Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Kurşun sormamıştı adını,sol göğsünden öperken
Bir kara kalem ile “Adı Meçhul” yazıldı.
HANİ VAR YA...
Hani, kızgın kum çöllerine düşmüş, sıcak ve susuzluktan dudakları çatlamış, ümitlerini yitirmişken vahaya kavuşan insan var ya...
Hani, kuraklıktan toprakların fersah, fersah çatladığı, çiçeklerin boyunlarını büktüğü, yağmur duasına kalkan ellerin ümitsizlik içerisinde döndüğü anda gökyüzünde beliren rahmet bulutları yürekleri serinletir ya...
Hani, bazen nereden çıktığını bilmediğimiz yağmur kokulu serin bir rüzgâr zarif parmaklar misali saçlarımızda gezinir ya...
Hani, bitmez tükenmez uzadıkça uzayan, kâbus dolu, korku dolu hiç bitmeyecek olan, saniyelerin yıllara, yılların asırlara dönüştüğü gecelerin çaresizliği içersinde ümit ararken minarelerden taşıp açık penceremizden odamıza dolan ilahi ezan yüreklerimizi titretip, ferahlatır ya...
Hani, gurbete saldığımız sevdiğimizin ardından hasreti yüreğimizi yakıp, hayali gözlerimizden gitmeyip, kokusu dört yanımızı sardığı ve vakitsiz çalan kapıyı açtığımızda anda sevdiğimizi eşikte görünce yüreğimiz deli deli çırpınışı var ya...
Hani, ağzına su damlatıp, başında Ya-Sin okutup, öldüğünde ocağına incir dikilecek, çoluk-çocuğu öksüz kalacak, kapısı kapanacak, bacası tütmeyecek derken şifa bulup iyileşen hasta olur ya...
Hani, çocuk vardır oyuncağı elinden alındığı için ağladığı, bir şefkatli elin yaşını silip, başını okşadığı an var ya...
Hani, çocuk vardır anadan öksüz, babadan yetim, sevgiye muhtaç, itilmiş kakılmış, istenmez, her şeye, herkese küsmüşken ona sıcak bir kucağın açılır zaman var ya...
Hani, çocuk vardır sorumluluğunu bilir, kutsalı bilir, babası ölmüş, evi yıkılmıştır, anasının göz nuru, vatanı işgal edilmiş, bayramı bilmez, en güzel elbise ona kefen.
Kurşuna karşı taş atar.
Madalyası küçük göksünde taşıdığı ama görmediği kurşun.
Annesi elleriyle dizini çürütür.
O şehid olurken dudaklarında bir tebessüm taşır ya...
Hani, bir gelincik her şeyi anlatır ya...
Hani, gülücüğü bir papatyada yaşar ya...
Hani, kalabalıklar vardır yığınla.
Sokaklardan, caddelerden taşar.
Kalabalıklar içerisinde bile yalnız kalanlar kendilerine dost ararlar ya...
Hani, tuzağa düşmüş ceylan sürmeli gözleriyle kurtarıcı arar ya...
Hani, karda-kışta penceremizi tıklatan yaralı serçe, sıcak avuçlarımızda hayat bulur ya...
Hani, yağmurda-çamurda kalmış yavru kedi, ocak başında mutlu olur ya...
Hani, güzün ilk yağmurları yere inince, genzimize toprak kokusu dolar ya...
Hani zemheriden sonra dallar çiçeğe durur ya...
Hani, bahar kuru dallara hayat getirir ya...
Hani, abı-ı hayat ölü canlara can katar ya...
Hani, nisan yağmurları çiçekler üzerinde gözyaşları gibi durur ya...
Hani, ansızın gelen yaz yağmuru sırılsıklam ıslatır, sonra saçlarımızda birkaç damla kalır ya...
Hani, ağustos gecelerinde mehtabın söyleyeceği çok şey olur ya..
Hani, bir yıldız mecnunu, bir yıldız leylayı anlatır ya...
Han, bekleyeni varmış gibi akşam erkenden Zühre yıldızı doğar ya...
Hani, el-ayağın çekildiği saatlerde dönecek umuduyla rıhtımda âşıklar bekler ya...
Hani, tren istasyonunda giden yolcusuna mendil sallayanın yüreğinden de bir şeyler gider ya...
Hani, otogarlar vardır kavuşturur insanı insana.
Sevinç coşup sel olur ya...
Hani, gözden dökülen iki damla yaşın sevinçten mi, hüzünden mi olduğu bilinmez ya...
Hani, dudaklardan tebessüm yayılır, yürekler hayat bulur ya...
Hani, eller vardır, ayrılır her şey biter ya...
Hani, eller vardır kavuşur hüzün gider ya...
Hani, gönül vardır ihanet görmüş, yıkılır ya...
Hani, virane gönüller vardır, dost eliyle yapılır ya...
Hani, bazen çılgınlar gibi kahkahalarla gülmek isteriz, bazen de oturup çocuklar gibi ağlarız ya...
Hani, bazen bir damla yaş kirpiklerimize takılırda yanaklarımıza düşmesinden korkarız ya...
Hani, okuduğumuz şiirden dimağımızda bir şeyler kalır, duyduğumuz şarkı maziden anılar canlandırır, albümde sararmış resim bizi tozul hatıralarımıza götürür ya...
Hani, bazen umutlarımızı bir tebessüme, bir bakışa ya da bir kelimeye bağlarız ya...
Hani, bazen de umutlarımızı bir kuşun kanadına takıp uçururuz gökyüzüne, dost iline salarız, bir avcı mavzerinden çıkan serseri kurşunla can bir yana umut bir yana düşer ya...
Hani bir çocuk “Ebi! ..” dediğinde, tel örgüler ellerimizde erir ya...
Hani, bir çocuk nemli gözleriyle gözlerimize bakar ya...
Hani, bir çocuk namlu gözleriyle yüreğimizi yakar ya...
Hani, çocuk gülüşler vardır kelebek gibi daldan dala konar ya...
Hani dost vardır yüreğini yüreğinde taşırsında yıllar boyu yük olmaz ya...
Hani, dost vardır haberi gecikince insanı kahreder ya...
Hani, dost vardır uzak sanılır, ama cana candan yakındır, can içre can gibidir, olmasa olunmaz ya...
Hani, kelimeler vardır çok şey anlatırlar ya...
Hani, kelimeler vardır hiçbir şey anlatmazlar ya...
Hani, bazen her şey susar, yaprak kımıldamaz ya...
İşte öylesine acizim halimi sana arz etmeye.
Ey Dost sen beni anlıyorsun ya...
Bekir URFALI