Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Talat Semiz
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 18.10.2012 23:04
Konu: FİZİK ÖTESİNİ İRDELEME...............paylaşım

FİZİK ÖTESİNİ İRDELEME……………paylaşım

Fizik ötesini fizik mi gündeme getirmiştir, yoksa fizik ötesi fiziği mi gündeme getirmiştir? Ne gariptir ki, konu tavuk ve yumurta paradoksu kadar ilgi çekicidir.

Soyut ve somut konusunda da aynı çelişkiyi yaşamamız olasıdır. Soyut mu somutu başlattı, yoksa somuttan bir soyut mu elde edildi? İnsan düşüncesinde nesnel varlıklar özne ve yüklemleriyle anlam kazanıp kullanılıyorlarken, soyut kavramların özne ve yüklemleri mantık alanında açık bir belirginlik göstermiyor.

Düşünen en üst düzeydeki canlı, insan olmasaydı, fizikten de, fizik ötesinden de haberimiz olmayacaktı. Duyu organlarımızla algıladığımız fizik bizi zorunlu olarak düşünmeye, zihinsel etkinlikte bulunmaya götürmüştür. Zihinsel etkinliğimiz fizikten ve duyu organlarından kaynaklanarak algılayamadığımız, fakat sezinlediğimiz duyumların da var olabileceğini düşünmemize neden oldu.

Zaman, Einstein’in açıkladığı gibi görece (izafi) bir kavramdır ve ancak fizik için geçerlidir. Fizik ötesi için zaman kavramını düşünüp düşünemeyeceğimiz kesinlikle bilinmiyor. Fizik ötesi bir varsayımı öne sürdüğümüzde, var saydığımız olguyu zamanın dışında tutmayı bizlere aklımız öğretmiştir.

Fizik ötesi, acaba nesnenin yarattığı genel zihinsel işlevlerin kavrayamadığımız boyutundaki bilinmezlik değil midir? Sezilerimizle bunun var olabileceğini duyumsamış olsak bile, maddenin ortadan kalkması halinde, fizik ötesi yüklemini nerden karşılayacaktır?

Fizik ötesine sadece insan açısından değil, var olan tüm nesnel varlıklar açısından yaklaşmak, canlı ve cansız her nesnel varlığın zamanla ilişkili olması nedeniyle zihinsel bir süreç geçireceği bu sürecin de fizik ötesini var edeceği varsayımında bulunabiliriz. Fizik olmasaydı, fizik ötesi de olmayacaktı. Bu önerme, “madde yoksa insan da olamaz” önermesine özdeştir.

Nasıl bir dünyada (evrende) yaşamakta olduğumuzu düşünelim. Yaşam düalist bir içeriğe sahiptir; (tavla da iki sayısı “dü” olarak belirtilir- öyleyse yaşam iki yönlüdür) Bizim yaşadığımız evren üç boyutlu bir evrenden ibarettir. En - boy - derinlik. En için sağ sol düalist düşünce, boy için yukarı-aşağı yine aynı düşünce; derinlik içinse uzaklık-yakınlık düşünceleri düalist bir açıklamayı içerir. Bu özellikler tamamıyla fiziksel bir evrenin özellikleridir. Metafizik var/oluşun özelliklerini bilen, bildiğini söyleyen insana nasıl inanacağız?

Metafizik evren için zamanın olmadığını belirtmiştik. Yine metafizik evren fizik evrenin özelliklerinden hiç birisine sahip değildir. Metafizik evreni fizik evrenle kim anlatmaya kalkmışsa, kesinlikle kanıtsız, ölçümsüz, deneysellikten uzak, kurgusal bir anlatımda ısrar ediyor demektir. Sezilerimiz bizleri bu kadar detaylı bilgilendirmezler. Bırakalım sezileri, rüyalarımızdan söz edelim; rüya görme sürelerini kim tam ve doğru olarak biliyor? Üstelik rüyaların tümü fizik dünyada edindiğimiz nesnel algılarımız ve onlarla ilişkilendirdiğimiz soyut kavramlardır.
Rüyalarımız fizik yaşamın dışına çıkamıyorlar. Fizik yaşamda tanımadıkları, bilmedikleri bir kavram veya bir nesneyi rüyalarında görmeleri kesinlikle mümkün olmuyor.

Görüldüğü gibi metafizik var/oluştan söz edenlerin hareket noktaları sadece varsayımlarda kalıyor. Bu neye benziyor? Diyelim ki, denize balık avlamaya çıkıyoruz. Tek bir balık avlayamadan geriye dönmek zorundayız; ama bir yandan da balık kasalarını varsayımsal olarak tuttuğumuz balıklarla dolduruyoruz. “Gerçek” ve “gerçek olmayan bağıtlara” nasıl ulaştığımızın farkında mısınız? Metafizik için konuşmak çok zor. Öyleyse konuşanlar niçin konuşuyor? Bu sorunun yanıtını hep birlikte düşüneceğiz…. Saygılarımla.
Talat Semiz. 18.Ekim.2012…İstanbul