Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Aşık Alemi
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 25.09.2011 11:26
Konu: Evliya Çelebi HAYATI VE ESERLERI

Gunaydin Dostlar :) hayirli pazarlar


Evliya Çelebi (1611-1682)

Evliya ÇelebiTürk, gezgin. Gezdiği yerlerde toplumların yaşama düzenini ve özelliklerini yansıtan gözlemler yapmıştır.

Evliya Çelebi b.Derviş Mehmed Zillî İstanbul'da Unkapanı'nda doğdu, 1682'de Mısır'dan dönerken yolda ya da İstanbul'da öldüğü sanılmaktadır. Babası Derviş Mehmed Zillî, sarayda kuyumcubaşıydı. Evliya Çelebi'nin ailesi Kütahya'dan gelip İstanbul'un Unkapanı yöresine yerleşmişti. İlköğrenimini özel olarak gördükten sonra bir süre medresede okudu, babasından tezhip, hat ve nakış öğrendi. Musiki ile ilgilendi. Kuran'ı ezberleyerek 'hafız' oldu. Enderuna alındı, dayısı Melek Ahmed Paşa'nın aracılığıyla Sultan IV. Murad'ın hizmetine girdi.

Evliya Çelebi'nin geziye karşı duyduğu ilgi, çocukken babasından, yakınlarından dinlediği öykülerden, söylencelerden ve masallardan kaynaklanır. Seyahatname adlı yapıtının girişinde geziye duyduğu ilgiyi anlatırken bir gece düşünde Peygamber'i gördüğünü, ondan 'şefaat ya Resulallah' diyecek yerde şaşırıp 'seyahat ya Resulallah' dediğini, bunun üzerine Peygamber'in ona gönlünün uyarınca gezme, uzak ülkeleri, görme olanağı verdiğini yazar. Bu düş üzerine 1635'te, önce İstanbul'un bütün yörelerini dolaşmaya, gördüklerini, duyduklarını yazmaya başladı. 1640 dolaylarında Bursa, İzmit ve Trabzon yörelerini gezdi, 1645'te Kırım'a Bahadır Giray'ın yanına gitti. Yakınlık kurduğu kimi devlet büyükleriyle uzak yolculuklara çıktı, savaşlara, mektup götürüp getirme göreviyle, ulak olarak katıldı. 1645'te Yanya'nın alınmasıyla sonuçlanan savaşta, Yusuf Paşa'nın yanında görevli bulundu. 1646'da Erzurum Beylerbeyi Defterdarzade Mehmed Paşa'nın muhasibi oldu. Doğu illerini, Azerbaycan'ın, Gürcistan'ın kimi yörelerini gezdi. Bir ara Revan Hanı'nı mektup götürüp getirmekle görevlendirildi, bu nedenle Gümüşhane, Tortum yörelerini dolaştı. 1648'te İstanbul'a dönerek Mustafa Paşa ile Şam'a gitti, üç yıl o dolaylarda gezdi. 1651'den sonra Rumeli'yi dolaşmaya başladı, bir süre Sofya'da bulundu. 1667-1670 arasında Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gümülcine, Selanik yörelerini gezdi. Kaynakların bildirdiğine göre, Evliya Çelebi'nin gezi süresi 50 yılı kapsar.

Evliya Çelebi'nin gezilerinin oldukça geniş bir alanı kaplaması iki bakımdan önemlidir. Birincisi Osmanlı İmparatorluğu'nun komşu ülkelerle olan ilişkilerini yansıtması, ikincisi insan başarılarına ilgilendirir. Bu geziler yalnız gözlemlere dayalı aktarmaları, anlatıları içermez, araştırıcılar için önemli inceleme ve yorumlara da olanak sağlar. Seyahatname'nin içerdiği konular, belli bir çalışma alanını değil, insan düşüncesinin ürettiği bütün başarıları kapsar. Bu özelliği nedeniyle Evliya Çelebi'nin yapıtı değişik açılardan bakılarak değerlendirilir.

Üslup bakımından ele alındığında, Evliya Çelebi'nin, o dönemdeki Osmanlı toplumunda, özellikle Divan edebiyatında yaygın olan düzyazıya bağlı kalmadığı görülür. Divan edebiyatında düzyazı ayrı bir yaratı ürünü sayılır, şiir gibi ağdalı, ayaklı-uyaklı bir biçimle ortaya konurdu. Evliya Çelebi, bir yazar olarak, bu geleneğe uymadı, daha çok günlük konuşma diline yakın, kolay söylenip yazılan bir dil benimsedi. Bu dil akıcıdır, sürükleyicidir, yer yer eğlenceli ve alaycıdır.

