Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Kaşyapan’ın yeni bütçe eleştirilerine cevabı
Laf yapmaktan çok iş yapmayı seven bir iktidarın başı olarak, lafı gevelemeden doğruca konuya gireceğim… Vatandaşlarım beni anlar… Bizim işimiz hizmet, laf değil…
Yeşile olan bağımlılığı ile tanınan Kaşyapan’ın, bu bağımlılığını eleştiren muhalefet milletvekillerini, cahillikle suçlayarak sözlerine şöyle başladı.
İnsanoğlu haindir, her girdiği yeri batırır.
Büyük şehirlerin gürültüsünden kaçan insanlar doğanın en güzel yerlerine gidip orayı da batırıyorlar. Çöplerini bırakarak, tuvaletlerini yaparak, taş, tuğla ve betonla donatarak oraları da yeşil olmaktan çıkarıyorlar. Yakıp, yıkıp, talan ediyorlar… Satıp savıyorlar… İmara açıyorlar… Yalan mı efendim? Yalansa yalan deyin! Biz sapına kadar yeşilciyiz, iktidar sıralarından alkışlar…
Tekrar biz sapına kadar yeşilciyiz, dedi ve şöyle devam etti…
Gerekirse her yeri yeşile boyayacağız…
Bu dünyadan başka dünya yok, bu ülkeden başka gidebileceğimiz ülke de… ülke de… ülke de… yok! demeyeceğim… Turan devleti kurulana kadar bu ülkede yaşamak zorundayız…
Turan devleti dahi kurulmuş olsa, bu topraklar gene bizim topraklarımız…
O halde… O halde… O halde! ne yapmalıyız? Bu toprakları, bu güzellikleri korumalıyız…
Nasıl mı? Hastalık teşhis edildikten sonra tedavi kolay…
Nedir yeşili yok eden mikrop? İnsanladır efendim, insanlardır. O halde ne yapacağız?
Yeşile zarar veren haşeratı yok edeceğiz! İktidar sıralarından alkışlar…
Bize ormanları yaktı diyorlar, külliyen yalan… Yanan ormanlar, bütünün içinde ne ki efendim, ne ki? Yüzde on bile değil… Bu milleti modernleştirme çalışmalarımızı engellemeye çalışıyorlar. Artık orman köylüsünün zamanı geçti… Avrupa’da bırak orman köylüsünü, köylü bile kalmadı… Bir kısmını göçe zorlayarak, göçe razı olmayanların yaşadığı ormanları yakarak şehirlere doğru göçmelerini sağlayarak modernleştiriyoruz.
Toplumun Avrupa toplumuna uyumunu sağlamadan Avrupalılaşmamız mümkün değildir…
21 milletvekili hariç tüm vekillerin alkışını alan kaşyapan, daha bir dikleşti…
İki ellerini avuç içleri aşağıya gelmiş şekilde, topa veya bisiklet lastiklerine hava basar gibi indirip kaldırarak, alkışları durdurmaya çalıştıysa da, vekiller ayağa kalkarak daha canlı alkışlamaya başladılar…
Şimdi daha rahat, daha babacan tavrıyla, konuşmanın can alıcı noktasına gelebilirdi…
Bizim silaha ayırdığımız bütçe eleştiriliyor. Allah aşkına, Vekillerin gözlerinde gözlerini dolaştırdıktan sonra, tekrar içten ve derinden Allah aşkına! Dedi ve devam ettik…
İçten ve dıştan düşmanlarla kuşatılmış dünyanın en stratejik coğrafyasında, elimiz kolumuz bağlı mı duracaktık… Uzak menzilli roketler kurduksa, roket saldırılarına karşı kalkan oluşturduksa yanlış mı yaptık… Yok NATO’ ya hizmet edecekmiş, yok şu bu…
Geçin bunları… Düğme bizim elimizin altında olduktan sonra, bunlar da sorun mu?
