Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Necdet Erem
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 28.02.2013 13:10
Konu: BİLİMSEL TEORİ

Değerli Dostlar.
Paylaşıma sunduğum yazının uzun olduğunun farkındayım.

Yeni kitabımda yer alacak yazılarımı işin uzmanı olduğuna inandığım siz değerli Dostların incelemesinine sunuyor, yazılarım hakkındaki kanaatlerinniz bekliyorum.

Biraz sabır biraz öz veri göstererek okuma zahmetine katlanan dostların zarar etmeyeceğini düşünüyorum.

Tüm dostlara selam ve saygılarımla.


Yazı 095 BİLİMSEL TEORİ

Bilimsel bir teori, bilim alanının dışına çıkarılıp,
sosyal ayrışmalara malzeme olarak kullanılıyor ise! ..

O teori bilimselliğini kaybetmiş,
ucuz bir siyasi malzeme haline gelmiş demektir.

Ne ıspatının,
Ne de çürütülmesinin,
insanlığa kazandıracağı bir şey yoktur ve olamaz.

Kitleler arasında kin ve husumete sebebiyet veriyor ise
sömürgeci zihniyetin, emperyalist güçlerin elinde, kitleleri düşman kamplara dönüştürmede kullanılan, ANARŞİ VE TERÖR MALZEMESİ BUBİ TUZAĞINDAN BAŞKA BİR ADI OLAMAZ.

Böyle bir teorinin bilim çevreleri tarafından ortaya atıldığını bile şüpheli hale getirir.

Tartışılması ise oyuna gelip, fitne ateşine ODUN TAŞIMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMAZ.

Kim, kime,
Neyi, niçin ve ne adına ıspatlamaya çalışıyor.

Kimler nelerini kaybedecek?
Kimlere neler kazandıracak iyi düşünülmeli! ..

Dedikten sonra! ..

Sayın Darvinistler.
Sayın Evrim teorisinin savunucuları.

Mal ile Mükellefin, sorumluluğu bir değildir.

Mal;
fiziğine ve sayısına göre muameleye tabi tutulurken;

Mükellef;
fiiline ve felsefesine göre muamele görür.

Evrim teorisinin iddia ve ıspatı adına yaşanan gayretkeşliğin, katlanılan zorluğun,
Mesul ve mükellef insan olma sorumluluğundan kurtulup, MAL mesuliyetsizliğine sığıma göz açıklığı düşüncesinden kaynaklandığına inanıyorum.

Bu tartışmaya inkâr veya ıspat adına taraf olabilmek! ..
Dünya çapında arkeolojik araştırmalar, bulunan fosillerin yaş, tür, cins, familya ve genetik değerlerini tespit etme imkânlarına sahip, son teknik gelişmiş laboratuarlarda biyolojik inceleme yapma imkânlarına sahip bir biyolog ve yine bu tez üzerinde pratik çalışan uzman ekipler arasında yer almayı gerektirir.

ONUN BUNUN DEDİĞİ, YAZDIĞI, ANLAŞILMAYAN BİLİMSEL TEORİ VE TABİRLERLE BİRŞEY BİLDİĞİNİ GÖSTERMENİN GURUR VE KİBİRİ İLE BİLGİÇLİK TASLAYARAK, insanları geleceklerini düşünmekten, ailelerine, milletlerine, insanlığa faydalı işler üzerinde çalışmaktan alıkoyacak kısır döngüler içinde, faydasız tartışmalar başlatmak ve kan davası haline getirerek sürdürmek! .

İNSANLIĞA İHANETTEN BAŞKA NE İLE İZAH EDİLEBİLİR.

Neden herkes kendi işi ve kendisini ilgilendiren faydalı uğraşları bırakıp ta,
kimseye faydası olmayacak husumet ve bölücülük üretecek, insanlık ailesi içine nifak tohumları ekecek gereksiz işler ile ilgilenir anlamak mümkün değildir.

Kendi zeka ve mesaileri ile beraber, dünya çapında insanlığın değerli zamanlarını çalıp, milletlerine, insanlığa faydalı iş görme alanlarından uzaklaştırıp, faydasız fanteziler ile meşgul ederler?

HAVANDA SU DÖVMENİN kime ne faydası var?

