Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Bu güzel katkıların devam etmesini diliyorum.
Güvercinlerin bol olduğu İskenderun şehrinden kucak dolusu selam ve saygı ile.
========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: Recep41
Alan: Grup: Sevgi Toplumu Grubu
Tarih: 09.02.2010 00:20:00
Konu: Yazıma katkılarım var
----------
Günlük Yaşantımdan Örnekler
Her sabah, her sabah dedimse canım bazı sabahlar eğer hava güzel ve güneşliyse, yağmur kar yoksa, keyfim yerindeyse, evimden mutlulukla çıktıysam Rasathane yokuşundan, Saray yolundan Atatürk heykelinin olduğu yere giderim.Saat kulesinin dibinde bir müddet dinlenirim ve aşağılara manzaralara bakarım, D yüz karayolundan acele acele geçen araçları saymaya çalışırım. Saymak ne mümkün, saniyede bir sürü araç geçer. Okul yıllarım aklıma gelir. Bolu öğretmen okulunun yeni yapılan binası İstanbul- Ankara yolu kenarındaydı. Bizler teneffüslerde cam kenarına gelir “ eğer geçen beşinci araba taksi olursa sınıfımı geçeceğim, kamyon olursa ikmale kalacağım, başka araç olursa sınıfta kalacağım “ derdik, başlardık beklemeye.Öyle günler olurdu ki beşinci araç geçmeden zil çalar derse girerdik. Şimdi şu yoğunluğa bak..Sakarya gibi aksa petrol yine erişmez. Bu olay memleketin kalkınmasını mı, ilerlemesini mi gösterir bilemem.
Oradan kalkarım üst geçitten aşağıya iner, istasyona giderim. Bu gezilerimizi arkadaşım Talat’la yapıyorduk ama son zamanlarda ayrı düştük. Aslında haberleşsek yine yaparız ama ihmal işte.İstasyonda, çabuk çabuk yürüyen insanları, ayrılan vedalaşan sevgilileri, kavuşan sarılıp öpüşen sevdalıları, çoluk çocuk koşarak trene binen insanları gözlerim. Herkeste bir telaş vardır. Trene binerken bende aynısını yaparım. Yer bulma telaşıdır bu. Ne zaman trenle bir yere gitsem oturacak yer bulamam ve benim gibi pek çok insanda ayakta gider. Hem Devlet Demir Yolları zarar ettiğini söylerler hem de bir tren fazla yada bir kompartuman fazla koymazlar..nedenini büyüklerimiz bilir herhalde.
Artık kaç saat arayla geçer trenler bilmem ama Başkent trenini, Cumhuriyet trenini, Pamukkale trenini, Doğu trenini, Adapazarı ekspresini bekler, izlerim. Bu arada gazetemi okur, simidimi yer suyumu içerim. İnsanlarında ellerinde simit ve su vardır. Bazıları yanlarına gelen güvercinlere simit parçaları atar. Hemen bir sürü güvercin toplanır, araya kargalarda girer, serçeler gelir. Kuşların beleşçiliğe alıştırılması hoş değil aslında. Onlar börtü böcek yiyecekler ve insanlara yardımcı olacaklar. Başlarım kuşları izlemeye. Serçe bir parça simiti alır pırr diye uçar gider. Güvercin simit parçasını alır yerlere gagasıyla sürte sürte parçalayıp yemeye çalışır. Parçalarken yiyeceğini kaptırır. Karga aklını kullanır. Simit parçasını alıp yukarıdaki demir çubukların üstüne konar. Ayağı ile konduğu demir çubuğunun arasına simiti sıkıştırır ve gagasıyla kopara kopara karnını doyurur. Karganın bu akıllı hareketi beni okuduğum bir kitaba sürükler.
Din ulemasının dediğine göre, Hazreti Adem ve Havva anamız cennetten kovulduktan yıllar sonra buluşurlar. İnsanlığın çoğalması ve üremesi için Havva Ana her sene ikiz çocuk dünyaya getirir. Bunların biri kız, biri oğlandır. Büyüdüklerinde bir senenin kızı diğer senenin oğluyla evlendirilir. Habil ile Eklimya bir karından, Kaabil ile Lebuda ikinci karından doğmuşlardır. Kurala göre Habil, Lebuda ile, Kabil, Eklimya ile evleneceklerdir. Kabil bu işe isyan eder. Ben, benimle aynı karında yatmış olan Lebuda’yı kimseye bırakmam, kimseyide dinlemem diye isyan eder. Babaları Adem “ öyleyse Allah’a kurban bağışlayın kimin kurbanı kabul olursa o Lebuda’yla evlensin” der. Habil, hayvancılıkla meşgul olduğu için besili bir koyunu, Kabil ziraatla uğraştığı için altın sarsı başakları kayanın üzerine bırakırlar ve beklemeye başlarlar. Ertesi gün baktıklarında Habil’in kurbanının yandığını ve kabul olduğunu görürler. Buna fena halde sinirlenen Kabil:
- Seni Öldüreceğim, benim elimden kimse Lebuda’yı alamaz der. Habil ise ona:
- Sen bana ne yaparsan yap ey kardeşim, benim elim sana kalkmaz, Ben Allah’dan korkarım. D...
................