Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Gizlenir mi kederler bir sûkun arkasında ?
Pınar gibi coşmaz mı akıvermez mi gözüm
Çölde mahpus gibiyim mecnunun hırkasında
Zemheri kış eliyle eriyivermiş yüzüm
Berrak gökler kararmış Leyla’nın yakasında
İçimdeki viran olmuş şehirleri saysam yeter!
Eskiden mabet gibi ayağıma sarılan
Dostlarım güneşi mi doğmadan batırdılar
Bir gülün dudağında diken gibi kurulan
Onlar takvimden düşen karanlık satırdılar
Gönül kaçmak istese her dem ona varılan
Ecelin pak sofrasında bin canımı yaysam yeter!
Rüzgârlar savursa da şu kor gibi külümü
İrkilmeyecek evler gamsız taş duvarları
Yıllardır büyüttüğüm misk-ü amber gülümü
Bir çamurda inleyen savaşın çocukları
Sizin olsun ömrümün en saf en pak ölümü
Alnınıza ninnileri tütsüleyip koysam yeter!
Ey güneş çek yüzümden namahrem bakışını
Uzanarak semadan Ay’ı söksün kederim
Heybem almaz dünyanın ne yazı ne kışını
Gölgemin peşi sıra yürüyen derbederim
Nasıl arzular kalbim mıh gibi çakışını
Bir kör kurşun nakışıyla son nefese uysam yeter!
Nasıl düştü amansız maverânın akları
Kendi vehminden ürken arsız şu saçlarıma
Kimsesiz kaldırımlar giyinmiş duvakları
Gel ey benim vuslatım süzül avuçlarıma
Saf sularla yıkansın günahın ırmakları
Kalbimden nefsin kirini ilmek ilmek oysam yeter!
Gönlümün iştiyakı bir gün gökleri sarıp
Ateşli nefesimden denizler kavrulacak
Makberimin içinde arzın çanları vurup
Bir bebek beşiğinde zaman beni kuracak
Cehennem de yanarken cennet selâma durup
Kısmetin bu! kısmetin bu! diyen sesi duysam yeter!
k.a.gazioğlu
2021