Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Aşık Alemi
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 16.10.2011 11:37
Konu: Nizar Kabbani Hayatı ve Eserleri

Gunaydin Dostlar :) HAYIRLI PAZARLAR

Nizar Kabbani Hayatı ve Eserleri

HAYATI

Bir Şamlı ailenin çocuğu olarak doğdu 1923 yılında.
Şam Üniversitesinde hukuk okudu ve Suriye dışişlerinde çalışmaya başladı.
Ülkesini birçok Avrupa ve Asya başkentinde diplomat olarak temsil etti ama yönetimle olan uyuşmazlığı nedeniyle görevinden istifa etti.
Kendisi Adonis ile birlikte en büyük çağdaş Arap şairi olarak görülür.

Naturel, sade ve basit kelimelerle kurallardan ve tabulardan uzak daha çok duyguya ve günlük yaşama yönelik şiirler yazmıştır.
Hiçbir zaman eleştiriye kulak vermemiştir.
Bazı Arap ülkelerde çoğu eserleri yasaklanmıştır.
1967 Arap-İsrail savaşından sonra Arap şiirinde çağ açıcı bir rol oynamıştır. Gerileme Kitabına Dipnotlar şiiri Beyrut'ta Al-Adab dergisinde Ağustos 1967 sayısında yayımlanır yayımlanmaz bütün Arap dünyasında yasaklanmış ve Arap edebiyatının ilk samizdat örneği olarak gizlice elden ele dolaşmaya başlamıştır.
Bu şiirin yayımlanışı aynı zamanda Al-Adab Al-Huzarani (Haziran Edebiyatı) akımını da doğurmuştur. Haziran Hareketinin kurucusu ve önden gelen şairi Kabbani gerek 1955'lerdeki şiirde sadeleşme hareketinde, gerekse 1967' deki Altı Gün Savaşı 'nın ardından patlayarak çığ gibi artan politik şiirde Arap şiirinin yol göstericisi olmuştur.
İlk kitabı Esmerim Anlattı Bana (1942) 19 yaşındayken yayınlamıştı. Bu kitapla kazandığı şöhreti her geçen yıl arttı.
Okurları lise talebeler, ev hanımları, profesyonel, akademisyen ve politikacılardan oluşmuştur.
Kabbani 1998 Mayıs ayında İngilterede vefat etmiştir ve Suriyede gömülmüştür.

ESERLERİ

Samba, 1949
Sen Benimsin, 1950
Şiirler, 1956
Nizar Kabbaniden Şiirler, 1957
Sevgilim, 1961
Yeşil bir Lambır Şiir, 1964
Geçkin Bir Kadının Güncesi, 1968
Aşk Kitabı 1970
Yüz Aşk Mektubu, 1972
Yasak Şiirler, 1972
Her Yıl ve Sen Sevgilimsin, 1978
Şiirle Hikayem, 1983
50 yıl Kadınlara Medih, 1994

