Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Aşık Alemi
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 23.10.2011 12:47
Konu: Ataol BEHRAMOĞLU Hayatı ve Şiirleri

Merhaba Dostlar :) HAYIRLI PAZARLAR

Ataol BEHRAMOĞLU Hayatı ve Şiirleri

Ataol BEHRAMOĞLU (1942-)

13 Nisan 1942’de İstanbul Çatalca’da doğdu. Babasının ziraat mühendisi olması nedeniyle Kars'ta başladığı ilkokulu Çankırı'da bitirdi. Ortaokul ve lise öğrenimini Çankırı'da tamamladı. Bir süre Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine devam etti, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nün derslerini izledi, aynı fakültenin Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Türkiye İşçi Partisi'ne girerek ilk örgütlenme çalışmalarına katıldı. 'Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun (FKF) kurucuları arasında yer aldı. 'Dönüşüm' dergisininin kuruluş çalışmalarına katıldı, sahipliğini üstlendi. İsmet Özel’le birlikte 'Halkın Dostları' dergisini çıkardı. Aynı yıl İngiltere'ye, daha sonra Fransa'ya gitti. Paris'te gece kulübü bekçiliği, otel katipliği, öğretmenlik yaptı. Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Sovyet edebiyatı üzerine inceleme yaptı. Türkiye'ye dönüşünde İstanbul Şehir Tiyatroları'nda dramaturg olarak çalıştı. Nihat Behramoğlu'yla birlikte 'Militan' dergisini kurdu. 'Sanat Emeği' dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Türkiye Yazarlar Sendikası'nın genel sekreteri oldu. Yayınevlerinde çalıştı. Sofya’da Dünya Yazarları 1. Kurultayı’na Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Burhan Arpad ile Türkiye Temsilcisi olarak katıldı. 12 Eylül harekatından sonra Barış Derneği Davası nedeniyle 10 ay tutuklu kaldı. 8 yıl hapis cezasına mahkûm edilmesi üzerine gizlice Fransa’ya gitti. Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’ne bağlı Centre de Poetique Comparee bölümünde Türk ve Dünya Şiiri üstüne seminerler izledi, çalışmalar yaptı. Anka adlı Fransızca Türk Yazın ve Sanat Dergisi yayımladı. Halen İstanbul Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde doçent olarak görev yapmakta, Alkım Yayınları'nın editörlüğünü ve Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığını sürdürmektedir.

Yazın dünyasına, lise yıllarında 'Ataol Gürus' takma adıyla Yeni Çankırı, Yeşil Ilgaz, Çağrı gibi yerel gazete ve dergilerde yayımlanan şiirleriyle adım attı. Üniversite yıllarında Varlık, Yapraklar, Dost, Evrim, Ataç gibi dergilerde çıkan şiirleri,yle tanındı. İlk şiirlerinde Birinci ve İkinci yeni etkisini görüyoruz. Şiir dili ve şiir kimliği Papirüs, Şiir Sanatı, Yeni Gerçek, Yeni Dergi ve Halkın Dostları'nda çıkan şiirleriyle pekişti. Bu şiirlerde toplumcu, etkin bir edebiyat anlayışının örnekleri yer aldı. Toplumcu gerçekçi şiir ilkelelerine yöneldi, şiirini yeni biçim ve tema arayışlarıyla besledi. Sadece kuşağının önde gelen şairleri arasında yer almakla kalmadı, şiirimizin köşe taşlarından birisi oldu. Şiirlerinin yanı sıra çevirileri, antolojileri ve düzyazılarıyla üretkenliğini kanıtladı.

Yapıtları:

Şiir:

Bir Ermeni General (1965)
Bir Gün Mutlaka (1970)
Yolculuk Özlem Cesaret ve Kavga Şiirleri (1974)
Ne Yağmur... Ne Şiirler... (1976)
Kuşatmada (1978)
Mustafa Suphi Destanı (1979)
Dörtlükler (1983)
İyi Bir Yurttaş Aranıyor (1983) (Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından oyunlaştırılmıştır.)
Eski Nisan (1987)
Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum (1985)
Kızıma Mektuplar (1985)
Şiirler 1959-1982 (1983)
Bebeklerin Ulusu Yok (1988)
Bir Gün Mutlaka (1991)
Sevgilimsin (1993)
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var (1991)
Beyaz İpek Gibi Yağdı Kar (2008)

Düzyazı:
Yaşayan Bir Şiir (1986)
Şiirin Dili-Anadili (1995)
Mekanik Gözyaşları (1997)
Nazım’a Bir Güz Çelengi (1997)
Kardeş Türküleri (1986)

