Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Merhaba,
Bir yanda içerde zulüm fırtınası sürerken, diğer yanda Suriye üzerinde emperyal güçlerin oyunları sürüyor. Politikacılar fısıltıyla konuşurken, her türlü oyunlara en yüksek ses gene sanatçılardan yükselmeye devam ediyor…
Sanata da saldırılar sürüyor. En son Şehir Tiyatrolarına liberal-muhafazakâr kesimin topyekûn saldırısı sonucu Şehir Tiyatroları sanatçıların elinden alınarak İstanbul Belediyesinin bir bürosu hâline getirilmek isteniyor.
Öte yandan muhafazakâr kesim, Amerika’yı yeni keşfetmiş gibi “Muhafazakâr sanat” denilen bir karanlığın peşinde yuvarlanmayı sürdürüyorlar. Muhafazakârlığın, Türkçesiyle tutuculuğun; bir kısıtlı tavrı, sınırlandırılmış, kuşkudan ve özgür yaratıcılıktan uzak duruşlarıyla sanatta tekrarcılık, işgalcilik ve yok edicilik dışında ne kadar yerleri olabilir?
Sanat özgürlük, başlı başına özgürlük isteyen bir yaratım değil midir? Özgürlüğün tutuculukla sınırlandırılmak istenebildiği sanat, ağla yakalanmış atmacadan kafesteki bülbül ötüşü beklemek gibidir… Melih Cevdet Anday, “Sanatın büyük bir güç olması, ancak özgür bir kafadan doğması ile gerçekleşir. Biz o özgürlüğü sınırladıkça, dizginledikçe sanatın gücü de azalır.” demiyor mu? Christopher Caudwel daha net açıklıyor sanat ve özgürlük ilişkisini: “Sanat, bir özgürlük norm’udur.”
Yaşama sanatına çıkmayan, yolları tutuculuğun tel örgüleriyle çevrilen bir sanatın, hadi zorlamayla bugünü olsa da geleceği olabilir mi? Ne diyor Albert Camus: “Sanat kendi kendisine yaptığı baskı ile yaşar, başkalarının baskısı ile ölür.” Ahmet Cemal daha açık konuşuyor bu konuda: “Sanat, yeni dünyalar kurgulamakla eş anlamlıdır. O dünyalar da önce düşlerde doğar. Bundan çıkan doğal sonuç, düş kurma özürlü bir ortamın sanatta yerinin olamayacağıdır.”
Aslında “muhafazakâr sanat” peşinde olanlara en keskin yanıtı kendi cenahlarından Beşir Hamitoğulları veriyor: “İlkeleri içinde bilim ve sanat devrimcidirler. Çünkü kendilerine özgü araç ve yöntemleri ile gerçekleşmiş bulunan somut ve sade dünyayı kavradıktan başka; kurulmuş sistemlerin ötelerinde, olanaklı olan daha yeni, daha iyi dünyaların var olabileceğini de yeni biçimler aracılığı ile ortaya koymaktadırlar.”
Bu baylara, sonuç olarak diyebiliriz ki, sanatın görevi, açık kapıları kilitlemekten çok kilitli kapıları açmaktır.
http://emeginsanati.blogspot.com/
Emeğin Sanatı'ndan 116. Merhaba
ÖZLEM KESKİN: Günaydın!
ADNAN DURMAZ:Hayatından Rüzgarlar Geçecek Oğlum
HAMZA İNCE: Eski Tüfek Bakışlım
HASİBE AYTEN: Nemrut Dünya Mirası
BEKİR KOÇAK: Kapını Çalacaklar Komşu
VEDAT KOPARAN: Nirengi
MEHMET GİRGİN:Ütopya
BAYRAM ATAKUL: Biber Kokulu Öğretmenim
İSA TEKİN:Sevdam Karanlıkta
ULAŞ DENİZ KESKİN: Sen Kendini Doğur
ÖZGÜR KAPCI: Prometheus
YAVUZ AKÖZEL: Sovyetler Birliğinde Kültür ve Sanat Yansımaları
TEMEL DEMİRER:“Edebiyat” Deyince Anımsanan(lar)
İletişim Adresimiz: [email protected]
Antoloji grubumuz: http://gruplar.antoloji.com/emegin-sanati