Toplumları bölme, parçalamak, düşman kamplara ayırmak isteyen, kendilerini TOPLUM MÜHENDİSİ diye adlandırarak tanıtan KAHROLASICA HAİNLERİN bölücü faaliyetlerinin bilim alanını kullandıkları bir istismar ve hile politikasından başka bir şey değildir.

Sosyal alanda, DEVRİMCİ – İLERİCİ – GERİCİ - SAĞCI- SOLCU, KÜRTÇÜ - TÜRKÇÜ vs. Siyasal alanda muhtelif düşman kardeş ve kardeşi kardeşe düşman yapan vurguncu ve soyguncu şehir eşkıyalarının kurmuş olduğu çete karakterli partiler, Sivil Toplum Kuruluşları bilim alanında da EVRİMCİ, KÖKTENCİ vs.

Beyler yeter artık.
Değerli ömrünüzü, güzel geleceğinizi kazanma adına, kullanmanız gereken hayat enerjinizi, ne sizi nede milleti HİÇ İLGİLENDİRMEYEN BOŞ SAFSATALAR İLE ZAYİ ETMEYİNİZ.

BİLİM ADAMI İSENİZ bir diyeceğimiz yok.
Amma bu teorik tartışmaların zemini genel kültür derslerinin verildiği ilk ve orta dereceli okullar, halka açık seminerler ile mahalle kahveleri değildir.

Gidiniz bilim mahfillerinde araştırma ve deneylere dayanan incelemeler yapınız. Bulgularınızı birbirinizle paylaşınız.

Doğruluk ve yanlışlığını da yine işin ehli olan uzmanlar ile tartışınız ıspatlayınız veya çürütünüz. Bu insan olduğuna inanan ve insanca yaşamaya çalışan, mutlu yuvasında yaşam mücadelesi veren hakları hiç mi hiç ilgilendirmez.

Söylem ve iddialarınız kendi çalışmalarınızla ortaya koymuş olduğunuz araştırma ve inceleme, tespit ve bulgularınıza dayansın.

Başkalarının bozguncu fikirlerinin bedava pazarlayıcısı olmayınız.

Halkı ilgilendirmeyen, konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, teknik açıdan da bilgisi bulunmayan kitleler önünde tartışarak ekmek mücadelesi veren bir birine kardeş nazarı ile bakan temiz yürekli insanları kirli işleriniz karıştırmayınız, alet etmeye uğraşmayınız.

KAYIKÇI, KAVGANIZA TARAF VE DÂHİL ETMEYİNİZ.

Kendinizi tribünlere oynayan SÜKSELİ futbolcu durumuna düşürüp konumunuzu sevimsiz, kurumunuzu güvensiz hale getirmeyiniz.

Bilim adamına kalabalıklardan alacağı alkış ve aferin değil,
bilginin izzetini, itibarını koruyacak ayağa düşürmeyecek ONUR, İZZET VE VAKAR yakışır.

FUTBOLCUNUN MOTİVASYON VE MORAL İÇİN TEZAHÜRAT VE ALKIŞA İHTİYACI VARDIR.

AMMA AKLI BAŞINDA ONURLU BİR BİLİM ADAMININ OLAYIN DIŞINDA VE UZAĞINDA OLAN HALKTAN ALACAĞI AFERİNE İHTİYACI YOKTUR.

AFERİNE İHTİYAÇ DUYAN ZAVALLILARA, BİLİM ADAMI DENMEZ.
İLLAKİ BİR İSİM VERİLECEK İSE SADECE “ŞARLATAN” DEMEK KÂFİ GELİR.

İnsanlığa hayati bir kazanç sağlayacak, hastalıklara çare olacak, ulaşıma kolaylık kazandıracak, ekonomik problemlere çözüm üretecek,

DÜNYA HAYATLARINDA KAZANDIRACAĞI RAHAT İLE BERABER, HAYATI YAŞANMAYA DEĞER KILACAK EBED ÂLEMİNDEN MÜJDELER VERİP HUZUR VE MUTLULUK KAPILARINI AÇACAK İSENİZ, ÖYLE BİR TEORİNİZ VARSA! ..

TÜM DÜNAY İNSANLIĞI İLE PAYLAŞINIZ.
Tarihe bir yad-ı cemil olarak adınızı yazdırınız.

Yoksa HAYATINI İNANCI İLE ANLAMLI VE AMAÇLI YAŞAYAN insanlığı rahat bırakınız.