Gezi:
Başka Gökler Altında (1996)

Mektup:
Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar (1995)

Antoloji:
Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi (2 cilt, 1987)
Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi

Çeviri:
Lili'ciğim, Pantolonlu Bulut'dan, Şair İşçidir (Mayakovski)
Durgun Yıllarda Gelmiş Olanlar Dünyaya (Aleksandr Blok)
Karıma (Nikola Vaptsarov)

Çocuk:
Dünya Halk Masalları (2007)

Ödülleri:
1981 Asya Afrika Yazarlar Birliği Lotus Ödülü
2002 PEN Yazarlar Derneği 'Dünya Şiir Günü Büyük Ödülü'
2008 Puşkin Ödülü


ATAOL BEHRAMOGLU SIIRLERI

YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

Ataol Behramoglu



ÇOK SEVDİM BİR ZAMANLAR, SEVİYORUM YİNE DE

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Alıp başımı gitmeyi yollar boyunca
Seyretmek bir bozkır akşamını camından bir otobüsün
Masal şehirlerini geçerken hızla

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Ürpertili, sımsıcak tenini kadınların
Salmak serin sulara gövdemi
Düşüp gitmek ardına şiirin ve aşkın

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Varolduğumu düşünmeyi, ürpererek..
Karanlık bir odada küçük bir çocuk gibi
Yağmurdan ve yalnızlıktan ürperek

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Düşüncemi geniş ve sonsuz olanla birleştirmeyi
Hırçın ve ele geçmezce atılgan
Uysal ve usulcacık benim olan şeyi...

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Ve hep seveceğim beynim ve tenim varoldukca bu dünyada
Pırıl pırıl olanı, her zaman bir güz diriliğinde
Değişmez ve değişken olanı sonsuzca...

Ataol Behramoglu


BEN Mİ? EVET...

Ben mi? evet...
Bir gün çıkıp gideceğim kapıları,evleri,dergileri,hüzünleri bırakarak...
Bir çiçek merhaba diyecek...
Hoş geldin diyecek dağ...
Orman gülümseyecek...
Anımsayışların,bekleyişlerin,ümitlerin yada Ümitsizliklerin
Hırsların,yarışların,tasaların kalktığı yerde

Tam anlatanın kaldığı yerde başlayacak şiir...
Hiç kimseye seslenmeyen,kendi kendine yeten sadece...
Kendi mantığı; kendi güzelliği içinde tutarlı...
Ama halkın yaşantısı girecektir oraya,çünkü yaşayan büyük
bir şeydir halk...

Deniz ve ufuk girecek,karınca yuvaları,gökyüzü,kozalaklar
Ve kopuk ve artık hasetsiz bir aşk...
Yani sevişmek denizle,koşulsuz,önyargısız,hesapsız...
Yani uzanmak ve düşünmek binlerce yıl..
Doğan,ölen ve yaşayan şeyleri...
Doğumu,ölümü ve yaşamayı
Yani dingin ve büyük olan herşeyi anlatmak...

Ben mi? evet.çıkıp gideceğim bir gün...
Tasasız,gözyaşsız,geride birşey bırakmadan ve birşey Beklemeden ilerde...
Sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek
Artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle...

Ataol Behramoglu



BEBEKLERİN ULUSU YOK

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı
Bakarken gözlerinde aynı merak
Ağlarken ayni seslerinin tonu

Bebekler, çiceği insanlığımızın
Güllerin en hası, en goncası
Sarışın bir ışık parcası kimi
Kimi kapkara bir üzüm tanesi

Babalar, çıkarmayın onları akıldan
Analar, koruyun bebeklerinizi
Susturun susturun söyletmeyin
Savaştan, yıkımdan söz ederse biri

Bırakalım sevdayla büyüsünler
Serpilip gelişsinler bir fidan gibi
Senin benim hiç kimsenin değil
Bütün bir yeryüzünündür onlar
Bütün insanlığın gözbebeği

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok,
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Ve geleceğimizin biricik umudu.

