Sevgi Toplumu Grubu Mesaj Detayi Antoloji.com

Alan:   Grup:Sevgi Toplumu Grubu
Tarih: 10.01.2010 15:28
Konu: GÜLE GÜLE ASUMAAAAN! -anı-

Degerli arkadaslarim yillar oncesinde beni guldururken aglatan bir animi paylasmak istedim bugun sizlerle...

GÜLE GÜLE ASUMAAAAN! -anı-
Yetmiş dokuz yılının keskin kış mevsiminden kurtulup, bahara yaklaştığı bir gündü..karlar erimiş bahar özlemi içimizde ses vermeye başlamıştı.Yatılı kaldığım yurdumun kantininde çayımızı yudumlarken o gün okula gitmek canım istemiyordu...Ankara'nın puslu havasına bahar da gelse, içimizin pusunu nasıl alacaktı ki..! Hergün olaylar,hergün ölümler...ateş çemberinde taştan lezzet çıkarmaya çalışarak dostluklardan medet umuyorduk.
Benim okula gitme isteğinde olmadığımı gören arkadasım, ''haydi benimle gel! Tez hazırlığım için psikiyatri polikliniğinde personel ve hastalarla röportaj yapmam gerek.Beraber gidelim! '' dediğinde memnuniyetle eşlik etmiştim ona...okula gitmiyorum bari faydalı bir iş yapayım düşüncesinin ardına sığınarak- vicdanımı rahatlatmak için- peşine düşmüştüm arkadaşımın..

