Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
O VAKİT
Suların durgun aktığı, şairin “Bütün şehir uykuda, bir ben ayakta.” Dediği o vakit.
Etrafın tamamen sessizliğe büründüğü, çılgın, tarifsizce bir dinginliğin her tarafı kucakladığı koca bir karanlıktır; o vakit.
Geceler boyu yalnızlıktır, o vakit. Siyah bir ejderhanın bütün geceyi yuttuğu hatta bazen semadaki yıldızların bile kendi kabuğuna çekildiği kapılarını, pencerelerini kapadığı vakittir, o vakit.
Bazıları delice bir meltemin, şehrin boş sokaklarında yalayıp yutacak birini aradığı kimsesiz gecelerin sahibidir, o vakit.
Bazen de çılgın âşıkların işitilmeyen bir feryatla, etrafa haykırdığı, bitmeyen mateminin hüzünlü bakışıdır, o vakit.
Geceler, sesiz ve yalnız geceler. Mütemadiyen zifiri karanlık geceler.
Bir yaz yağmurundan arta kalan delici bir toprak kokusu, keskin bir yeşil rayihasının görünmeyen gözyaşlarından arta kalan nemli kirpiklerinin ucunda hüzünlü bir şebnemin, “tauna” sıdır, o vakit.
O vakitte yaşayanlar vardır; belki kuytu bir köşede, köyün birinde, apartmanın bir dairesin de, ahşap bir evin çam kokan odasında.
O vakte âşık olanlar vardır, bülbülün keskin feryadında.
O vakte müptela olanlar vardır, gizliden gizliye dertli gönüllerde. “Hiç sabah olmasın, hep gece kalsın.” beytini diline dua etmiş gibi.
Buruk gönüllerde Allaha yalvaranlar vardır, hüzünlü, nemli gözlerle, ezik bir suçlu gibi.
O vakit: Ardından minarelerden; kesif karanlığı yırtarcasına “Es-sala-tu hayrun minen nevm.”
========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: Tayyary
Alan: (grup üzerinden) Vasfi Okur
Tarih: 29.06.2010 12:44:00
Konu: [ogretmenler] 'İŞTE BU BENİM ESERİMDİR'
----------
“İşte bu benim eserim”
Şiir, birden fazla sözcüğün alt alta ya da yan yana dizilerek, belli bir şekil verilip kâğıda yerleştirme sanatı değildir. Şiir, adına uygun duygular vermelidir hem yazana hem de okuyana… Ruhsuz, manasız, mantıksız, duygusuz birkaç kelimenin harmanlanarak sunulması ve kendi yazdığı şeye kendinsin övgüler düzmesi bence hem okuyana hem de yazanın kendisine büyük saygısızlıktır. Bunu ben yapıyorsam da böyledir, başkası yapıyorsa da böyledir.
Kişi, bir olay yaşamıştır, bunu anlatmak istemektedir. Okuyucu ne kişiyi tanımaktadır ne de olayı. Yazarı; çalakalem, aklına gelenleri aktarmaktadır kâğıda. Kendisi olayı yaşamıştır, olayın kahramanları da tanıdıktır, mekânı da… Ancak okuyucunun bunları bilmesinin hiç önemi yoktur kendisine göre… Kendisi oynuyor ya tiyatroyu, yeterince zevk de alıyor, bu ona yeter de artar bile… Ama şiirine övgüler düzülmesi konusuna da nedense şiddetli bir istek duymaktadır.
Bir de yazdığı şeyin reklâm yönünü halletti mi değmeyin keyfine. Şöyle diyor, çalakalem karalama yaptığı halde kendisini “bu âlemin kralı sanan” şahıs: “Aşağıdaki eserimi sayfama astım. Siz değerli şiir severlerin makul eleştirileri kabulümdür. Sizlere daha nice güzel eserler sunacağım. Sizi şiire doyuracağım. Bu eserlere sahip çıkarsanız eğer kazanan hem siz olacaksınız hem de Türk Edebiyatı olacak.” 'Makul eleştiriler kabulüymüş' yoksa 'makul olmayan eleştiri yapanların başına ne işler gelir Allah bilir' mi demek,istiyor acaba?
Vay, vay, vay, vay! Değerli Kardeşim yazdığın şeyin eser olduğuna kendin nasıl karar veriyorsun? Sonra “eser” dediğin şey çamaşır mı ki kalkıyor bir yerlere asıyorsun onları? Ne demek “sayfaya asmak”. Ya da yaptığ...
................