Kaynak: Abir Zaki

Qalit li Al-Samraa (Esmer Kız Bana Dedi Ki, 1944)
Tefoulat Nahd (Bir Yüreğin Çocukluğu, 1948)
Samba (Samba, 1949)
Inta li (Sen Benimsin, 1950)
Qasaid (Şiirler, 1956)
Habibati (Sevgilim, 1961)
Al-Rasm b'il Kalimat (Sözcüklerle Resim Çizmek, 1966)
Hawamish ala Daftar Al-Naksa (Bozgun Kitabının Dip Notları, 1967)
Yawmiyyat Imraa la Mubaliya (Geçkin/Duygusuz Bir Kadının Günlüğü, 1968)
Qasaid Mutawahisha (Yaban Şiirler, 1970)
Kitab Al-Hubb (Aşkın Kitabı, 1970)
Me'at Resalit Hubb (Yüz Aşk Mektubu, 1970)
Ashaar Khariga ala Al-Qanoun (Yasak/Suçlu Şiirler, 1972)
Uhibik uhibik w'al Baqqia Taati (Seni Seviyorum, Seni Seviyorum Taa Ölene Dek, 1978)
Kulu Aam wa anti Habibati (Her Yıl ve Sen Sevgilimsin, 1978)
Ashhadu an la Imraa illa anti (Yemin Ederim Senden Başka Kadın Yok, 1979)
Mawawil Dimishqiya illa Qamar Baghdad (Bağdat'ın Ayışığında Şam Şarkıları, 1979)
Hakatha Aktubu Tarikh Al-Nissaa (Bunun İçin Yazarım Kadınların Tarihini, 1981)
Qamoos Al-Asheqeen (Âşıkların Sözlüğü, 1981)
Ashaar Majnouna (Çılgın Şiirler, 1983)
Al-Hub la Yaquf ala Al-Daw' Al-Ahmar (Aşk Kırmızı Işıkta Durmaz, 1983)
W'al Kalimat Taarifu Al-Ghadab (Ve Sözcükler Bilir Gazabı, 1983)
Qissati maa Al-Sh'ir (Şiirle Öyküm, 1983)
Qasaid Maghdoub alaiha (Tepeden Bakan Şiirler, 1986)
Tazawajtik ayuha Al-Houreyya (Seninle Evlendim Ey Özgürlük, 1988)
Joumhouriyat Janounstan (Çılgınlık Cumhuriyeti, 1988)
Al-Kabrit fi Yaddi wa Duwailatikum min Al-Warraq (Ellerimdeki Kibrit ve Senin Kağıttan Yapılmış Küçük Ulusun, 1989)
Al-Awraq Al-Sirriya li Ashiq Qurmuti (Bir Âşığın Gizli Evrakları, 1989)
La Ghalib illa Al-Hub (Aşk Olmadan Zafer Olmaz, 1990)
Hawamish alla Al-Hawamish (Dip Notlarını Kuşatan Dip Notları, 1991)
Hal Tasmaeena Saheel Ahzani (Kederimin Haykırışını İşitebilir misin, 1991)
Ana Rajul Wahid wa anti Qabila min Al-Nisaa (Ben Yalnızca Bir İnsanım ve Sen İse Soylu Bir Kadınsın, 1993)
Qasa'id hubb 'Arabiyah (Arap Aşk Şiirleri, 1993)
Khamsuna Aman fi Madih Al-Nisaa (Kadınların Elli Yaş Övgüsü, 1994)
Tanweeat Nizariya fi Maqamat Al-Ishq (Nizar'ın Çektiği Çileler, 1996)
On Entering the Sea: The Erotic and Other Poetry of Nizar Qabbani (Denize Girerken: Nizar Kabbani'nin Erotik ve Diğer Şiirleri, 1998)

TÜRKÇE'DE NİZAR KABBANİ

İşgal Altında, Çeviri: İbrahim Demirci - Turan Koç, Rey Yayınları,Kayseri,1996
Aşkın Kitabı Çeviri: Laurent Mignon, Ayışığı Kitapları, İstanbul, 2000
Hüzünlü Irmak, Çeviri: Metin Fındıkçı, İyi Şeyler Yayıncılık, İstanbul, 2000
Yasak Şiirler, Çeviri: Kemal Yüksel, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2002
Gözlerinin Mavi Limanında, Çeviri: Rıza Halilov-Aysel Ergül, Birey Yayınları, İstanbul 2002
Seninle Evlendim Ey Özgürlük, Çeviri: Kemal Yüksel,Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2003



ŞİİRLERİ



Resim Dersi

1
Boya kutusunu önüme koyuyor oğlum
Bir kuş çizmemi istiyor benden
Kül rengine batırıyorum fırçayı
Bir dörtgen çiziyorum, üstüne bir kilit ve çubuklar
Oğlum, gözleri dehşet dolu, diyor ki bana:
'Ama bu bir hapishane...
Yoksa bilmiyor musun baba, kuş çizmeyi sen? '
Oğlum, diyorum ona, ayıplama beni
Kuşların biçimini unuttum inan.

2
Kalem kutusunu önüme koyuyor oğlum
Bir deniz çizmemi istiyor benden
Kurşun kalemi alıyorum
Siyah bir daire çiziyorum
Oğlum diyor ki bana:
'Ama bu siyah bir daire, baba
Deniz çizmeyi bilmiyor musun yoksa? '
Ona diyorum ki: Oğlum
Eskiden deniz çizmekte ustaydım
Ama bugün...
Oltayı aldılar benden
Av yaklaşmıştı oysa...
Mavi renkle konuşmamı da yasakladılar
Özgürlük balığını yakalamamı da.

3
Resim defterini önüme koyuyor oğlum
Buğday başağı çizmemi istiyor benden
Kalemi alıyorum
Bir üçgen çiziyorum ona
Resim sanatındaki bilgisizliğime şaşırıyor oğlum
Şaşkın şaşkın diyor ki:
Üçgenle başak arasındaki farkı bilmiyor musun baba?
Ona diyorum ki, oğlum
Eskiden başağın biçimini bilirdim ben
Somunun biçimini
Gülün biçimini..
Ama bu metalik çağda
Ormanın ağaçları
Silahlı adamlara katıldı ya
Güller, lekeli giysilere büründü ya
Silahlı başaklar çağında
Kuşlar silahlı
Kültür silahlı
Din silahlı
Bir somun alsam
İçinde tabanca buluyorum
Bir gül koparsam bahçeden
Silahını dayıyor burnuma
Bir kitap alsam kitapçıdan
Parmaklarımın arasında patlıyor...