İnançsızlıktan dolayı stres, depresyon, bunalım ve kaoslarla karartmış, anlamsızlaştırmış olduğunuz hayat ve düşünce tarzınızı ve safsatalarınızı kendinize saklayınız.

SİZ YAŞAMINIZI ANLAMSIZLAŞTIRDIĞINIZDAN DOLAYI,
BU ANLAMSIZ YAŞAMIN SONUNU DÜŞÜNMEMEK İÇİN milyonlarca yıl öncesi tarih mezarlığından fosil toplayıp tez üretmeye, safsata ve fantezileriniz ile size bir nefes kadar yakın olan ÖLÜMLE SORGULANMAK ÜZERE MÜKELLEF OLARAK HAFIZALARINIZDA KAYDA GEÇMİŞ OLAN HAYATINIZIN HESABINI VERMEKTEN KURTULMAYA ÇALIŞTIĞINIZ BELLİ.

Amma nafile! .
Beyhude TOPU TACA ATMAYINIZ.
HAFIZA KAMERELARIYLA DÜNYA STADINDA, HERKESİN OYNADIĞI HAYAT MAÇI, EN İNCE DETAY VE TEFERRUATINA VARINCAYA KADAR KAYIT ALTINA ALINIYOR.

HEM,
HAKEM ÇOK DİKKATLİ,
HEMDE ÇOK UZMAN VE ÇOK ADİLDİR.

Mal ile mükellefin HESABI VE MUAMELESİ FARKLI OLUR.

KENDİSİNİ MAL ZAN EDEN VEYA MAL GÖRÜNME KURNAZLIĞINA SIĞINANLAR,
MÜKELLEFLİK MESULİYETİNDEN KURTARAMAZLAR.

Bir şey daha söylemeden geçemeceğim.

Diyelim ki evrim var ve ıspatlandı.
Evrimi yapan ilim ve irade sahibi bir ustaya, tasarımcıya ihtiyaç yok mu?

Milyonlarca yıl öncesine gitmeye ne gerek var.

Zaten sperm olarak girdiğimiz rahimde elbette eviriliyoruz.
Dokuz ay on gün, sağımıza solumuza durmadan çevriliyoruz.

Cenin ve bebek oluyoruz.
Sonrada dünya denilen hiç bilmediğimiz, yaşarken beğenmediğimiz, sıkıntılarını çekerken hep şikâyet ettiğimiz, bir türlü terk edip gitmeye de razı olamadığımız,

Ayrılışı KORKULU RÜYAMIZ OLAN bir ortama donanımlı bir şekilde gönderiliyoruz.

Yaratıcının şefkat ve merhametinin temsilcisi,
ANNE VE BABALARIMIZI EMRİMİZE AMADE KILINMIŞ BİR HALDE KARŞIMIZDA ELPENÇE DİVAN HAZIR YOLUMUZU BEKLER BULUYORUZ.

Bütün bunlar, tesadüf denilen ne idüğü belirsiz bir iddiayı veya akıl ve mantığı felç eden kendi kendilerine olduğunu iddia edenlerin akıldan ve mantıktan ne kadar uzak olduğunu gösteren inkârı imkânsız kılan deliller değilmi?

Dertli İstiklal ve Vatan şairimiz Mehmet Akif ERSOY’un,
“ İMANDIR İLAHİ, O CEVHER Kİ NE BÜYÜKTÜR,
İMANSIZ KALAN PASLI YÜREK SİNEDE YÜKTÜR.”

Sözü imanın ne kadar değerli, akıllı ve mantıklı, huzurlu ve mutlu bir yaşam için,
vazgeçilmez ve hayatın olmazsa olmazı olduğu noktasındaki önem ve kıymetini, akıl sahibi olan HERKESE NET BİR ŞEKİLDE anlatıyor.

Dünya zindanında idam hükmü verilmiş, infaz gününü dert, bela, kaza, keder ve hastalıklar ile işkenceler içinde inatla beklemeyi, yaşamayı, HAYAT ZAN EDEN ZAVALLILARADA ancak acıyoruz.

Elimizden bir şey gelemeyişinin çaresizliği ile Erhamurrahimine ıslah ve hidayetleri için DUA ediyoruz.

Nede olsa İnsan olarak “LEKAD HALEKNEL İNSANE Fİ EHSENİ TAKVİM 95/4 Tin” suretinde yatılmışlar.

