Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Sedat Akıncı
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 03.09.2010 13:27
Konu: Sayın Necdet Erem lutfetmiş soru sormuş... Kısa yanıt..

Mesajınızda
ÖZELLİKLE MATERYALİST felsefeye ve felsefecilere soruyorum.
Ve ekliyorum.
Allah ve ahreti inkâr İnsana ve insanlığa ne kazandıracak? DİYORSUNUZ..

Öncelikle inkar edenlere karşı bir tanrının varlığını savunmak sizce gerekli midir?
Eğer varsa sizin onu kanıtlamanız mı gerekiyor?
Eğer o sizin gibi insanların kanıtlamasına gerek duyuyorsa; ne kadar gerçek olabilir. Varsa vardır, yoksa yoktur. O siz var deyince mi var oluyor? Eğer öyleyse hem onun işi, hem de sizin işiniz çok zor..
Çünkü tanrısal varoluş; evrimsel varoluşun bilimsel gelişmelere dayanarak çürüttüğü bir varsayımdır.

Sizin gibi düşünen ve yaşamsal gerçeklikleri bireysel çıkarların önüne geçiren insanlar her zaman 'kar-zarar' hesabı yaparlar. Çünkü işlerini ticari zekayla ve kar etme dürtüsüyle yaparlar. İbadet edilen camilerin zemin katlarının ticarethanelere çevirilmesi bu düşüncenin ürünleridir. Buca'da yaşıyorsanız işçievlerine bir çıkın da bakın, kocaman bir caminin tüm zemin katı bir alışveriş merkezidir. Orası uzak geliyorsa, ev-ka'ya çıkın aynı şeyi orada da göreceksiniz. Bu örnekler sayılamayacak kadar çoktur..

Materyalist felsefe sizin savunduğunuz metafizik-idealist felsefenin zorunlu karşıtıdır ve materyalist felsefe; bilimin önünü açarak İnsanlığa hurafelerden sıyrılmanın insanca yaşamanın yollarını öğretir. Bilim olmasaydı sizin hurafeleriniz kullanmakta olduğunuz bilgisayar makinesini yaratamazdı.
Siz bilimin ve teknolojinin her türlü olanağından yararlanır sonra da madde yok maddecilik (materyalizm) yok dersiniz..
Eğer madde yoksa, izini sürerek anayasaya evet dediğiniz insanlar. Neden servet biriktiriyorlar. Bu yolda edinilen servetler ilginizi çekmiyor mu?

”Doğan her canlı ölecekse!
Canlılar için idam emri verilip,
İnfaz gününü bekleyen mahkûm tarifinden başka bir tarif yapılabilirmi?
Özellikle insanlar için; dünya, karın tokluğuna zor işlerde çalıştırıldıkları bir esir kampından başka bir şeye benzetilebilirmi? ” DİYORSUNUZ..

Ölüm yaşamın bir parçasıdır ve her doğum, ölüm olgusunu içinde taşır. Ölmek için illa da bir Azrail gerekir mi? Bütün canlılar doğduklarına göre elbette ölecektir.
İnsanları azraille korkutmak kimin işine yarıyor acaba. İnsanları işsiz, geleceksiz bırakanlar kimlerdir. Yaşadığımız doğayı insanlığın cehennemine çevirenler materyalistler midir?
Dinci gericilik altı bin yıldır insanları köle ilişkilerinde yaşatmıyor mu?
Bunlar insan olmaya ilişkin inkar edilemez gerçeklerdir. Siz ve sizin gibi düşünenler değil midir insanları cennet vaadleriyle kandırıp bu dünyanın tüm zenginliklerini yaşayanlar..

”Ne var ki;
Yaratıcı hayat oyununu kurmuş.
Oyuncuları atamış.
Başarı ve başarısızlık kurallarını belirlemiş.
Oyunun zorluklarına rağmen,
İstisnasız her oyuncunun içine oyunu sonuna kadar oynama azim, aşk, inat, ihtiyaç ve heyecanını koymuş.
İnanan da inanmayan da bu kurala uymak zorunda.” DİYORSUNUZ..

Eğer sizin söylediğiniz gibi, yaşam değişmez ve dönüşmez bir olguysa; O zaman bu demektir ki yoksul emekçi yığınlar hep yoksul kalacaklar. Ve bu düzenden yararlanarak özellikle de her şeyin önüne dini algıyı geçirerek, servet biriktiren ulama da hep insanlığın başına bela olacak..

Siz ve sizin gibi düşünenler sistemin bir tarafı ben ve benim gibi düşünenler de diğer tarafı.
Yaşam kimin haklı olduğunu, kimin insanlığın gerçek çıkarları için mücadele ettiğini herkese gösterecek, bundan kuşkunuz olmasın.
İnsanları Azraille daha ne kadar korkutabileceksiniz yaşayanlar görecekler..Saygılar..