Evliya Çelebi gezdiği yerlerde gördüklerini, duyduklarını yalnız aktarmakla kalmamış, onlara kendi öznel yorumlarını, düşüncelerini de katarak gezi yazısına yeni bir içerik kazandırmıştır. Burada yazarın anlatım bakımından gösterdiği başarı uyguladığı yazma yönteminden kaynaklanır. Anlatım belli bir zaman süresiyle sınırlanmaz, geçmişle gelecek, şimdiki zamanla geçmiş iç içedir. Bu özellik anlatılan öykülerden, söylencelerden dolayı yazarın zamanla istediği gibi oynaması sonucudur. Evliya Çelebi belli bir süre içinde, özdeş zamanda geçen iki olayı, yerinde görmüş gibi anlatır, böylece zaman kavramını ortadan kaldırır.

Seyahatname'de, yazarın gezdiği, gördüğü yerlerle ilgili izlenimler sergilenirken, başlı başına birer araştırma konusu olabilecek bilgiler, belgeler ortaya konur. Bunlar arasında öyküler, türküler, halk şiirleri, söylenceler, masal, mani, ağız ayrılıkları, halk oyunları, giyim-kuşam, düğün, dernek, eğlence, inançlar, karşılıklı insan ilişkileri, komşuluk bağlantıları, toplumsal davranışlar, sanat ve zanaat varlıkları önemli bir yer tutar.

Evliya Çelebi insanlarla ilgili bilgiler yanında, yörenin evlerinden, cami, mescid, çeşme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra gibi değişik yapılarından da söz eder. Bunların yapılış yıllarını, onarımlarını, yapanı, yaptıranı, onaranı anlatır. Yapının çevresinden, çevrenin havasından, suyundan söz eder. Böylece konuya bir canlılık getirerek çevreyle bütünlük kazandırır.

Seyahatname'nin bir özelliği de değişik yöre insanlarının yaşama biçimlerine, davranışlarına, tarımla ilgili çalışmalarından, süs takılarına, çalgılarına dek ayrıntılarıyla geniş yer vermesidir. Yapıtın kimi bölümlerinde, gezilen yörenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen ünlü kişilerinden, şairlerinden, oyuncularından, çeşitli kademelerdeki görevlilerinden ayrıntılı biçimde söz edilir.

Evliya Çelebi'nin yapıtı dil bakımından da önemlidir. Yazar, gezdiği yerlerde geçen olayları, onlarla ilgili gözlemlerini aktarırken kullanılan sözcüklerden de örnekler verir. Bu örnekler, dil araştırmalarında, sözcüklerin kullanım ve yayılma alanını saptama bakımından yararlı olmuştur. Kimi yabancı kökenli sözcüklerin söyleniş biçimi halk ağzına göredir. Bu da dilci için bir yöre ağzının oluşumunu anlamaya yarar.

Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si çok ün kazanmasına karşın, bilimsel bakımdan, geniş bir inceleme ve çalışma konusu yapılmamıştır.
ESERLERİ
Seyahatname, (ö.s.) , ilk sekiz cilt: 1898-1928, son iki cilt: 1935-1938.


Evliya Çelebi Şiirleri, Evliya Çelebinin yazdığı şiir

Bir Çamlıca Gecesi...Düzyazı-İstanbul-Tarih...
Gecelerin loşluğu benim için huzur oluyor
Unutuyorum unutmak istediklerimi
Salıyorum kendimi,gecelerin koynuna
Değme arkadaşım artık huzuruma

O gecenin sahibi sanki benim
O gece yeryüzünde sanki tekim

Benim için yaratıldılar sanki
Gürültüsü yok,
Çirkinlikler kaybolmuş karanlığında,
İnsanların bir kısmı eğlenir
Bir kısmı ise tatlı uykularında...
Sanki uzaklardan sessiz horultular geliyor,
Kimbilir belki de güzel rüyalar görüyorlar

Ben ise,düzenli hayatı yitireli yıllar olmuş
Hani derler ya'ne gecem belli,ne gündüzüm'
Son yıllarda işte o hale geldim
İnsan herşeyin tadını alarak yaşamal
Gündüzleri de,geceleri de
Düşüncem,
Sanki geceyi daha çok sevdiğim,
Sanki gecelerin içinde daha huzurlu olduğum

Bazen yıllar öncesini hatırlarım mesela
Çamlıca tepesinden,
İstanbul'u,boğazı,o muhteşem görüntüyü,
Seyrine doyamadığım geceyi
Lacivert,siyah karışımı gece
Gökyüzünde binlerce yıldız,
İstanbul'un ışıl ışıl gecesi
Sesi kulaklarıma ulaşmayan trafiği

Bazı anlar vardır hayatımızda,
Hani bitmesini hiç istemediğimiz
İşte o gecede benim için öyle idi

Sol tarafıma baktığımda,
Sarayburnu,
Yükselen Cami minareleri
Sultanlarımın İstanbul'u
Karşımda Galata kulesi
Kulenin eteklerinde güzel İstanbu

Sağ tarafıma baktığımda,
Cumhuriyetin izlerinden biri
Boğazın altın kemeri olan köprü,
Hemen altından geçen
Işıl ışıl parlayan boğaz,
İstanbul ayaklarımın altında