Bizim gibi düşünmeseler de, bizim gibi inanmasalar da, KENDİLERİNİ FARKLI TÜRLERE İSNAT ETSELERDE, HEMCİNSLERİMİZDİRLER.

BİZİ KENDİLERİNDEN KABUL ETMESELERDE, BİZ ONLARI KENDİMİZDEN KABUL EDİYOR VE DÜŞÜNÜYORUZ, ÇÜNKÜ BİZE ÇOK BENZİYORLAR.

O konumlarına özenilen hayvanlar insandan önce yaratılmış olmalarına rağmen;
Şu an bile insandan daha donanımlı ve daha mükemmel işler becermiyorlarmı?

Doğal yeteneklerinin dışında bilgi deney ve özel beceri ile iş yaptıklarını söylemek mümkün değildir.

Hala buldukları kovukta, girdikleri delikte, tünedikleri dal veya kayada ömür sürdürüyor, beslenmek için buldukları gıdalarını buldukları şekli ile tüketiyorlar.

Olaya basit birkaç örnek ile bakacak olsak! ..
Tavşan;
sebze ile yaşamasına otçu bir hayvan olmasına rağmen, yaratıldığı günden beri sıkılıp bir değişiklik olsun diye tükettiği sebzelerden bir salata yapmış mı? .

Aslan ve sair kedigiller ailesinin mensupları ve diğer etçiller;
Eti bizden önce tanıyıp bilmelerine rağmen bu güne kadar geçen uzun zaman zarfında, şunu bir de pişirip beslenelim diye kebap veya pirzola yapmayı düşünmüş veya tuzlayıp ta lezzetini arttıralım demişler mi?

Hala avlarını öldürdükleri doğal ortamlarında kanıyla, çamuruyla, tüyü ve derisi ile beraber tüketiyorlar.

Bunca zamandır, ehli hayvanlar, medeni hayatı İNSANLARDAN GÖRMELERİNE RAĞMEN BUKADAR BASİT BİR KONUDA BİLE NEDEN EVRİLEMEDİLER?

AMMA! ..

TÜRLERİNE İHANET EDİP BAZI YATIKLARIN BAZI FERTLERİ GİBİ ŞAHSİYET ÖROZYZNUNA UĞRAYIP PALDÜR KÜLDÜR DE DEVRİLMEDİLER.

Hayvan olarak yatıldıkları için ne yaratıcılarına, ne de yaratılışlarına ihanet ve isyan etmediler.

Veya canavar dediğimiz yırtıcılar, çoğu zaman besin bulamayıp aç gezmelerine rağmen, başka hayvanları ana, yavru ayrımı yapmadan, büyük küçük ayırt etmeden yemelerine rağmen, istisnai bazı canavarlaşmış hayvanların dışında kendi yavrularını yiyerek beslenen varmı?

Her yıl yaşadıkları sıcak, soğuk, kar, yağmur benzeri meteorolojik olaylar karşısında en ufak bir tedbir düşünebilmişlermi? .

Neden acaba! ..
Fark ve sebep, kafamızda taşıdığımız beynimiz ise! ..
Sanıyorum birçoğunun beyinleri bizimkinden daha büyük, bazılarınınki ise bizim beyinsilerimizin bedenini bile tartacak hacim ve ağırlığa sahip olmasına rağmen. (Balina, Fil, gergedan Vs. gibi)

Misal olarak ilk aklıma gelen BAL ARISINA dikkat edelim.

Yirmi birinci YY. bilgi birikimi, teknik imkânları ile hala terkibini bile tam olarak tespit edemediğimiz BESLEYİCİ TATLI BALI, GENETİK KODLARININ DIŞINDA HİÇ BİR YARDIM VE EĞİTİM ALMAMASINA RAĞMEN YARATILMIŞ OLDUĞU GÜNDEN BERİ YAPIYOR.

Geçen bunca uzun zamana rağmen YİNE SADECE BAL VEYA POLEN YAPABİLİYOR.
Üretiminin ne markasını ne modelini değiştirmemiş.

İnek sütün,
Tavuk yumurtanın,
Gözsüz bir kurtçuk olan ipek böceği, ipeğinin,
Yılan, akrep, çıyan zehirlerinin,
hakeza, hiç birisi ürettiği şeyin ne model ne de markasını değiştirmedi ve değiştirme ihtiyacı his etmedi.

Neden acaba! ...