Ataol Behramoglu


Yıkılma Sakın

İsmet Özel'e

Kötü şey uzakta olmak
Dostlarından, sevdiğin kadından
Yasaklanmak bütün yaşantılara
Seni tamamlayan, arındıran
Kapatıldığın dört duvar arasında
Sağlıklı, genç bir adam olarak

Neler gelmez ki insanın aklına
Sevinçli, özgür günlere dair
Kalmıştır yüzlerce yıl uzakta
Onunla ilk kez öpüştüğün şehir
Acı, zehir zemberek bir hüzün
Kalbinden gırtlağına doğru yükselir

Görüyorsun işte küçük adamları
Köhnemiş silahlarıyla saldıran sana
Kimi tutsak düşmüş kendi dünyasına
Kimisi düpedüz halk düşmanı
Diren öyleyse, diren, yılma
Yürüt daha bir inatla kavganı

Babeuf'u hatırla, Nazım Hikmet'i
Bir umut ateşi gibi parlayan zindanlarda
Hatırla Danko'nun tutuşan kalbini
Karanlıkları yırtmak arzusuyla
Ve faşizme karşı, zulme, zorbalığa
Düşün acılar içinde vuruşan kardeşleri

Elbette vardır bir diyeceği, bir haberi
Bir kaçağa çay sunan kurt kadınlarının
Dağlar dilsizdir yalçındır
Ama gün gelir bir diyeceği olur onların da
Ve dağlar, ıssız tarlalar başladı mı konuşmaya
Susmazlar bir daha, söz artık onlarındır

Kötü şey uzakta olmak
Dostlarından, sevdiğin kadından
Yasaklanmak bütün yaşantılara
Seni tamamlayan, arındıran
Ama bir devrimciyi haklı kılan
Biraz da acılardır unutma

Yıkılma sakın geçerken günler
Yaralayarak gençliğini
Onurlu, güzel geleceklerin
Biziz habercileri düşün ki
Ve halkın bağrında bir inci gibi
Büyüyüp gelişmektedir zafer.

Ataol Behramoglu



Bir Gün Mutlaka

Bu gün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür
gümbür bir telaş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne
güzel, düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz
kafalılar! Ey sadrazam!
Sevgilim on sekizinde bir kız, yürüyoruz bulvarda, sandviç
yiyoruz, dünyadan konuşuyoruz
Çiçekler açıyor durmadan, savaşlar oluyor, her şey nasıl
bitebilir bir bombayla, nasıl kazanabilir o kirli adamlar
Uzun uzun düşünüyor, sularla yıkıyorum yüzümü, temiz
bir gömlek giyiyorum
Bitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu han-i yağma
Ama yorgunum şimdi, çok sigara içiyorum, sırtımda kirli
bir pardesü
Kalorifer dumanları çıkıyor göğe, cebimde Vietnamca şiir
kitapları
Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür
ucundaki ırmakları
Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda
Köprülerden geçiyorum, karanlık yağmurlu bir gün, yürüyorum
istasyona
Bu evler hüzünlendiriyor beni, bu derme çatma dünya
İnsanlar, motor sesleri, sis, akıp giden su
Ne yapsam...ne yapsam her yerde bir hüzün tortusu
Alnımı soğuk bir demire dayıyorum, o eski günler geliyor aklıma
Ben de çocuktum, sevgililerim olacaktı elbette
Sinema dönüşlerini düşünüyorum, annemi, her şey nasıl
ölebilir, nasıl unutulur insan
Ey gök! senin altında sessizce yatardım, ey pırıl pırıl
tarlalar
Ne yapsam...ne yapsam...Dekart okuyorum sonradan...
Sakallarım uzuyor, ben bu kızı seviyorum, ufak bir yürüyüş
Çankaya' ya
Bir pazar, güneşli bir pazar, nasıl coşuyor yüreğim, nasıl karışıyorum insanlara
Bir çocuk bakıyor pencereden hülyalı kocaman gözlü nefis
bir çocuk
Lermontov' un çocukluk fotoğraflarına benzeyen kardeşi
bakıyor sonra
Ben şiir yazıyorum daktiloda, gazeteleri merak ediyorum,
kuş sesleri geliyor kulağıma
Ben mütevazi bir şairim, sevgilim, her şey coşkulandırıyor beni
Sanki ağlayacak ne var bakarken bir halk adamına
Bakıyorum adamın kulaklarına, boynuna, gözlerine, kaşlarına
yüzünün oynamasına
Ey halk diyorum, ey çocuk, derken bende bir ağlama
İlençliyorum bütün bireyci şairleri, hale gidiyorum portakal
almaya
İlençliyorum o laf kalabaklıklarını, kurumuş yürekleri,
bireyin kurtuluşunu filan
İlençliyorum o kitap kurtlarını, bağışlıyorum sonradan
Uzun kış gecelerinden sonra kim bilir nasıl olur her şey
Uzun kış gecelerinden sonra, masallarda anlatılan
Durup durup bunları düşünüyorum, bir sevinci bir hüzün
izliyor arkadan
Yüreğim ipe sapa gelmez bir bahar göğü, Türkçe bir yürek
kısaca
Beklemek usandırıyor, telaşlı telaşlı bir şeyler anlatıyorum
sağda solda
Bir otobüse biniyorum, inceliyorum bir böceği tutarak
kanatlarından merakla
Yürürdüm eskiden baharda, o yıkıntıların ve çayırların
olduğu alanlara
Aklıma şiiri gelirdi o yaşlı Amerikalının, sonbaharı anlatan
şiiri
Çayırlar vardı o şiirde, baharı anımsatan ne de olsa
Böylece yeniden hazırlanıyorum bir coşkuya, yeniden
sokaklara fırlamaya
Kendimi atmak için bir uçurumdan balıklama
Büyük ve mavi bir şey izlenimi var bende, gördüğüm
filmlerden mi ne
Bir şapka, telaşlı bir gök, sıcak yapay bir dünya
Anlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssıla
Bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda, yağmurlu o
yollar geliyor aklıma
Benzin kokuları, ıslak direkler, babamın esmer bir somun
gibi tombul ve sıcak elleri
Uyurdum. Bir de bakmışsın yeni bir film sinemada, şehirde
yeni bir kız, kahvede yeni bir garson
O üzgün ve sabahlıklı dururdu balkonda...
Şimdi ne var hüzünlenecek burda, nedir bu çatlatan
yüreğimi bu telaş.
Sanki ölecek gibiyim, sanki birazdan polisler gelecek ya da
Gelip alacaklar kitaplarımı, bu şiiri, sevgilimin
fotoğrafını duvarda
Soracaklar babanın adı ne, nerde doğdun, teşrif eder
misiniz karakola
Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür
ucundaki ırmakları
Bir kız sessizce ölüyor, sessizce Vietnam' da
Ağlayarak bir yürek resmi çiziyorum havaya
Uyanıyorum ağlayarak, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey ithalatçılar, ihracatçılar, ey
şeyhülislam!
Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bunu söyleyeceğiz bin defa!
Sonra bin defa daha, Sonra bin defa daha, çoğaltacağız
marşlarla
Ben ve sevgilim ve arkadaşlar yürüyeceğiz bulvarda
Yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla
Yürüyeceğiz çoğala çoğala...