O gecenin tılsımı başka idi...
İşte şu birkaç kilometrelik toprak parçası
İçinde kimleri barındırmıyordu ki

Ulu Hakan Yavuz Selim Han,
İstanbul Fatih'i,Nur olası Sultan Mehmet Han
Dünyanın Muhteşemi,Sultan Süleyman Han
Asr-ı Saadet Medine'sinden,Bayraktar Eyüp Sultan Hazretleri
Osmanlı Hanedanının büyük bir kısmı
Dünya seyyahı Evliya Mehmed Çelebi
Kalp kriziyle öldü sanılıp,diri diri Eyüp'te mezara konulan,
İlk Cihan pehlivanı Kara Ahmed
Bizansın yüzlerce yılda toprağa verdikleri
Haçlı ordularından binlerce asker
İstila için gelen,mezarını bulan ingilizler
Osmanlı'nın,cumhuriyetin en tanınmış simaları,
İşte hepsi,hepsi buradalar
Şu birkaç adımlık topraklarda sonsuz son uykudalar

Ey Aziz İstanbul! ! !
Senin herşeyin gibi,gecelerin de bir başka güzel
Senin gecelerinden aldığım hazzı
Dünyanın hiçbir yerinde tatmadım

Gecelerini,şu karşıda ki Topkapı Sarayında,
Hünkarlarımla bölüştün,paylaştın
Sanki Saray'ın Şamdanlarını,Kandillerini yanar görüyorum...
Sanki Fetih tekrar oluyor gözlerimde

Bizansı çevreleyen surlar aşılmaz gibi
Haliç'in arkası yüksek kale burçları
Her taraf Bizans askeri dolu
Koşuşturuyorlar oraya buraya! !

Beri tarafta ise,
Dünyanın en güzel ordusu
Ali-i Osman'ın şahaseri,şanlı Türk Ordusu,
Sultan 2.Mehemmed Han,Fatih olmaya hazırlanıyor

Tarihin yazdığı son Bizans günü bu gün! ! !

Galata tepelerinden sesler geliyor
Koca koca gemiler dağlar,tepeleri aşıyor
Kızaklar üzerinden Haliç'e iniyor

Muazzam bir topçu ateşi
Metrelerce uzunlukta ki 'Balyemez'ler
Bizansın surlarını da,talihini de,tarihini,de
Delik deşik ediyor
Merdivenler surlara dayanmış halde
Her taraftan Yeniçeri'ler akıyor Bizansa
Ve,
Nihayet beklenen an,
Ertuğrul'un,Osman'ın bayrağı dalgalanıyor surların üstünde
Ulubatlı Hasan,Sultan Mehmed Han adına el koyuyor Bizansa,
Ve ardından sayısız ok darbesiyle Atalarının yanına gidiyor

Yüzyıllar boyu,fethi imkansız,alınamaz denilen Bizans
22 yaşında ki Türk Padişahına yeniliyor,mahvoluyor
Sultan Mehmed Han 'Fatih' oluyor
Çağ kapatıp,çağ açıyor

Mehteran Bölüğünün tüyleri diken diken eden sesleri arasında
Fatih Sultan Mehmed Han Bizansa giriyor
Herşey sanki yeniden oluyor

Senin gecelerin neleri gördü,Ey Aziz İstanbul
Cihanda hangi şehir yaşadı,senin yaşadığın efsaneleri! ! !

Çamlıca tepesinden seni seyrettim,
Bütün bunlar canlandı gözlerimde
Fatih Sultan Mehmed Haı'ı gördüm,
Topkapı sarayının terasında,
İstanbul'un ay ışığı dolu gecesini seyrediyordu
Yavuz Selim Han kutsal emanetlerin başında,
İlk Hafız olarak Kur'an okuyordu,
Ahmed Çelebi kanatlanıp kuş olmuş
Galata kulesinden Üsküdar'a uçuyordu

Kötü gecelerin en kötüsünde,
İngiliz köpeklerinin donanması buradaydı
Esir alacaklardı Türk Yurdunu,Türk Vatanını
Üç beş gemisine fazlaca güvenerek

Üsküdar'a giden motorlarda silah cephane saklı
Kuvva-i milliye kurtuluşumuza silah taşıyor

İşte şu karşıda ki tepede,görüyorum
Fatih'in,Yavuz'un torunu duruyor,
Gencecik zabit Mustafa Kemal duruyor,
Seyredip manzarayı bir süre
'Geldikleri gibi giderler' dedi,
Ve,
Geldikleri gibi gittiler! ! !

Yıllar yılları kovalıyor
Ve,
Bir gece ben Çamlıca'da oturuyorum
Yalnız değilim,
Hepsi yanımda,hepsi benimle
Öyle hissediyor,öyle arzu ediyorum! ! !

İşte,
Bir İstanbul gecesinden beynime kazınanlar
Bitmesini istemediğim o gecenin anıları,
Tarihte kısa bir gezinti
Ve,
Çamlıca tepesinden esintiler...