Bakın! Boş şeylerle uğraşmayın… Size bir örnek vereyim… En basiti şu elinizin altındaki bilgisayarları bir düşünün… Hepimizin elinin altında olduğu için örnek veriyorum…
Onların beyni de Amerika’dan geliyor. Her Amerika’dan gelen Amerika’ya hizmet etmez efendim… Onların tuşları sizin elinizin altında, siz basarsanız çalışır, siz basmazsanız çalışmaz…
Elinizin altındaki bu bilgisayarlar şimdi Amerika’ya mı hizmet ediyor?
Bu kadar basit… Bütün nezaketimle söylüyorum… Sakın suçladığımı sanmayın. Kafası almayanlar bunu anlayamaz… İktidar sıralarından alkışlar…
Bakın arkadaşlar, şunu iyi kavrayın, biz bu çabalarımızla, dünyanın bir parçası olarak aynı zamanda, dünyaya da hizmet etmiş oluyoruz… Dünyanın önündeki engelleri kaldırarak, dönme hızını artırarak, delinen ozon tabakasından doğan zararları da engellemiş olacağız.
Nasıl su ile dolu kovayı hızlı çevirdiğimizde içindeki su dökülmezse, dünya da öyle, delinen ozon tabakasından dünyamıza da zararlı maddeler akamayacak demek…
Biz dünyanın her ülkesine gidiyorsak, davet edildiğimiz içindir, davet ediliyorsak, çalışmalarımızdan dolayı bütün dünyanın gözü üzerimizde olduğu içindir.
İktidar sıralarından alkışlar…
Bakın arkadaşlar, dünya hızla dönüyor, dünya hızla değişiyor… Eski düşünceler geride kaldı.
Eskiden ‘’Herkes kendi evinin önünü temizlesin! ’’ denilirdi… Şimdi her şey değişti…
Ev önü temizlikleri kadınların işi olarak kadınlara bırakıldı… Biz çamaşır makinelerini, bulaşık makinelerini, elektrik süpürgelerini yapıyorsak, erkekler olarak kendimize düşen daha ciddi işlere, daha çok zaman ayırabilmek içindir… Bizi tepeden tırnağa kadınlar yuğacak. Bu onların işi… Biz dünyayı temizlemekle mükellefiz… Çoğunluğun yararı için azınlığı gözden çıkaracağız. Kim evinde işyerinde üretim fazlasını sonuna kadar bekletir? Bu gün her işi makineler yapıyor. Fazla insana ihtiyaç yok. Bunun için yıllardır fazla doğumların önüne geçmeye çalışılıyor. Bu sadece bizde böyle sanmayın, bütün dünyada bu böyle… Bütün dünya ülkeleri silaha bu kadar yatırım yapmak zorunda kalıyorsa, bu sorumsuz insanların yüzünden. Dünyanın düzeni artık bunu kabul etmiyor.
İşsizlik oranının yükseldiğini iddia ediyorlar. Biz iktidar olarak üzerimize düşen görevi hiç aksatmadan yapıyoruz. Biraz önce de söylemiştim… Biz teknolojiyi geliştirdikse ne için…
İstihdamı da artırmak için… Eskiden çalı süpürgesiyle yalnız kendi evinin önünü süpürsün dediğimiz insanlar, yani kadınlarımız, teknoloji bu kadar geliştikten sonra… o teknolojiyle
Evinin önünü beş dakikada süpürüp, ondan sonra, otursun da lak lak yapsın, dedikodu üretsin diye değil, Şimdi caddeler de çoğaldı, şehirlerarası, hatta uluslar arası otobanlar yapıldı…
Küreselleşme diye bir şey çıktı. Bunu duymayan kaldı mı? Televizyonsuz ev mi kadı ki bunlar duyulmasın. Evinin önüne çakılıp kalmanın zamanı geçti efendim… Yok, öyle şey… Caddeleri temizlesinler, uluslar arası otobanları temizlesinler… Yok, efendim hemen ücret sorunu sürülüyor öne… Dedikodu yaparken ücret mi alıyor bunlar yahu…
Bakın her şey devletten beklenmez… Devlet üzerine düşeni yapıyor… Sıra insanlarımızda,
Kendi istihdamlarını kendileri yaratacaklar…
İktidar sıralarından alkışlar…
Bir milliyetçiliktir aldı yürüyor. Milli gelir diye bize hesap soruluyor. Biz milliyetçiliğe paydos dedik. Bizde milliyetçilik yok. Her şeyde ilklerin adamı olduğumuz gibi, burada da ne yazık ki ilk adımı biz iktidara gelene kadar atan olmadı. Çok şükür onu da biz yaptık.
