Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Aşık Alemi
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 28.09.2011 10:54
Konu: AHMED ARİF Hayatı ve Eserleri

Gunaydin :) guzel bir gunde tum ozlemlerinizin gerceklesmesi dileklerimle

AHMED ARİF Hayatı ve Eserleri


1927'de Diyarbakır'da doğdu, 2 Haziran 1991'de Ankara'da yaşamını yitirdi. Ortaöğrenimini Diyarbakır Lisesi'nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisiyken 1950'de Türk Ceza Yasası'nın 141. maddesine aykırı davranmak suçlamasıyla tutuklandı. 1952'de gizli örgüt kurma iddiasıyla yine tutuklandı. 2 yıl hepsi hüküm giydi. Cezaevi günleri sona erince Ankara'ya yerleşti. Bir süre plan kopya teknisyeni olarak çalıştı. Ankara'daki gazeteler ve dergilerde teknik işlerle uğraşarak yaşamını kazandı. Gazetecilikten emekliye ayrıldı.

İlk şiiri 'Millet' dergisinde yayınlandı. Asıl sanatını ve kişiliğini 1948-1954 arasında Yeryüzü, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Yeni Ufuklar, Kaynak dergilerinde yayınlanan şiirleriyle ortaya koydu. Ardından uzun bir suskunluk dönemine girdi. 1968'de tek kitabı olan 'Hasretinden Prangalar Eskittim' yayınlanınca, çok büyük bir yankı uyandırdı. Kitap yayınlanmasından sonraki 12 yılda 18 baskı yaptı. Orhan Veli'nin etkisinin sürdüğü bir dönemde şiire başlayan Ahmet Arif, Nâzım Hikmet'in açtığı yolda yürüdü. Ondan aldığı şiirselliği bir Anadolu duyarlılığı ve özlemiyle genişletti. Şiiri çoğunlukla türkülere dayalı görünse de halk kaynaklarının olanaklarını, türkülerin ötesinde aradı.

Günümüz şiirini de büyük ölçüde etkiledi. Şiirinde ritmin büyük yeri vardır. Ama onda ritim sese değil söze dayandığından daha derinlere inerek büyük bir lirizmin kaynağı olur. Doğu Anadolu insan malzemesini bu lirizmin içinde yoğurarak gerçekçi şiirdeki didaktizm tehlikesini aşmayı bildi. Özellikle imge konusunda yaptığı sıçramayla genç şairlere örnek oldu.

Gazete ve dergilerde yayınlanan düzyazılarıyla da 1950 kuşağı olarak anılan şair ve yazarların büyük bölümünde izler bıraktı. Şiirlerinin çoğu bestelendi.

Ahmet Arif Eseri

Hasretinden Prangalar Eskittim (İlk baskı 1968)



ANADOLUYUM

Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar
Havva Anan dünkü çocuk sayılır
Anadoluyum ben
Tanıyor musun?

Utanırım
Utanırım fukaralıktan
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın
Beraberliğin
Atom güllerinin katmer açtığı
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında
Kalmışım bir başıma
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun?

Binlerce yıl sağılmışım
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım
Ne şah, ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu
Karayılanı
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz
Bir nice sevda...
Bir bilsen
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan
Selvi dalından
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim
Duyuyor musun?

Öyle yıkma kendini
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol
İçerde, dışarda, derste, sırada
Yürü üstüne - üstüne
Tükür yüzüne celladın
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım
Oğullarım var gelecekte
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası
Gözlerinden
Gözlerinden öperim
Bir umudum sende
Anlıyor musun?



AY KARANLIK

Maviye
Maviye çalar gözlerin
Yangın mavisine
Rüzgarda asi.
Körsem
Senden gayrısına yoksam
Bozuksam
Can benim, düş benim
Ellere nesi?
Hadi gel
Ay karanlık...

İtten aç
Yılandan çıplak
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel
Ay karanlık...

Dört yanım puşt zulası
Dost yüzlü
Dost gülücüklü
Cigaramdan yanar.
Alnım öperler
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş
Etme gel
Ay karanlık...



HASRETİNDEN
PRANGALAR ESKİTTİM

Seni, anlatabilmek seni
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni
Namussuza, halden bilmeze
Kahpe yalana.

Art arda kaç zemheri
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım
Kaç leylim bahar
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni
Dipsiz kuyulara
Akan yıldıza
Bir kibrit çöpüne varana
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin
Yitirmiş öpücükleri
Payı yok, apansız inen akşamlardan
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...


HANİ KURŞUN SIKSAN
GEÇMEZ GECEDEN

Yiğit harmanları, yığınıklar
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
Dize getirilmiş haydutlar
Hayınlar amana gelmiş
Yetim hakkı sorulmuş
Hesap görülmüş
Demdir bu...

Demdir
Derya dibinde yangınlar
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...
Uçmuş bir kuştüyü hafifliğinde
Çelik kadavrası koruganların
Ölünmüş canım, ölünmüş
Murad alınmış...

Gelgelelim
Beter bize kısmetmiş
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama
Susmak ve beklemek müthiş.
Genciz namlu gibi
Ve çatal yürek.
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat
Otuziki dişimizle gülmeye
Doyasıya sevişmeye, yemeğe...
Kaç yol ağlamaklı olmuşum geceleri
Asıl bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi.

İçim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı, kınsız, uyanık
Ve genç bir mısradır
Filinta endam...
Neden, neden alnındaki yıkkınlık
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
Nasıl da almış aklımı
Sürmüş, filiz vermiş içimdeki sevdan
Dost, düşman söz eder kendi kavlince
Kınamak, yiğit başına.
Bu ne ayıp, ne de yasak
Öylece bir gerçek, kendi halinde
Belki, yaşamama sebep...

