Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Yazı 047 Küresel Isınma Hak.
Küresel ısınma Hak.
Dünyanın yaşamakta olduğu bir Nasrettin Hoca fıkrası.
Çoğumuzun bildiği merhum Hoca Nasrettine atfedilimiş olan anonim bir fıkramızda, olay şöyle cereyan eder.
Nasrettin Hocamız ormanda yürürken, bir vatandaşın ağaca çıkmış, üzerine oturmuşolduğu dalı kesmekte olduğunu görür.
Adama seslenir.
-Hey düşeceksin.
Adam
-Sen karışma der.
Fakat biraz sora kolu bacağı kanlar içinde adamın arkasından yetişip
-Sen benim düşeceğimi bildin,
Öyleyse nezaman öleceğimide bilirsin, iddiası ile ölüm tarihinide söylemesi için ısrarda bulunur.
Fıkra bu tabi yaşanıp yaşanmadığ meçhul olmakla beraber.
Zannediyorum tüm insanlık tam manası ile bir Nasrettin Hoca fıkrasını yaşamaktadır.
Önemli olan insanoğlunun üzerinde yaşamakta olduğu (maalsef yedeği ve benzeri bulunmayan) dünyayı, üzereine oturupta bindiği dalı kesen adamdan daha şurursuz bir şekilde tahrip ederek yaşam şartlarını her gün birazdaha zorlaştırması veya imkânsızlaştırmasıdır.
Tabiiki haddimizi aşarak saygıdeğer bilim adamlarımızı eleştirmeyeceğiz.
Amma hırsı doymak bilmeyen, teknoloji ve bu teknolojiyi sınırsız üretenlerle, ölçüsüz tüketenlerden de hesap sormayacağımız manası çıkarılamaz.
Hayatımızı hiçe sayanlardan, hakkımızı almaya gücümüz yetmesede, sesimizi yükselterek hesap sormak hakkımız vardır, heralde.
Şimdi bindiğimiz dalın kesilme konusuna gelince, basit te olsa göz ardı ettiğimiz bazı gerçeklere birlikte bir göz atalım.
Bindiğimiz dalı kesmekte olup olmaığımıza birlikte karar verelim.
Dünya ısınıyor diyor sayınbilim adamlarımız.
Evet, onu söylemek için artık bilim adamı olmaya gerek yok çünkü artık dünya ısınmıyor.
Dünya maalesef yanıyor.
His edilen ise içinde yananların yanık et kokuları.
Siz!
Teknoloji geliştirmek tüketimi hızlandırmak ve ne kazandığınız belli olmamakla beraber ticaretinizi artıtma adına dünyanın canına okudunuz.
Evet, Dünyanın oksijen fabrikaları niteliğindeki, akciğerleri olan hayat kaynağı canım ormanları, enerji temini, lüks tüketim dekorasyon malzemeleri ve yerleşim alanları elde etmek üzere tükenme noktasına getirdiniz, serin rüzgârları üretirken ateş edip, ateşe verip, enerjisini atmosfere sorumsuzca ve korkusuzca attınız.
Siz!
Ürettiklerinizi tüketim alanlarına hızlı bir şekilde ulaştırmak, o masumlarıda, tüketim aracına dönüştürmek için, teknolojinin hem üretiminde hem de hızlı bir şekilşde dolaşımını sağlamak için yeraltındaki petrol denizlerini enerji üretimi adı altında ateşe çevirip, yine sorumsuzca ve yine korkusuzca atmosfere attınız dünyayı cehenneme çevirmekle kalmayıp yeraltında meydana getirmiş olduğunuz boşlukları, gelecek nesillerin kemikleri ile doldurma rizki ile yüzyüze bıraktınız.
Siz!
Yerin derinliklerinde Küremizin denge unsurlarından olan kömür dağlarını, yine doymak bilmeyen kazanma hırsınızı tatmin adına fabrikalarda yakıp ateş halinde sorumsuzca, korkusuzca atmosfere attınız ısınmayala beraber deprem rizklerinide tetiklediniz.
Siz!
Yer küreyi serinleten dünyadaki hayatın ve devamının, en önemli unsuru olan, can damarları niteliği taşıyan akarsuların önünü keserek baraj adı altında, yine doymak bilmeyen ihtiraslarınıza kurban edip, suyu, serinletici ve söndürücü iken, yanıcı ve yakıcı ateşe çevirdiniz, iklimlerin tabi-i seyrini değiştirip meteorolojik alanlarda geniş sulak alanlar oluşturarak jeolojik değeişikliklere sebebiyet verdiniz.
Siz!
Bütün bunlar yetmiyormuşcasına azmanlaşan ihtiraslarınızın doymak bilmeyen arzularınızın tatmini adına, Yüce yaratıcının maddenin en küçük parçası olduğunu iddia etmiş olduğunuz atomun içine yerleştirdiği sonsuz kudretinin bir pırıltısı olan nükleer enerjiyi keşfettiniz, insanlık adına uğursuz elnizi orayada uzattınız, bomba yapıp beşerin başında patlattınız. Atmosfere absorbe edemeyeceği kadar artık ve atık enerji yüklediniz.
Siz!
Hepsinden garibi bir iğne ustasız yapılmaz, bir harf kâtipsiz yazılmaz, bir köy muhtarsız bırakılmaz, mantıki kuralını yoksayarak, şu müzeyyen, muntazam ve mükemmel kâinat sarayını sanatsız, ilimsiz, sahipsiz olduğunu zan ettiniz.
Zan etmekle de kalmayıp inkâr ettiniz, inkarınızıda ıspatlama adına olmadık ve inanılmayacak yalan ve entrikalara başvurdunuz.
Sanki ıspatlasaydınız ne kazanacak ve insanlığa ne kazandıracaktınız?
Kendiniz kurmadığınız şu nizamı, bozduğunuzdan dolayı şimdi ise samimiyetsizce koruma hikâyeleri uydurmaya çalışıyorsunuz.
Meğer insanlığı nekadarda çok seviyormuşsunuz.
Timsahın gözyaşları bile sizin yaptıklarınızın ve iddialarınızın yanında çok masum kalır.
Eğer endişelerinizde ve uyarılarınızda samimi iseniz!
Önce şu kâinatı emrinize verip istifadenize sunan mülkün sahibine karşı işlemiş olduğunuz hata, kusur ve isyanlarınızdan dolayı bir özür dileyin. Hata ve kusurlarınızdan dolayı pişmanlığınızı ortaya koyun. İnanıyorum O sizin kadar müsamahasız ve merhametsiz değildir. Sizi yine şefkati ile rahmetinin bağrına basacaktır.
Rabbim deyip merhamet kapısına tevbe tokmağı ile dokunsanız kulum diye o kapıyı ardına kadar size açacaktır.
Daha ne bekliyorsunuz.
Kıyametin kopmasınımı?
İmtihanın bitmesinimi?
Gazab-i İlahinin hakkınızda hüküm vermesinimi?
Herkesi, ama herkesi birdaha aklı seli ile düşünmeye davet ediyorum.
Küresel ısınma küresel hatalarımızdan dönmemiz için bir uyarı değimli?
Necdet Erem
________________________________________