Şair Ahmet Ayaz Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Ahmet Ayaz
Alan:   Grup:Şair Ahmet Ayaz
Tarih: 04.06.2013 12:38
Konu: BİR BAŞKA BOYUT-METİN YILDIRIM

BİR BAŞKA BOYUT
Metin Yıldırım
.........................................

Malumunuz üzere Taksim Gezi Parkı yanındaki tretuvar çalışmaları neticesinde bir elin parmakları kadar ağacın başka yere nakledilmek suretiyle sökülmesini bahane edip, halkı sosyal medya üzerinden örgütleyerek “ acaba buradan bir şey çıkabilir mi “ hesaplarının sonucu ortada.
Sosyal medyada başka ülkelerdeki olayların fotoğraf kareleri Türkiye’ denmiş gibi montajlanıp servis edilmesi de, artık şu sosyal medyanın da yol geçen hanı olmaktan çıkarılması gerektiğini gündeme getirmiştir.
Bu son olaylar gösterdi ki sosyal medyada öyle herkesin canı istediği gibi yalan yanlış haberlerle, memleketin huzur ve sükûnetini bozmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Burada yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için öncelikle şunu belirtmek isterim ki;
Yasakçılık değil, demokratik haklar asla kısıtlanamaz, kısıtlanmamalı lakin;
Sosyal medyada yalan olduğu ispatlanan haberler ve paylaşımlara bence ceza uygulanmalı. Halkı şiddet ve galeyana getiren, akabinde halkı sosyal patlamalara kadar götüren yalan haberlerin artık bir müeyyidesi mutlaka olmalı. Kanaatimce bu da suç teşkil etmektedir zaten...
Diğer açıdan sosyal medyayı yalan yanlış, patavatsız ama ustaca kullanan yüz kişinin milyonlar adına karar vermesi ve milyonları etkilemesi sizce ne kadar demokratik ve adil bir eylem olabilir ki? Aksine bu halkı yanıltmak suretiyle anti demokratik ve etik olmayan bir çaba değil midir?
Devletin güvenlik güçlerine saldıran, ortalığı yakıp yıkarak kamuya zarar verenler bu şişirme haberlerin doğurduğu eylemlerdir. O halde bu haberleri üreterek halkı sokağa dökenlerin bu infial ve zararlara sebebiyet vermeden dolayı ağır ve caydırıcı yaptırımlara tabi tutulması kaçınılmazdır. Aksi halde yarın daha büyük yalanlarla, daha derin yaralar alabiliriz.
Yine üzerine basarak tekrar etmek ihtiyacı duyuyorum ki; bu müeyyidelerin demokratik hakları kısıtlamak değil, sadece yalan ve iftira haberler ile toplum huzurunu bozmaya çalışanlar için getirilmesi bir hakkın kısıtlanması anlamına gelmeyeceği gibi aksine, toplum genelinin yaşam ve huzur hakkını gasp etmenin önüne geçilmesi içindir.
Küfretmek, hakaret etmek, iftira atmak, demokratik bir hak olamaz. Burada bir hak kaybı var ise o da; hakaret edilenin, küfredilenin, iftira edilenin hakkının kaybıdır.
Bir başka boyuttan, başlangıcı masum bir hak arayışı demokratik bir eylem havasında başlayan ve akabinde siyasi eyleme dönüştürülen bu olayların çözüm şekli şiddet ile sokaklara dökülmek değildir. Bunun yeri sandıktır, seçimdir. Sıkıntı da burada zaten sandıktaki başarısızlığı sokakta gidermeye çalışmanın neticesi ortadadır.
Hele bir de bunu Türkiye geneline yaymaya çalışarak, Taksim parkı ile uzaktan yakından alakası olmayan, hatta oraya hiç gitmemiş, orada oturmamış başka şehirlerdeki eylemcilere ne demeli? Başka şehirde sokağa düşenleri taksimdeki ağaç ne kadar ilgilendirir onu da sizlerin takdir ve analizine bırakıyorum. Buradan yola çıkarak;
Arap Baharı senaryosunu Türkiye üzerinde denemeye çalışanlara tek sözüm, o plan Türkiye’ de tutmaz beyler... Neden mi?
Mısır, Libya, Tunus, Suriye’ de seçimler Türkiye’ deki gibi demokratik ve şeffaf bir ortamda yapılmadığı için, ömrü Arap Baharları ile son bulmuştur.
Bizde ise Arap Baharı benzeri hareket, 1950 lerde başlamış, daha sonrasında ufak sektelere uğrasa da 2000 lere girmeden tamamlanmıştır.
Bir elbiselik kumaştan iki elbise çıkmayacağına göre, siz çıplak kalıyorsunuz, millette örfü ve adeti gereği çıplak kalanı sandığa kapatıveriyor...
Bütün mesele, başka yerde çözüm arayarak, demokrasi dışı şekillerden medet ummakla başlıyor. Ama bunun sonuç vermeyeceği kesindir, bu yanlış hesabın doğrusu “ sandıktan nasıl çıkarım “ hesabına kafa yormaktır. Tek çözüm de oradadır.
Evinin şöminesinde nostalji uğruna zevk için odun yakan, yılbaşında çam ağaçlarını katledenlerin ağaç sevgisini sorgulamadan geçemeyeceğim gibi, tam aksine sandıklara ağaç harcanmasın diye plastikten üretenleri ağaç katletti diye suçlayıp, Taksim’ deki ağaçlara umut bağlayanlara bir tavsiyem olacak;
Taksim’ deki ağaçlar meyve ağacı değil, boşuna sallamayalım, onlar meyve vermez ki...
Es kaza devrilir ise altında kalıveririz...
Selam ile...
Metin Yıldırım / Gazeteci Yazar

RESİM SEÇ