Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
DESTANLAŞAN ÇANAKKALE
Bizler, gerek yaşadığımız yer itibarıyla gerekse tarihten gelen birikimimizle
büyük bir hazinenin sahibiyiz. Atalarımızın çağlar aşıp bizlere bıraktığı şanlı
tarihimiz, Anadolu’da karşılaştığı engin kültürle birleşip ortaya muazzam bir
şah kültür çıkarmıştır. Bu kültür; hoşgörü, girişimcilik, sevgi ve cihangirliği
aynı potada karıp insanlığa sunmanın cisimleşmiş numunesi olarak durur
tarih sayfalarında. Tabii bu hazinenin ne kadar farkındayız ne kadar değiliz
başlı başına bir tartışma konusu elbet ama bir gerçek var ki, bizler
düşmanının bile hayırla yâd ettiği, bir solukluk duraklarla var olduğumuz
yerlerde dahi adından söz ettirmeyi başarmış nadir milletlerdeniz.Bu gün
mağripten maşrıka, bir zamanlar ecdadımızın at koşturduğu her diyar, hala
hayırla yad eder, bu alperenleri.
İşte bu gün 97.yılını idrak ettiğimiz Çanakkale Deniz Zaferimiz de böylesi bir
kabulün numunelerini taşımasıyla bile tek başına bize örnek teşkil
edebilecek bir noktada yer almaktadır. Kaldı ki Çanakkale, bir mucizeler
manzumesi, bir ümit çerağı,bir azim abidesi olarak kazınmıştır tarihin
bağrına.
Akvam-ı beşerin toplanıp geldiği bir ortamda, “Bitti” denilen
Mehmetçik,elindeki top tüfekle değil imanlı sinesiyle “Dur” deyip
engellemiştir dünyayı saran sömürgecilik yangınının bize uzanan kollarını ve
aslında en zayıf zamanında bile ümit olmuştur bu direniş ezilmiş
milletlere.Yaralı aslanın kükremesi bile dostuna ümit, düşmanına korku salar
hesabıyla tekvücut olur Anadolu, tekvücut olur Osmanlı’nın tebasıyken
yabana düşmüş, asrın garibanları.
Kıyasıya girişilen mücadelede, adanmışlık ruhuyla girilen cennet
bahçelerinde sönen güneşler, bugün altında, şerefle destanlar marşlar
söylediğimiz hilalimize, gurup ederken bile ebediyen beka şualarını
göndermiştir..
Evet, bir destandır Çanakkale, öyle bir destan ki, yazıldıkça bitmeyen,
cereyan ettiği coğrafyada her adımda, cennet bahçelerinden tebessüm
eden birer şehidin hayat hikayesinde yeniden dirilen….Düşman
saflarındakilerin bile her yıl törenlerle andığı kendilerince en şanlı
mağlubiyetleri, savaşın galibi olan bizde henüz hak ettiği değeri bulamadı
ne yazık ki.Çünkü olmazsa olamayacağımız bu kutlu zafer, Malazgirt kadar
ehemmiyet taşır geçmişimizde.
Yıllar önce bir Japon heyet; Türkiye’yi ziyaret ettiğinde dönemin Milli Eğitim
Bakanı Sayın Vehbi Dinçerler’in “ Nasıl gerçekleştirdiniz bu Japon
mucizesini? Nedir sırrınız? sorusuna karşılık Çanakkale’yi gezdikten
sonra; “Nasıl olur da sizin böyle bir hazineniz varken değerlendirmezsiniz?
Biz öğrencilerimizi her yıl Nagazaki ve Hiroşima’ya götürüp tarihleriyle
yüzleştiriyoruz ki, bir daha aynı duruma düşmesinler.Oysa sizin elinizde
böyle bir hazine varken ve dünyaya tek başınıza yokluklar içinde
direnmişken gençleriniz bu şuuru alarak çok büyük işler yapmaya kendini
mecbur hisseder. ” dediğini belki çoğumuz bilmeyiz. Ama Japon mucizesini
hepimiz biliriz. İşte o mucizenin sırrı yukarıdaki cümlelerde gizli.
Dününü bilmeyen yarınını inşa edemez. Gelecek nesiller tarihimizi
dizilerden, dışarıdan kotarılmış romanlardan değil de çok yakınımızdaki
Çanakkale manzumesinden bile öğrense, dünyalara kafa tutacak gücü
kazanmanın yanı sıra, özlerindeki cevherin farkına varacaklardır. Tek
gücümüzün Eurovision ya da futbol olmadığını bilmek onların da
hakkı.Elbette şairimizin dediği gibi ne yaparsak yapalım aziz hatıraları için
yaptıklarımız yetersiz kalacaktır. Çünkü bugünümüzün, bağımsızlığımızın belki
de kilidi olan bu muazzam zafere, evladın anaya duyduğu minnet kadar yüce
bir minnetle borçluyuz. Bu minneti, platonik değil de fiili göstermenin zamanı
geldi de geçiyor bile. Son zamanlarda yapılan güzel çalışmalar ümit verici ve
en azından bir yerlerden harekete geçen bir nehir var ve bu nehir geleceğin
bilgi ummanına çağlayanlar halinde dökülüp okyanusa dönüşecektir diye
ummaktayız.
NURAY KURBAN