu olacaktır.

Hatıra defterine televizyon dizilerini yazamazsınız. Oraya ancak yaşadıklarınızı yazabilirsiniz.
Her gün bir şeyler yaşamalı ve bunları deftere geçirerek geleceğe tarih düşürmelisiniz.

Bugün öyle bir hayat yaşayın ki, yarına da kalsın. Torunlarınıza filan anlatacaklarınız olsun. :))

Ayrıca unutmayın ki;
Hayatı biriktiremezsiniz;
ya her anını yaşayacaksınız,
ya da ziyan edeceksiniz.

Akşamları ne yapıyorsunuz? ..
Yaşıyor musunuz,
yoksa seyrediyor musunuz?

******alıntı*******