Milliyetçiliğe paydos deyip, zilliyetçilik çağını açtık. Bundan sonra zilli gelir olacak…
Çalıp oynayacağız… Dünyanın turizm merkezi olacağız… Bizden başka hiçbir yerde göbek havası var mı? Neden bu güne kadar, bu değerlerimizi paraya çeviren iktidar olmadı…
Çünkü bu cesareti gösterecek iktidarlar gelmemişti. Çok şükür o ilki de biz başardık…
Atalarımızdan, zilliyetimizden ne kaldıysa, oynatıp, satıp, savıp, yani aktifleştirerek,
Şimdiye kadar kıymeti bilinmeyen değerlerimizi paraya çeviriyoruz… Bizi kapalı olmakla suçlayanlara da güzel bir cevap vermiş oluyoruz böylece… ‘’Vatanım namusumdur! ’’ diye
Vatana el uzattırmayanlar, bu değerleri iyi kullanamadılar… Biz de bu namusu pazarlayarak,
Modern insan olduğumuzu kanıtlamış olduk. Kimse bize bundan sonra, tutucu gerici diye bakamaz… Eğer Avrupalılaşacaksak, Avrupayı izleyeceğiz… Şimdi..ne olmayan Avrupa’da devlet başkanı olamıyor… İktidar sıralarından alkışlar…
Borç yüzünden akmayan su, yanmayan elektriklerden söz ediyorlar. Allah Aşkına akan sular nereye gidiyor? Suriye’ye Lübnan’a, yani düşmanlarımızın topraklarına, soruyorum bu soruları soranlara, siz kimden yanasınız, siz Türk değimlisiniz? Kimi savunuyorsunuz kimi?
Dahası var efendim, dahası var. Denizlerde NATO’nun askeri filoları dolaşıyor. Hani efendim siz NATO’ya karşıydınız. Lafı güzaf… NATO’ya nasıl karşı olunur onu da biz öğreteceğiz.
Elektrikler yanmıyorsa haklı sebeplerimiz var. Biz %47 oy oranıyla iktidara geldik. Elektrikler de %47 oranında aydınlatabilir. Ne yazık ki bazı bölgelerde bize oy verenler azınlıkta kalmasına rağmen oralarda kesinti yapılamadığından bu oran %47’nin çok üstüne çıkmaktadır. Biz seçim bildirilerimizde ne söz vermişsek fazlasıyla yerine getiriyoruz…
Biz oy varsa hizmet var dedik ve sözümüzü de tuttuk. Bu konuda kimse bize eleştiri yöneltemez…
Efendim bir başka haksız eleştiri de şöyle… 16 yaşındaki Erdal’ın asılması konusu Adapazarı ıslama köftesi gibi, ısıtılıp ısıtılıp bizim önümüze sürülüyor… Haksızlık efendin… Büyük haksızlık… Biz hiçbir zaman 16 yaşına kadar beklemedik… Atalarımızın dediği gibi ‘’Yılanın başını küçükken eziyoruz. 12-13 yaşında, sokaklarda taş oynayan çocukları toplayıp içeri tıkıyoruz… Taviz yok… Asla! Asla! Bu konuda, çok şükür yüzümüz halkımıza karşı ak… İktidar sıralarından alkışlar…
Birlik ve bütünlüğümüze helal getirdiğimizi kimse söyleyemez… Küçük parçalardan kesip, büyük parçaya ekleyerek, bilgisayarlarda olduğu gibi ‘kes yapıştır’ usulü gibi, büyük parçayı daha da büyütüp, dolayısıyla küçük parçayı küçülterek, birlik ve bütünlüğü en iyi şekilde korumakta üstümüze yol elhamdülillah…
Güç sahibi, sermaye sahibi, 30-40 köy sahibi vatandaşlarımıza, kah mecliste koltuk vererek
