Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Değerli Dostlar,
Canımızı yakan, rahatımızı bozan, bazen de dünyaya geldiğimize pişman eden hastalıklarımızın bizim için hiçte zan ettiğimiz gibi zararlı olmadığını, onların güzel taraflarına bakabildiğimiz zaman hikmetini anlar, bizim için önemli bir kazanç kaynağı olduğunu görüp düşündüğümüzde, en azından onlarla dost geçinip acılarımızı şikâyetlerimiz ile çekilmez hale getirmeyiz.
İşte zaman zaman hepimizin çok muhtaç olduğumuz psikolojik telkin sayılabilecek bir konuyu siz değerli Kardeşlerimi ile paylaşmaya karar verdim.
Konu Yirmi beş deva olarak dikkatimize sunulmuştur.
Nasip olur ise duruma göre birer ikişer paylaşmayı düşünüyorum.
Konu üzerinde mütalaalarını benimle paylaşacak olan dostlara şimdiden teşekkür ederim.
Tüm değerli dostlarıma Saygı ve Sevgilerimi arz ederim.
BİRİNCİ DEVÂ
Ey biçare hasta!
Merak etme, sabret.
Senin hastalığın sana dert değil,
Belki bir nevi dermandır.
Çünkü ömür bir sermayedir.
Gidiyor.
Meyvesi bulunmazsa zayi olur.
Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor.
Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor.
Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor.
Tutuyor.
Uzun ediyor-tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin.
İşte,
Ömrün hastalıkla uzun his edilmesine işareten bu darbımesel dillerde destandır ki,
'Musibet zamanı çok uzundur;
Safa zamanı pek kısa oluyor.'
R.Nur.Kül.Lemalar S.Nursi.