4
Yatağımın kenarında oturuyor oğlum
Bir şiir okumamı istiyor benden
Gözümden bir damla yaş düşüyor yastığa
Korkuyla izliyor oğlum ve
'Ama baba diyor, bu gözyaşı, şiir değil! '
Ona diyorum ki:
Büyüdüğün zaman oğlum
Arap şiir kitaplarını okuyunca
Sözcükle gözyaşının kardeş olduğunu göreceksin
Ve Arap şiirinin yalnızca
Parmaklar arasından çıkan
Bir damla gözyaşı olduğunu...

5
Oğlum kalemlerini, boya kutusunu önüme koyuyor
Bir yurt çizmemi istiyor benden
Fırça titriyor elimde
Ağlayarak düşüyorum...

Nizar Kabbani



Acemi Dudaklı Yar

Ey acemi dudaklı yar... Bahaneler bulma bana
Kurtarıcın ve müjdecinim ben senin
Aşkı öğretmek için geldim sana
Öğren onu...
Hala kabile kanunları hakim vucuduna
Kendin hükmetmeye çalış bedenine

Kulak ver bana...
Vaktim çok dar
Her mevsimde bir kez biter başak
Aklını başına al
Asık suratla karşılanmaz ilk bahar yağmurları
Sen de diğer kadınlar gibi ol
Sadece bağırmak için mi verildi sana bu dudaklar

İşte talimatlarım... Önünde hepsi de...
Cennetimi de orada görüceksin
Cehennemimi de
Hala anlamadıysan şimdiye kadar
Sor ne olur, anlamaya çalış
Sana dayatmak istemiyorum kendi konumumu
Konuş... Eğer konuşmak hoşuna gidiyorsa
Kokla beni
Bu seni rahatlatacaksa...

Zorla sevgiyle işim olmaz benim
Şiddet - kadınım -
Beni bunalıma sokuyor
Kötü bir adam olacağımdan korkuyorum
Seni aşka bir koyunu çeker gibi çekeceksem eğer
Anlamaya çalış...

Sakin ol...
Niyetim bu güzel geceyi mateme çevirmek değil
Hiç bir zaman bir kabile reisi olmadım
Seni kanla ve tırnakla sevecek olan
Fakat ben daima gökyüzünün haritasını
Değiştirmeye çalışan adamım
Şiiriyle...
Ve aşkıyla...
Yıldızların konumunu değiştirmeye çalışan adamım...


Nizar Kabbani




Ben Tanığım Yok Senin Üstüne Bir Kadın

1

Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Bütün oyuncak bebeklere baktım, yok senin üstüne
Bütün sapık olasılara
Bütün olasılar gibi onlarca yıla
Sabır gibi deliliğime dayandın
Tırnaklarını kemirip
Dürüp defterlerimi
Ana okula başlattın beni
Yok senin üstüne


2

Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Zeytin fotoğrafı gibi sulandırırsın ağzımı
Ahlaklı düşüncenle, yok senin üstüne
Deliliğim ve akıllılığım da..yok senin üstüne
Telaşımı usandırdın
Kabına sığmaz halimi beklettin
Yok senin üstüne
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Cesaretimi toplayana kadar
Yarısını sen aldın
Beni sömürdün yaptıklarınla
Beni özgürleştirdin yaşattıklarınla


3

Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Benimle iki aylık bebek gibi uğraşacak
Yok senden başka
Önüme kuş sütü koyacak,
Çiçekleri; oyuncakları,
Yok senden başka
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Benimle kerimeydin deniz gibi
Şiir gibi büyülü
Beni şımarttın yaptığınla
Beni baştan çıkardın yaptığınla
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Çocukluğumu yaratana kadar
Ellisine merdiven dayadım..hala yok senin gibisi


4

Ben tanığım yok senin üstüne bir kadın
Bütün insanların takdirini alan..yok senin gibisi
Göbek çukurundadır
Bu dünyanın merkezi
Ben tanığım yok senin üstüne bir kadın
Göbek bağının üstünde filizlenir ağaçlar
Yok senin gibisi
Eriyen karından güvercinler su içer
Yok senin gibisi
Hurafeler yiyor geciken yazının bitkilerinden
Yok senin gibisi
Ben tanığım yok senin üstüne bir kadın
Kısaslardan iki sözcük kaybettim saklanması gereken
Üstüne erkekliğimin titrediği
Yok senin gibisi