kah kredi ve buna benzer imkanlar sağlayarak yanımıza çekiyoruz… Sık sık, onlar tamamı temsil etmiyorlar diye de kamuoyuna mesaj veriyoruz, ama, bizde bunu anlayacak muhalefet bile yok… Bizim tek şanssızlığımız da bu… Karşımızda konuşacak muhalefet bulamıyoruz…
İktidar sıralarından alkışlar…
Bir ‘Kürt Açılımı’ndan söz ettik diye bizi topa tuttular… 8 senedir aynı koltuklarda yan yana oturuyoruz ama, daha bizi tanımamışlar… Açalım dedikse neyi açalım dedik? Bunu hiç soran yok! Kıçımızı açacağız demedik efendim… Kıçımızı açacağız demedik… Hala da bunu anlayamadılar… Gözümüzü açıyoruz, gözümüzü…
Dışarıdan doktor getireceğiz diye eleştiriyorlar… Yararlı ne iş yapsak, hep karşımızda bunları buluyoruz muhalefet diye… Dışarıdan milyarlarca liralık ruj ithal ediliyor, kimin haberi var efendim… Ona karşı muhalefet yok… Ama doktor deyince hop oturup hop kalkıyorlar… Bizim kaliteli elemana ihtiyacımız var. Bizim KPSS sınavlarına katılan üniversite mezunlarımız daha imanın 6 şartını bile bilmiyorlar. Biz bunlara nasıl hasta teslim edeceğiz?
Onlara hangi Allah yardım eder söyleyin Allah aşkına… Söyleyin hasız mıyız?
Beyaz kadın ticaretine karşı çıkmayanlar, beyaz önlüklülerin ticaretine karşı çıkıyorlar…
İşte muhalefet buralara kadar düşmüş… Biz Avrupa’ya gidemiyorsak, Avrupa bize gelir.
Biz AB gireceğiz dedik mi gireriz… AB girmenin birden çok yolu vardır… Biri olmazsa biri olur… Ama nihayetinde gene bizim dediğimiz olur… Bu bizim defterimize yazılmışsa, gerçekleşecek demektir. Başka alternatif yok! Ya olacak… Ya olacak… İktidar sıralarından alkışlar…
Bizi neyle eleştiriyorlar sevgili vatandaşlarım! Bir yılda 44 ülkeye 71 ziyaret yapmışız. Az ziyaret ettiğimiz için değil ha… Yanlış anlamayın, çok ziyaret yapmakla suçluyorlar…
Bizi ortaçağ zihniyeti diye suçlayanlara bakın hele… Şunu sık sık duyuyoruz. ‘’Dünya küçülüyor! ’’ Hayır efendim. Bu yalnızca Türkiye’de böyle söyleniyor. Avrupa’da Amerika’da ‘’Türkiye büyüyor! ’’ diyorlar. Bizse kendimize bir türlü büyüklüğü yakıştıramıyoruz. Biz büyüyoruz efendim! Biz büyüyoruz! Bunu bütün dünya biliyor da, bir, biz bilmiyoruz…
Muhalefet bizi küçültmeye çalışırken bakın bunu da kendisi itiraf etmiş sayılır. Biz işten güçten, oraya buraya koşturmaktan kendi büyüklüğümüzü bile anlatacak fırsatı bulamamışız.
Ama mızrak çuvala sığmaz, işte kendiliğinden ortaya çıktı. Biz büyüyoruz. Biz büyüdükçe attığımız adımlar da büyüyor. Haliyle o büyük adımlarla yerimizde sayacak değiliz ya… Biz asker değiliz… Biz sivil bir toplumuz… Yerimizde saymak bize yakışmaz… Büyük adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz… Arkasını askere dayayanlar yerinde sayadursun! Bizim bu tür mesnetsiz eleştirilere kulaklarımız deldirdik… Birinden girip öbüründen çıkar…
İktidar sıralarından alkışlar…
Bizim sesimizi böyle boş laflar kesemez efendim… Bizim sesimizi ancak millet keser.