İnsanın dışında hiçbirisi,
Ne evrildiler, ne çevrildiler,
Ne de FITRATININ DIŞINA ÇIKIP,
CİNSİNİ, TÜRÜNÜ ASLINI İNKAR EDİP,
BAŞKA CİNS VE TÜRLER ÖNÜNDE UTUNÇLA DEVRİLMEDİLER! ..

Bal ustası, ARI,
Arı olarak yaratıldı.
Arı olarak DİMDİK AYAKTA DURUYOR.
Ve sanıyorum ARI OLARAK YARATILDIĞINDAN DA BİR ŞİKÂYETİ YOK.

Evrimcilerin evrimdeki inatlı ısrarlarının atlında, bilimsel bir gerçeği ıspatlayarak insanlığa bilim adına bir şey kazandırma iyi niyeti olmadığı her hallerinden belli.

Maksatları üzüm yemek değil.

İnançlı ve insan olarak yaşamın yüklediği sorumluluklardan kurtulmak için, inkâr ile kaçmaya çalışma çabasının hainane planı vardır.

Yoksa kalabalıkları ilgilendirmeyen BİR TEORİ,
İNSANLIĞI BUKADAR MEŞGUL EDİP SINIFSAL BİR AYRIŞTIRMA SOSYAL BİR ÇATIŞMA SEBEBİ OLABİLİRMİYDİ?

Bu iddianın arkasında, Beni İsrailin arz-ı mevud ve sair bazı aklı evvellerin üstün ırk oldukları ütopyalarının hayata geçirme zeminini hazırlama art niyetinin organize izleri perdeli de olsa kendisini göstermektedir.

Bu işin ayağa düşüp BİLİMSEL OLAMAKTAN ÇIKIP SİYASİ BİR MALZEMEYE DÖNÜŞMESİNİN BAŞKA ADI YOKTUR VE OLAMAZ.

Amma inanmanın insana yüklemiş olduğu,
sivrisinek ısırması nevinden, İman, İbadet, Ahlaki Adalet gibi kurallara riayet ederek güvenli ve düzenli bir hayatı yaşamanın ağırlık, zorluk ve nefsani rahatsızlığından kurtulmak için,

inkâr ile kendilerini KOBRALARIN, PİTONLARIN, ENGEREKLERİN AKREPLERİN KUYUSUNA ATTIKLARININ FARKINDA DEĞİLLER.

Yine soruyorum.
Allah’a ve ahirete yani bütün ruhların muhtaç olduğu ve şiddetle arzu edip istedikleri ebedi hayata inanmadan;

SONU DARAMATİK BİR SIFIR OLAN HAYATI, NİHAYETİNE KADAR,
KADAVRA OLUNCAYA DEK, İNATLA SÜRDÜRMENİN AKIL İLE MANTIK İLE İZAH İMKÂNI VARMI?

SONUNDA ÖLECEKSENİZ VE YOK OLACKSANIZ! ..
BİR ÖMÜR YOK OLMAK İÇİN YAŞAMIN ZORLUKLARINA İNATLA DİRENMENİN ESPİRİSİ NEDİR?

Evet,
Sönmüş ateşin geriye kalan külünden,
Hayata kaynak vazifesi görecek su ve toprağı,

Çamurdan
Tek hücreli canlıları,
Onlardan tüm organizmaları! ..

Bir hücreden Mükemmel İnsanı yaratan yaratıcıyı inkâr etmek istek ve eğilimi içinde olanlar, ÖNCE KENDİLERİNİN MÜKEMMEL VARLIKLARINI inkâr etmeli.

Veya varlıklarına MANTIKLI BİR DELİL TEŞKİL EDECEK her şeyi bilen, her şeyi gören, her şeye gücü yeten, ilim ve kudretinin yanında hücre ve atomların, galaksi ve nebülözlerin bir olduğu BİR İLAH, BİR YARATICI BULMALARI GEREKİR.

Yoksa yaşamının devamı adına,
Tüm yaratıkların varlık ve hizmetlerine muhtaç olan,
aciz ve fakir bir mahlûkun, KÂİNAT SARAYINDA SULTAN GİBİ YAŞAMASININ
AKIL İLE MANTIK İLE İZAH EDİLEBİLİR BİR TARAFI YOKTUR.

Necdet EREM
46. sayfa 1352. sırada kayıtlı.