5

Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Zaman durur biten gününle
Yok senin gibisi
Devrimler ayaklanır biten kölelik sayfalarında
Yok senin gibisi
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
İnsanların yolları değişene kadar, yok senin gibisi
Ve değişti de
Helâl ve haram haritalarda
Yok senin gibisi


6

Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Ruhumu kazırsın, aşkın hizasıyla, deprem gibi
Beni yakarsın batırırsın
Ateşe verirsin söndürürsün beni
Hilâl gibi ikiye bölersin
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Devrimden daha uzun ruhumu çözersin
Devrimden daha mutlu
Ekersin beni
Suriye'nin gülleriyle
Ve nanesiyle
Ve portakalıyla
Ey kadınlar
Saçlarınızın altına bırakırım asaletimi
Sorularla getirse de günleri
Ey kadınlar siz bir dilin sözcüklerisiniz
Ancak o,
Geçmişte yaşananları hatırlatır bana


7

İki gözümün denizi bitti
Ellerimin mumlarıyla
Gördüm uygarlıkları
Beyazlık tükendi boşluk gibi
Dokundum billur gibi
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Halının sınırları üstünde toplanır çağlar
Bin binlerce yıldız dolaşır
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın senden
başka ey sevgilim
İlk anılan büyür ekinlerinin üstüne
Ve anılacak olan en son


8

Dudaklarda parıltılar tükenir,
Güzel adalet
Heyetinle bitti şehvet,
Bebeklerin gözyaşlarıyla
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Giydiğin hükümden özgür kalmak mağara
ehlinden yok senin gibisi
Dişlerini kırdın onların
Şüphelerini başlattın
Mağara ehlinin sultanını düşürdün yok senin gibisi
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Göğsüne kabilenin hançerleri yöneldi
Ona ağladı sevgim
Feodalliği sen bittirdin


9

Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Açlık bitti görüldüğü gibi
Şiirin uzun açlığı, kimsesiz yürümekten daha uzun
Açlığın rengi kalktı
Uyumlu bütün resimlerin çizgilerinden
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Duman tütse de çıkarsın bu yağan külün içinden
Düşünsem beyaz güvercinler gibi uçarsın düşüncemden
Ey kadınlar sizde yazdım değişiminizin kitabını
Ancak şiirim boyun eğer hepinize
Bütün güzel kitaplardan geriye kalana kadar
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Benimle solan yeşillikte sevginin mirası
Beni alemin üç haberi arasından çıkarırsın
Yok senin gibisi


10

Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Senden önce düğümlerimi çözecek
Bedenimin kültüründe
Havarım gitarın havarı gibi
Ben tanığım, yok senin üstüne bir kadın
Mümkün değil bu sevgiyi kaldıracak bir mertebe ateşi..
Yok senin gibisi yok senin gibisi
Yok senin gibisi

Çeviri:Metin Fındıkçı



Nizar Kabbani




Fincanı Okuyan Kadın

Oturdu.. Umutlanarak ters çevrilmiş fincanımdan
gözlerinde korku belirdi ansızın
Dedi:
Ey oğul…hüzünlenme
Bu aşk sana yazılmış
Ey oğul
Ölene kadar tanıklar…
Aşka tapmaktan kim ölmüş
Fincanında…dünyanın korkusu dolu
Hayatın yolculuk ve savaşlarla...
Çok seveceksin ey oğul...
Çok öleceksin ey oğul...
Unutulan bütün topraklara aşık olacaksın..
Yenilen krallar gibi geri döneceksin..

Hayatınla, ey oğul, kadının..
Gözleri, suphanallah tapılacak cinsten
Ağzı..bir salkım üzüm gibi resmedilmiş
Gülücüğü, gül musikisi
Ancak senin gökyüzün bulutlu..
Ve yolların... bir kapalı... bir kapalı ki sorma

Ey oğul... kalbinin aşkıdır bu
Kasrın kulesinde uyuyan
Büyük bir kasır bu ey oğul
Köpekleri… ve askerleri dilsiz
Kalbin sultanıysa içinde uyuyor..
Kim girecek kaybolan taşlarından..
Kim tutacak ellerini… kucağından...
Surlara gömülen gözbebeklerini
Tırnaklarını kim çözecek belinden
Ey oğul...
Kaybolan... kaybolan... kaybolan…

Birçok yıldız... görüyorum
Ancak… bir okumaya başlasam
Fincanı tıpkı senin fincanına benziyor
Aynısı bilsen ey oğul
Hüznü senin hüznün aynısı
Kaderleriniz bir... yürüdüğü yol aynı
Aşk dolu… hançerin keskin ağzında
Gölgesi bir sedef gibi
Gölgesi dizili hüzün gibi
Kaderiniz aynı uykuya dalmış
Denizde aşkınız kopan dalgalarda
Parçalanarak... milyonlarca defa...
Yenilen krallar gibi geri dönerek...