Evet, biz bunu böyle söyledik diye neler uydurdular biliyor musunuz? Sanki millet bizim sesimizi kesmek istiyormuş da biz engelliyormuşuz. Meğer bizim dışarıdan ithal ettiğimiz kesimlik ‘’Angut danaları’’ getirerek ve böylece eli bıçak tutan halkımıza iş çıkararak kendi sesimizin kesilmesini önlemişiz. Külliyen yalan, Çarpıtılıyor efendim… Çarpıtılıyor. Herkes biliyor ki biz hayvancılıkla geçinen köylümüzün sesini kesmek için onları ithal ettik…
İşçilerden, öğrencilerden, büyük şehirlerdeki sokak gösterilerinden, köyle gönderecek polis yetişmediği için, bu çözümü daha mantıklı bulduk… Hedefimize ulaştık da…
Yuhhh! Yuhhhh… Sıra kapakları da vurularak 40-50 kişilik bir protesto gürültüsü…
Kaşyapan iki elini de yukarı kaldırarak susturmaya çalıştıysa da… bu arada söylenen ‘’Pardon dil sürçmesi var! ’’ sözleri pek duyulmadı…
Meclis başkanı protestolar bitince, buyurun sayın kaşyapan, devam edebilirsiniz, dedi…
Sayın vekiller sayın televizyon başındaki vatandaşlarım, bize hiç hak etmediğimiz bir suçlama daha var… Sözü fazla uzatmadan onu da açıklayıp huzurunuzdan ayrılacağım… Bize, takiyeci diye tutturdular bir söz, gidiyor… Allah aşkına ben anlatayım da siz karar verin takiyeci kimmiş…
Efendim sayın muhalefet lideri Kıçıdaroğluna soruyorum. Biz hangi konuda anlaşamadık?
Lütfen kısa ömürlü sözler söylemeyin! Artık bu toplumdan uzun sure bir şey saklamak mümkün değil… Yeter ki öğrenmek istesinler… Yeter ki araştırsınlar…
Sayın muhalefet liderleriyle yaptığımız sohbetlerde, anlaşamadığımız konu var mı? Var derlerse, ekmek üstüne yemin ettireceğim… ‘’Yüzüme gözüme dursun! ’’ dedirteceğim…
Evet, varsa bir yiğit çıksın ortaya… Eğitimin ezbere dayanmasını hangimiz istemedi?
ABD, NATO, IMF, AB, Özelleştirme, Sendikaların çökertilmesi konusunda var mı aramızda ayrılık gayrılık? Varsa Allah aşkına söyleyin! Söyleyin, sıfır ücret artışlarında, sağlık hizmetlerinin parayla karşılanmasında, çıkardığımız yasalarda var mı aramızda ayrılık?
Bu konularda, hiç konuşmaya bile gerek görmeden hemfikiriz. Seçimlerden önce IMF’ye
Sizin taleplerinize en iyi biz cevap vereceğiz demeyen parti var mı mecliste? ‘Bölücüleri’
yok sayıyoruz zaten, bu konuda da hemfikiriz, onlar halkın iradesiyle değil, ziyadesiyle işgal ediyorlar bu koltukları. Kızların yüzünde çıkan kıllar gibi…
Başka hepimiz, ancada beraber gancada beraber değil miyiz?
Ayıp olmasın diye bir iktidar muhalefet oyunu olarak bir türban topuyla 8 yıl idare ettiysek,
bunu bu birliğe borçluyuz…
Sayın kıçıdaraoğlu, size soruyorum, şimdi kim takiye yapıyor?
Sayın vekillerim, sevgili vatandaşlarım, kim ne derse desin bizi yolumuzdan ayıramazlar…
Allah bize yürü ya kulum dedi… Yürüyeceğiz… Bundan hiç kimsenin kaygısı olmasın…
‘’Kendinize iyi bakın! ’’ Hepinizi Allaha emanet ediyorum…