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani kurşun sıksan geçmez geceden
Anlatamam, nasıl ıssız, karanlık...
Ve zehir-zıkkım cigaram.
Gene bir cehennem var yastığımda
Gel artık...



Leylim - Leylim

Leylim - leylim dünyamızın yarısı
Al - yeşil bahar,
Yarısı kar olanda
Gene kavim - kardaş, can - cana düşman,
Gene yediboğum akrep,
Sarı engerek,
Alnımızın aklığında puşt işi zulüm
Ve canım yarı geceler
Çift kanat kapılarına karşı darağaçları,
Mahpusanede çeşme
Yandan akar olanda,
Gelmiş yoklamış ecel
Kaburgam arasından.
Yoklasın hele...

Çağıdır, can dayanmaz,
Çağıdır, en çatal, en ası,
Cehennem koncası memelerinin.
Çağıdır, kırk gün - kırk gece
Kolların boynuma kement,
Ha canım kötüye inat...
Vah ki ne desem,
Kurşunları namlulara sürülü,
İ'kelleri kan,
Baskıncılar uykumuzu yıkar olanda,
Alır yüreğim:

Yankın yasak, aynalara.
İnemem bahçende talan,
Tam, boş yanı bu, derim namussuzun,
Tam, bıçağım cehennem gibi güzelken,
Aklıma düşüyorsun
Ellerim arık...

Bilmiş
Bütün zula'lar
Eğri hançer, kara mavzer, kan pusu.
Ve insan düşüncesinin o en orospu,
O en ayıp, frengili yemişi,
Çıldırtılmış uranyum
Bilmiş,
Bilsinler!
Sana nasıl yandığımı
Uuuuy gelin...

İşte kan tutmuş korsanlar,
Haramla beslenmiş azgın,
Düzmece peygamberler
Ve cüceleri
Ve iğdiş ve aptal kölelerine karşı,
İşte bir kez daha
Bu can bendeyken,
Delin, divanenim işte
Uuuuy gelin...

Bu yasaklar,
Firavun kalıntısı.
Yoksun,
Akdan - karadan.
Gizline, canevine kurulu faklar.
Gün ola, umut kesip korkunç yetinden,
Murdar tutkusuna dünyasızlığın,
Gün ola, düşesin bekler.
Düşme!
Ölürüm...
Gözlerinden, gözlerinden olurum.

Leylim - leylim
Ayvalar, nar olanda
Sen bana yar olanda.
Belalı başımıza
Dünyalar dar olanda.

Ahmed Arif



Akşam Erken İner Mahpushaneye

Akşam erken iner mahpushaneye.
Ejderha olsan kar etmez.
Ne kavgada ustalığın,
Ne de çatal yürek civan oluşun.
Kar etmez, inceden içine dolan,
Alıp götüren hasrete.

Akşam erken iner mahpushaneye.
İner, yedi kol demiri,
Yedi kapıya.
Birden, ağlamaklı olur bahçe.
Karşıda, duvar dibinde,
Üç dal gece sefası,
Üç kök hercai menekşe...

Aynı korkunç sevdadadır
Gökte bulut, dalda kaysı.
Başlar koymağa hapislik.
Karanlık can sıkıntısı...
'Kürdün Gelini'ni söyler maltada biri,
Bense volta'dayım ranza dibinde
Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
Gülünç, acemi, çocuksu...

Vurulsam kaybolsam derim,
Çırılçıplak, bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da.
Hiçbiri olmaz halbuki,
Geçer süngüler namluya.
Başlar gece devriyesi jandarmaların...

Hırsla çakarım kibriti,
İlk nefeste yarılanır cigaram,
Bir duman alırım, dolu,
Bir duman, kendimi öldüresiye,
Biliyorum, 'sen de mi? ' diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya...


Ahmed Arif



Uy Havar

Yangınlar,
Kahpe fakları,
Korku çığları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
Pusatsız, duldasız, üryan
Bir cana bir de başa
Seher vakti leylim-leylim
Cellat nişangahlar aynasındasın.
Oy sevmişim ben seni...

Üsküdar'dan bu yan lo kimin yurdu!
He canım...
Çiçekdağı kıtlık, kıran,
Gül açmaz, çağla dökmez.
Vurur alnım şakına
Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
Küfrünü, Medetsiz, Munzur.
Şahmurat Suyu kan akar
Ve ben şairim.

Namus işçisiyim yani
Yürek içisi.
Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,
Ne salkım bir bakış
Resmin çekeyim,
Ne kınsız bir rüzgar
Mısra dökeyim.
Oy sevmişem ben seni...

Ve sen daha demincek,
Yıllar da geçse demincek,
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
Yaran derine gitmiş,
Fitil tutmaz, bilirim.
Ama hesap dağlarladır,
Umut, dağlarla.

Düşün, uzay çağında bir ayağımız,
Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
Düşün, olasılık, atom fiziği
Ve bizi biz eden amansız sevda,
Atıp bir kıyıya iki zamanı
Yarının çocukları, gülleri için
Herbirinin ayvatüyü, çilleri için,
Koymuş postasını,
Görmüş restini.
He canım,
Sen getir üstünü.

Uy havar!
Muhammed, İsa aşkına,
Yattığın ranza aşkına,
Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü!
Benim de boş yanım hançer yalımı
Ve zulamda kan-ter içinde, asi,
He desem, koparacak dizginlerini
Yediveren gül kardeşi bir arzu
Oy sevmişem ben seni...

Ahmed Arif



Sevdan Beni

Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...

Ahmed Arif