Çeviri: Metin Fındıkçı



Nizar Kabbani



Nasıl söyler türküsü o ağız,
Dudakları dikilmişken, beyim?
Bir Arap ozanı ölünce bugün
Kim yakarır onun için?
Benim şiirim el öpmez
Şiirimin ellerini öpmek
Sultanlara düşer!

1
Dostlarım
Başkaldırmıyorsa, neye yarar şiir?
Azgınları ve azgınlıkları yıkmıyorsa, neye yarar şiir?
Zamanı ve mekânı
Sarsmıyorsa, neye yarar şiir?
Satrapların başındaki tacı
Yere çalmıyorsa, neye yarar şiir?

2
İşte bunun için çekiyorum başkaldırı bayrağını
Şu âna dek gün yüzü görmeyen milyonlar adına.
Dal ile serçeyi ayıran,
Gül ile sarı çiğdemi ayıran nedir?
Göğüs ile nar'ı ayıran,
Deniz ile zındanı ayıran nedir?
Nedir mavi ayla karanfili ayıran?
Yiğitlik sözcüğünün gizinden,
Giyotinin gizini ayıran nedir?

3
İşte bunun için çekiyorum isyan bayrağını!
Enikler gibi boğazlanmaya götürülen milyonlar adına
Gözleri oyulanlar adına
Dişleri sökülenler adına
Asitte eritilenler adına, solucanlar gibi
Yoksun olanlar adına
Sesten, düşünceden, dilden
Çekeceğim başkaldırı bayrağını.

4
İşte bunun için çekiyorum başkaldırı bayrağını
O örtünün altında
Öküz gibi oturan halklar adına
Dostluğu büyük, aynı tastan içen halklar adına
Develer gibi yük çeken halklar adına
Gün doğusundan gün batısına
Yük çeken deve gibi
Sudan ve arpadan başka hakkı yok
Özlemi yok beyin karısının
Beyin dişi köpeğinin
Berberinin olmaktan başka.
Yaşasın bir demet yonca
Yaşasın tek tanrı diye Allah'a yalvaran
Halklar adına!

5
Ey şiirin dostları!
Ben ateş ağacıyım, özlemlerin bilicisiyim ben
Elli milyon âşığın gerçek sözcüsüyüm
Sevgi ve inleyiş bilenin ellerinde uyur
Ya da yasemin ağaçlarında.
Ey dostlarım!
Kılıcın saltanatını hep reddeden
Bir yarayım ben..

6
Ey değerli dostlarım!
Dilsizlerin diliyim ben
Görmezlerin gözüyüm ben
Okumazlara denizin kitabıyım ben
Hapishane kaşalotlarına
Gözyaşlarıyla kazınan
Yazılarım ben
Bu çağ gibiyim ben de, sevgilim!
Çılgınlıklarla karşılarım çılgınlıkları
Kırarım nesneleri çocukluktaki gibi
Kanımda devrim ve esenlik kokusu
Hep bildiğiniz gibiyim ben
Hoşuma gider yasa çiğnemek
Hep bildiğiniz gibiyim ben
Şiirleyim...
O yoksa var olmak istemem...

7
Dostlarım!
Sizsiniz gerçek şiir.
Ne gülmenin de önemi var
Ne de surat asmanın
Sultana öfkelenmenin de.
Sizler benim sultanlarımsınız
Sizlerden onur, güç, yetke
İstiyorum
Tuz ve taş üstünde uyuyan
Kentlerde
Şiirlerim yasak.

Şiirlerim yasak,
Çünkü insana
Sevginin ve uygarlığın
Kokusunu taşıyor onlar
Şiirlerim yasaklandı,
Çünkü her dizesi muştu taşıyor sizlere.
Dostlarım!
Sizleri bekletmekteyim hâlâ
O kıvılcımı tutuşturmak için...


Beyrut, 1984

Çeviri: Kenan HANOK
Nizar Kabbani