Psikiyatri Polikliniğinin ürküten duvarlarının arasında merdivenlerden çıkarken içimde ''okulumu asmakla iyi mi ettim acaba? '' sorusu vardı..
Arkadaşımla önce bir kaç doktor ve hemşireyle kısa bir görüşme yaptıktan sonra koridorun sonundaki bir hemsire odasına girdik.Hemşire Hanımın gösterdiği yerlere oturduktan sonra arkadaşım ile hemşire konuşurlarken ben de boşa bakan gözlerle etrafı inceliyordum..Odanın küçücük servis penceresi hastaların gezip dinlendikleri geniş bir salona açılıyordu.
Servis penceresinden içeriye çeşitli kafalar uzanıyor, sağa sola meraklı bakışlarla bir göz atan, bize gülerek el sallayan çocuk tavırlı bazı delikanlılar, hemşire kızmadıkça çekilmiyorlardı.Hemsire Hanım ise bazen kızgın, bazen müşfik tavırlar takınarak cevap yetiştirmeye çalışıyordu herbirine..
Bir aralık hastalardan ses kesildi gibi olmuştu ki; bir kafa daha uzandı içeriye.Çelimsiz ama sevimli bir delikanlı çevreye baktı baktı... beni görünce bir kahkaha patlattı.
Hemşire'ye dönerek: ''buldumm! ''dedi ellerini birbirine çarparak...
Hemşire:
-Ne buldun Sinan? deyince Sinan, bir dakika işaretiyle pencereden içeriye uzandı, orda bulunan teypin üzerine bir plak yerleştirdi ve düğmesine basarak sesin gelmesini bekledi... Orhan Gencebay'ın o yıllarda gündemde olan ''seni buldum ya! ''şarkısı başlar başlamaz Sinan'da şarkıyı bana bakarak söylemeye başladı.Şarkı bitinceye kadar bir pencereden bir kapıdan görünerek' sadece bana bakarak, önümde eğilme figürleri yaparak şarkı söylüyordu...Hepimiz görevi falan unutmuş, Sinan'la Orhan Gencebay'ı dinliyorken, birden Hemşire kızgın tavırla pencereye kapıya doluşan,el çarpan hastalarla birlikte Sinan'ı da kovdu odadan...
Ama iki saniye sonra Sinan yeniden geldi suçlu bir çocuk edasıyla Hemşire'ye:
-Neyi bulduğumu anladın mı şimdi Nazire Abla?
- Anlamadım ne buldun Sinan?
-Hayatımın aşkını buldum ben'' diyerek beni göstermesiyle hep birlikte gülüştük.
Hemşire hanım, sakin bir ses tonuyla: ''Tamam Sinan'cığım bize biraz müsade et, ben biraz sonra getireceğim sana hayatının aşkını tamam mı? ''derdemez kayboldu ortalıktan. Arkadaşım da hemşireye sorduğu soruların cevaplarını hızlı hızlı not alarak tamamlamıştı.
Daha sonra hastalarla görüşmeye gelmişti sıra.Üçümüz birlikte hastaların dinlenme salonlarına geçtik.Salonda okul sıraları, masalar,sandalyeler vardı.
Koca koca adamların genel görünümleri, ilkokul çocuklarının teneffüsteki halleri gibiydi. Kimisi birbiriyle boğuşuyor.kimisi ağzı dolusu kahkahayla anlamsız anlamsız gülüyor,kimisi elini yüzüne koymuş derin derin düşünüyordu.
Hastaların durumları, yaşadıkları ortam hakkında da bilgi almak, gözlem yapmak amacıyla sıranın birine oturmuştuk ki koşar adımlarla Sinan geldi yanıma oturdu.Elini uzattı tokalaşmak için.Elimi tutup bırakmadan kendini tanıtmaya başladı:''Adım Sinan.. 19 yaşındayım, lise mezunuyum, Sinoplu'yum...annemin adı:......,babamın adı:......''diye sayıp döktükten sonra masum bir edayla başladı bana sorular sormaya:
-Senin adın ne?
-Asuman
-Nerde okuyorsun? , nerelisin?
gibi birkaç sorudan sonra,
-Kaç yaşındasın? dedi
-19... dedim.
Ben yaşımı söyler söylemez neşesi ikiye katlanmıstı Sinan'ın:
-Seni bulduğuma çok sevindim Asuman. Biliyor musun şimdiye kadar hep seni arıyordum ben.Yaşlarımız da aynı bak...! hiçbir kötü huyum yok inanki... içki içmem, sigara içmem...mazim çok temiz vallahi..hiç kimseye aşık olmadım şimdiye kadar...-uzayan hayat hikayesinden sonra- Benimle evlenir misin? '' demez mi...
Sinan'ın etrafına toplanıp bizi izleyen diğer hastalar ağızlarını sonuna kadar açarak, utanmış gibi hareketlerle Sinan'a kahkahalarla gülmeye başladılar..Neşeden kırılıyordu hepsi de..
