Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Sen gidince uğruna yaşadığım her şey
O götürülen kalbimin ölçüsü olur
Kül olur küllerinde nasıl hakkımı verirsin
Gecelerin komşu olduğu gündüzleri unuturum
Uyanıkken hayalimde sonsuz sessizlikler
Korku derinlerinde canımı kaçıran cinayetler
Susuzlukların bekçiliğinde sunuyorum ellerimi
Morla bir araya gelmiş ölümsüz anılar
Baştan sona nefesimin sözünü tutar gibiyim
Yok yerimi bu ansızın habersiz geçen kış
Kocaman sesi solmuş gülüşünün arkasında
Oraya varamamaya çalıştıkça boğulur gibiyim
Kasvet duygularının rüzgarıyla yalnızım
Yokluğunu hisseden kalp yarasını söylemem gerek
Uçmak istedim kıraç ellerinde sonsuz ufuklara
Kâinata yaklaştım ruhumda bin ay üzüm kokusu
Seni her çevreleyen gündüzün mabetteki koyunlar
Yürümüyor artık bana karşı çıkan ışıklar
Günlerin bitmeyen uykusuz kâbusu sessizliği
Bir gümbür gümbür gelen ölümün titrek tırpan sesi
Kara gecelerin çağrısını cevap kılarım
İçimdeki ölümsüzün silueti ile cevap veririm.
"Söylesene Moria,
Ölümü nasıl karşılarım sen gidince?"
Haykırırım ben sevgiyi gözyaşı ile
Tutamadığım sonsuz yolun uzak sonunda
Bir defadan fazla selam vermeden dudaklarıma
Yitirip giden dostlarımın arkasına titreyerek
Unutmak içimde kanayan yaralarımın uzanan meyvelerini
Gördüğüm tüm mevsimlerin arasından
Ölümün kıskacını açıp şafak vakti
Yürüyeceğim gözyaşının sularında.
Gökyüzünün karanlık kuytularından kopan bir gülme eşliğinde.
Ölümün çağrısını bir öksüz gibi karşılar gibiyim.
Bir sancıya kapıldım artık kör kuytular doluyor.
Ah, cinayetle ah içimde ki hissiz nefes nerede? Ölümüne sonsuz kalp atışım belirmiş.
Kendi içimdeki güvensizliği alıp gitmişsin Moria.