Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
FERYAD
25.04.2007
Şu sıralarda komşu ülkemizde birçok insanlık dışı dramlar yaşanmakta, eski yöneticilerin yerini başka yöneticiler işgal etmekte, o yöneticilerden bir kısmı ise çok kısa zaman önce Türkiye cumhuriyetinin vermiş olduğu diplomatik pasaportla seyahat edebiliyorlardı. Hatta o zamanlar dostlarımız, kardeşlerimiz, dindaşlarımız… Abi dediler mi bir daha demiyorlardı. Şimdiler de abisine kafa tutar oldular.
Neydi bu değişikliğin sebebi.
Herhalde eski ağabeylerinden daha büyük, daha kuvvetli bir abi bulmuş olsalar gerek.
İnsanoğlu ne kadar unutkandır.
Yıl 1990.
Muş’ta vatani görevimi yapmaktayım. Saddam’ın zulmünden kaçan dostlarımız! ! ! Sınırlarımıza dayanmış aman diliyorlar. Kadınlar ve kızlar ön saflarda. Türk yetkililerden gelecek geçiş iznini sabırsızlıkla bekliyorlar. Ağlama, feryat hat safhada. Beklenen emir çok kısa sürede geliyor. Nede olsa dostlarımız. Zor günleri, hayat memat meselesi! ! !
Sonra nemi oldu diyorsunuz.
Hiç merak etmeyin. Anlatacağım.
Büyük devletimiz onları şefkatli kollarına aldı ve öyle bir sardı ki, kendi memleketleri bile onları öyle sarmamıştı. Bu büyük devlet onlara birçok vilayette konutlar yaptırdı, bütün ihtiyaçlarına kadar tedarik etti.
Bu konutlardan bir bölümü de Muş’taydı.
Muş etrafı dağlarla çevrili, bu dağların ortasında meşhur Muş Ovası, bu ovaya da hayat veren Murat nehri, yeşil ve düz araziyi ikiye bölmektedir. Bu verimli ve düz arazinin ortasına yaklaşık bin kişilik konut yapıp meşhur dostlarımızı yerleştiren devletimiz. Onların her ihtiyaçlarını da karşılıyordu. Bizde abi konumundayız ya. Artık meşhur! Dostlarımızın rahatı için elimizden geleni yapıyoruz. Gün geldi ki herhalde bu rahat fazla gelmiş olacak ki Meşhur! Dostlarımız ağabeylerine baş kaldırdılar.
Bir Pazar günü alarm verildi. Bizler zaten hazırız. Olay yerine intikal ettik. Yine kadınlar ve kızlar ön saflarda. Kısa süreli bir çatışma. Olay sükûnet budu, asileri evlerine kadar götürüp gözetim altına aldık. Bir hafta on gün başlarında kaldık. Olay iyice sakinleştikten sonra durum aydınlandı. Asilerin başkaldırmalarının sebebi şu idi;
T.C.Hükümeti neden çocuklarına süt vermedi. Öyle ya ağabeylik, ağalık yapacaksan tam yap! ! ! Olur mu öyle yarım yamalak ağabeylik, ağalık! ! !
Nihayetinde devlet baba onların çocuklarının sütlerin de temin etti.
………………………………………
………………………………………
Her feryat edene bu büyük devlet meme verdi. Kol kanat gerdi. Hiçbir şey yapmadığına dal oldu, yaprak oldu. Onları gölgesinde gölgelendirdi.
Gel gör ki hiçte ektiğini biçemedi.
Daha dün Ermenistan’a aç kaldılar diye on bin ton buğday yardımı yaptı. Bugün Ermenilerin yaptığına bakın! ! ! Yüzyıllardır da aynısını yapıyordu. Sonuçta ne oldu? Hep ihanet. Her zaman kin ve garaz gördü.
Bu gün ağabeylerine baş kaldıran sözde kardeşlerimiz, hiç düşünmezler ki “su giderde kum kalır.” Bu gün onlara ağabeyliğe soyunanlar, yarın terk ederler. Yine kalırız baş başa.
Herhalde biz millet olarak çok merhametliyiz. Millet olarak çok bonkörüz. Bu merhametimizden de maraz doğuyor.
Ama bu millet, bu Devlet insan olmanın gereğini yapıyor. Bütün Dünyaya insanlığın nasıl bir şey olduğunu öğretiyor. Hem de bütün Dünyanın gözlerinin içine baka baka. Damarlarında ki asil kan; bunu yaptırıyor. Bizlere de ancak asalet yaraşır. Bizde bunu yapıyoruz. Her feryadın geldiği yöne kulak kabartıyor, biz buradayız diye haykırıyoruz, Dünyada ki bütün zalimlere karşı.
Ne diye biliriz ki.
Anlayana sivrisinek saz…
Vasfi OKUR