Ataol Behramoglu



Bir Ermeni General

Usanıp sevişmekten bir ermeni general
Atıvermiş kendini senmişel kulesinden
Bir çocuk ki öperken uzanır annesinden
O çocuğu boynundan asıvermeli derhal

Çünkü sığmıyor çocuk koskocaman adama
Çünkü tuhaftır biraz, çocuk olmak eskiden
Sahi, civcivler vardı-bazen anlatır annem
Ne güzel bükermişim boyunlarını ama

Ve ben o dar büyücü -upuzun kara şapkam
Yeniden doğururken alışkın bir tavşanı
Kendime iğretiyim-yani bir kasabalı

Yani her direnişi çağda kızla sonlanan
En yeni senaryoda en eski esas oğlan
Bir ermeni general -yakası madalyalı

Ataol Behramoglu



Bir Gün Aşk Geçilmelidir

Ey artık ağzı ve saçları
Uzun bir karanlığı ağartan boyna
Maviden aşka boyayıp silahları
Bilenip bir başkaldırmaya
Korkak ve umutsuz yerlilerden
Söküp son hızla çadırları
Ağaran bir kan, geceden
Yepyeni bir çıldırmaya

Yangın. Onun alyuvarları.
Kanlı bir geçit gibi. İsyan.
Mavi gözlerle dolu saçları
Ey beni umutsuz eden kan
Ey büyük şarkılardan artan
Aşkın vazgeçilmez karanlığı

Susar ve martıları düşünür
Gecenin bir kesiminde insan
İçinde beyaz bir kalabalık
Ve aşk zaten gürültüdür
Benim korkum ve umutsuzluğum
Artık ölmüş bir adam gibidir
Kendini hiç hatırlamayan

Aşkın ve hüznün şiiridir
Yüzümle çizdiğim karanlığa
Çılgın atlar. Savaşçılarım.
Ey benim kaçınılmaz yazgım
Bir gün dörtnala ağlamaya

Bir gün aşk geçilmelidir

Ataol Behramoglu



Bu Aşk Burada Biter

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çeçeği gibi usulca söner
Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

(Bir Gün Mutlaka'dan)


Ataol Behramoglu