Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Mevlananin Su Felsefesi
BİR AN İÇİN SEN SU OLDUĞUNU DÜŞÜN;
Su denli özel, su denli yararlı ve su denli çok, tükenmez... İnanıyorum ki
gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ,
ister nehirler dolusu ak; dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani seni
dinlemeyenlere sesini duyuramazsın. Unutma daha çok bağırdığında daha çok
dinlenmezsin, gürültünün parçası olursun yalnızca! ...
Suyun yanında olanlar
suyu en az içenlerdir. Çünkü'Su nasılsa burada, gerek yok ki suyu kana kana
içmeye' diye düşünürler.. Tıpkı, sesini sürekli duyanların seni
dinlemedikleri gibi! Ormandaki hiçbir hayvan, ırmağın gürültüler koparan
yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye dek. Hepsi, hep sabahın en sakin anini
bekledi; suyun durgun yerlerini bulabilmek için. Gittiler ve sakin sakin
gereksinimlerini giderdiler. Onlar için en uygun olan kendi istedikleri
zamandı. Sen hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi vazgeçilmez...
Ve su gibi yasam kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol. Su gibi
yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil! .. Suysan tarlalarını basma
insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme; sana 'felaket' denmesin!
Suysan bir bardağa sığabil ki damarlara girebilesin! ..*
*Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi gerekli ve su gibi
bitmez tükenmez olduğunu da unutma. Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi,
su gibi de 'kıyametler' koparıcı olabileceğini unutma... Vadiler varken önünde
ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve
bardaklara bölebiliyorsan, yasam verirsin çevrene. Yoksa hep duyulmayan,
dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun seller, afetler gibi. Tercih
elindeydi hep ve hep 'senin' ellerinde olacak... Ya tutmayı öğreneceksin
dilini ya da hiç durmadan konuştuğun için, yalnızca bomboş ve anlamsız
sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara! Ama
yapman gereken su değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini.
Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını.*
*Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini... Hatta
anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu
düşüneceksin... Konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun
sözcükleri seçmeye çalışacaksın... Yolcuların, önceden aldıkları biletleri
ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, zaman yaklaştığında,
vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin
kişinin ' kıyıya yanaşmasını' bekleyeceksin! .. Demeyeceksin ' Ben canim
isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda! ..'
Demeyeceksin ' Ben aklıma geleni geldiği biçimde söylerim. Karsımdaki de
değil duymak değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda..'
Keşke öyle olsaydı. Keşke hakli olsaydın, ama maalesef değil... Ağzını açıp
'Şelaleden dökülen suyu' içmeye çalışan bir tavsan gördün mü hiç? ... Ya da
önüne çıkan ağaçları bile sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğrasan
bir ceylan gördün mü? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını
bekler; beyni olan her canlı gibi! *
*Haydi... Sen simdi ' su olduğunu' düşün ve kendini ' su gibi ' hisset... Su
gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı... Su gibi yaşam
kaynağı ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu anımsa... Ama yine su gibi ' küçük
bir bardağın içine' sığdır ki kendini girebilmeyi öğren insanların
damarlarına.
Yaşam ver... vazgeçilmez ol! *
Alinti