Ben, Sinan'ın gururu incinmesin diye gülmemi zor tutuyordum.Ona değer verdiğimi göstermeye çalışsam da salondaki kahkaha tufanı içimi kudurtuyordu.Sinan ise kimseye aldırmadan ''cevabını bekliyorum'' diyordu.Masum yüzlü zavallı çocuğa nasıl davranmam gerektiğini insani sorumluluğumla düşünüyordum.. ''Tabiki Sinan neden olmasın! '' diyebilmiştim ancak... Benim olumlu cevabım karşısında inanılmaz bir mutluluk içinde hemşirenin uyarmasıyla başka bir sıraya geçerken: ''seni bekleyeceğim...iki ay sonra, burdan çıkınca evleniriz tamam mı? ''diyordu.
Biraz sonra benimle konuşmak için birbirini itekleyelerin içlerinden birisi oturduğum sıranın üzerine getirip küçük bir çicek saksısı koydu ve elini tokalaşmak için bana uzatarak başladı kendini tanıtmaya:''Benim adım: Abdullah, soyadım:......., 23 yaşındayım..memleketim falan yer,...babamın adı:...., annemin adı:......diye uzayıp giden özgeçmişi bittikten sonra: ''sana sadece okuduğum okulun bölümünü söylemeyecegim. Bu saksıya bakarak onu sen bileceksin! '' dedi..
Gülme krizine girmemek için kendime hakim olma mücadelesi içinde şaşkın şaşkın: ''Allah Allah neymiş bölümün? Botanik mi? ''dedim.Kafasını sallayarak ''hayır! '' dedi... ''Biyoliji mi? ''hayır! ''...bekliyor ve bileceksin diye diretiyordu...Güler'de yazısını,incelemesini bırakmış, hemşireyle birlikte bu sorunun cevabını bulmaya çalısıyorlardı..ihtimal ki tuttururum diye tüm bölümleri saymıştım Abdullah'ın gönlü olsun diye....''matematik,edebiyat,
fizik,kimya,...''aklıma geleni sayıyor ve hepsinden hayır cevabı alıyordum..Bir süre bekleyen Abdullah, inadından vazgecerek yavaşça gelip yanıma oturdu ve doğu aksanlı şivesiyle: ''sana torpil geçeceğim, bölümümün adını söyleyeceğim ama bir şartla! ''dedi...Ben gülme bombasının pimi çekilmesin diye azami gücümü harcayarak: ''neymiş şartın? ''dedim.
-''Benimle evlenmeye söz verirsen söylerim, yoksa söylemem.'' demez mi omuzlarını çocuk gibi silkeleyerek...Artık gülme krizine girme vakti gelmişti...tut tutabilirsen kendini...Iki dakika içinde iki evlenme teklifi...Arkadaşımla birbirimize yaslanıp kıkırdamalarımıza hakim olamıyorduk artık.Güler, fısıldayarak kulağıma:''kız sende ki şu şansa bak,biri de benim yüzüme bakmıyor''diye gülüyordu..
Son derece fakir bir ailenin çocuğu olan Abdullah, Ankara'ya gelip üniversite okurken bozulan davranışları üzerine hastaneye yatırlıdığını hemşirenin Güler'e fısıldamasıyla öğrenmiştim..Meğer Ziraat Fakultesi'nin
Bahçecilik bölümünde okuyormuş Abdullah...İçler acısı durum karşısında ne yapılabilir ki?
Abdullah'ın bölümünü lutfedip açıklaması üzerine ona da evlenme sözü vermiştim mecburen(!) ama Sinan gibi hemen kaybolmak nerdeee..evlenme teklifini kabul etmem üzerine kağıtlar dolusu adres, istek, telefon numarası v.b şeyler yazıp yazıp elime veriyordu..onlarca adres ve telefon numarası yazdıktan sonra:''bunları gidince mutlaka ara ve benim selamımı söyle...! Sana her konuda yardım ederler..tamam mı? '' diye tembihliyordu bana.
Bizi dinleyen diğerleri ise birbirlerini itekleyerek birisi bisküvi, birisi şeker uzatıyordu elime, bir diğeri resim gösteriyor derken hangisine cevap vereceğimi bilemez olmuştum..Onların dünyalarına ulaşmamın imkanı yoktu ama sevgiyle yaklaşmanın en güzel davranış oldugunu biliyordum..İçim acıyarak, mümkün olduğunca ilgiyle sohbet ederken arkadaşımın işi bitmişti.Gitmek için ayağa kalkıp hemşireyle tokalaşıp vedalaşırken, deli dedikleri sevgi yoksunu insanlar koridorda en önde Sinan olmak üzere peşpese dizilerek-tren vagonu gibi birbirinin sırtından tutuşmuş halde- bana el sallıyorlardı.
- Güle güle Asumaaaan..! , güle güle Asumaaaan..! , güle güle Asumaaaan..! ''
Koridor inliyordu seslerinden...gülmek biryana bu manzara karşısında gözyaşlarıma hakim olamamıştım. Çıkarken hemşire hanım: ''bunlar hiç kimseye böyle yapmazlardı. Siz güleryüzlü davranıp ilgilendiğiniz için sevindi zavallılar'' demişti.
O günün benim için önemi öyle büyük ki; aradan 31 yıl geçmesine rağmen hala taptaze duruyor hatıralarım arasında..o gündür bu gündür sevginin engin gücü üzerinde derin derin düşünürüm hep...o insanlar yeterli sevgiyi ilgiyi görselerdi acaba bu duruma düşerler miydi?

Asuman Soydan Atasayar