Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Salih Aydın Trb
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 28.04.2010 23:25
Konu: Arzın Merkezine Seyahat 1

KAİNAT ALEYHİNDE İŞLERKEN BİLE SANA ZARAR VEREBİLECEK TÜM UNSURLARA “HAYIR” DİYEBİLMEKTİR HAYATTA KALABİLMEK..! (DOKTOR)

Merhaba sevgili grup arkadaşlarım….
İkibuçuk gündür (yani geçen haftasonu) (ki bana daha da uzun gelmiştir aslında) Kendi Arzımızın Merkezine Seyahat düzenledik dostum Doktor’la….
Bir hacıyatmaz bardaktan alınan manalarla başlayıp taa kii bir araba kaportasındaki çiziklerin “ne gerek vardı şimdi buna” gibi en masum tepkiyle sonlandırılmasında kendi çapımızın zirvesine yani NİRVANAsına ulaştığımız ve bizi asla kimselerin anlayamayacağı bilinciyle yapılan Günlük Hayata Zorunlu inişş……………………..
Cuma gecesi misafir olunan değirmen manzaralı ve dere şırıltılı bir köy evinde alınan mesajla yüzümüze çarpılan hayatın acı bir gerçeği..yani YOL AYRIMI..ve akabinde Allaha yönelen kirli bir yüz ve açılan nasırlı eller..birinci basamak YANİ DÜŞTÜĞÜNÜ FARKETMEK yani leylanın ölümü…
İçerik çok yüklü kendimizce…karınca kararınca taşıdığımız, tüm çekirdek kabuklarıyla bir ateş yaktık içimizde cürmümüzce….ve bunu kendi çizgilerimizi zorlayarak, şartlar dahilinde devam ettireceğiz sanırım…
Doktor’un, nirvanaya ulaşmadaki yolda, işin derinliğini ve yazınsal boyutunu işaret ederek söylediği final sözle özetleyecek olursak
“Reis..! Bu iş çok su götürür daha..! ”

Bu aralar kendimizi böyle bir yazıya endeksledik….. ve birinci bölüm sanırım bitti.....bakalım siz de gelebilecek misiniz derinlerimize.........

hayat içinde çözülen ve çözdürülen bir bulmacadır yaşananlar...gün olur soruyu soranlar bile çözemezler bildiklerini sandıklarını...dedim ya Doktorla iki günlük derin bir yolculuğa çıktık...bir tarafımız arz bir tarafımız merkezi....iki dünya arasında mekik dokuduk durduk kısa ve bir o kadar da uzun iki günlük süreçte...madde ve mana arasında gittik geldik...mana yüklediğimiz maddeleri manaya çevirdik dilimizin yettiğince...dilerim okurken keyif alırsınız yazarken öldüklerimizden....!
ukalalıktan öte sürç-i lisan edersek affola..!
saygılarımla

BARAN

ARZIN MERKEZİNE SEYAHAT

Cuma Gecesi misafir olunan, değirmen manzaralı, dere şırıltılı bir köy evinde alınan mesajla, yüzümüze tokat gibi çarpılan hayatın acı bir gerçeği, yani “yol ayrımı”.Ve bu yol ayrımının akabinde Allah’a yönelen kirli bir yüz ve açılan nasırlı eller…………………

LEYLANIN ÖLÜMÜ

Tüm sıkıntıları çıkınımıza tıkıştırıp Nihat Hocanın çapraz yol alan, Cheeroke’den bozma jipine atlayıp Of sahillerine zar zor atmıştık kendimizi.Doktor, gönlündeki acı yenilgiyi hazmetmeye çalışan, sevdiği kızı bir nikah akdine kaptırma durumuyla karşı karşıya kalmış, devrilmek üzere olan bir çınar kadar ağır yorulu ve bir o kadar da güçlü, sağlam bir iç dünyaya sahip sıradan fakat sıra dışı bir Rehberlik Öğretmeniydi okulumuzda.Ben ise o sıralar kendi açmazlarında bir çıkış yolu arayan, çevresine dost çehresine düşman olmuş, kaybettiği dostlukların bilançosu içinde bocalamaya yüz tutmuş, aslan görünümlü bir bülbüldüm en dut yemiş halimle.

Nihat Hocanın araba sevdalı sohbetleri eşliğinde Of’a gelip Günbatımı denilen o mükemmel suni limandaki izbe bir masaya, güç bela atmıştık yorgun bedenlerimizi.Bir yandan içimizdeki derin dünyamızla boğuşurken bir yandan da kısa cümlelerle birbirimizi yokluyorduk, beden-ruh bağlantısı noktasında.Tam o sıralarda çaylarımız gelmişti uzun boylu,kalın tabanlı, küçük bardaklar nezaretinde.Bir müddet sessizliğimizi demledikten sonra Doktor masadaki bardağı birden deviriverdi zihnindeki boşluğun da etkisiyle.Tam irkilip kendimize geldiğimiz sırada bardağı düzeltecekti ki bardak, çoktan içindekini döküp tekrar aynı duruş pozisyonuna dönmüştü bile.Tıpkı bir Savaşçı gibi.
-Doktor dedim, o elindeki Hacıyatmaz bardaktır biliyorsun değil mi? Devrilse de doğrulur elbet sıkıntı etme!
-Vay be dedi Doktor, ilk defa fark ettim bu bardağın özelliğini üstelik nice çayları devirmişken bu meretlerde.

Ukalalığım kabarmış olacak ki birden, Doktorun beni tanımışlığına ve dostluğuna da güvenerek:
-Nasıl yani ya! dedim, hadi Hacıyatmazı görmedin, peki benden de mi fark etmedin hacıyatmazların bu özelliğini
Gülüştük….)))
-Hayat dedi, hayatta da böyle olmalı insan aslında, sıkıntılar bizi devirmemeli her sarsıntıda.Ve ekledi “o halde ben devrildim ve kalktım” dedi yenilginin içinde boğulmamışlığın gururuyla.
-Doktor dedim Babalar ölmez sarsılır derler ama beterin beteri var, senin gördüklerin benim gördüklerim ne ola ki şu hayatta!
Susuştuk sonra daldık yine içimizdeki girdapların akıntısına..Sonra bir ara:
-Ne alemdesin Reis? dedi, yarı kendinde bir kafayla
-Leyla dedim doktor, Leyla ölmeden düzelmem ben..!
-Nasıl yani dedi sevmiyor musun artık O’nu?
-Hayır dedim çok seviyorum ama…..Sen dedim Leylanın Ölümünü bilir misin Doktor!
-Yoo dedi bilmiyorum
-Dur dedim anlatayım o halde:

Yolunu şaşırmış mecnun,oradan oraya koşturup giderken biri ona,''Leyla öldü''deyiverdi.mecnun bu kara haber üzerine derhal durdu ve ellerini açıp şükretti:
''-Hamd olsun Allah’ıma! ''
Bu sefer adam çok öfkelenip bağırdı:
''-A aklı ve hayatı darmadağın olmuş zavallı! Hem onun için yanar,hem de neden böyle söylersin? ''
''-Ben, o ay yüzlüden bir fayda elde edemedim.Bari başkaları da bir şey elde edemesin.''

Sonra buğulu gözlerime takıldı gözleri..Sustum biraz…Derin bir nefes aldım:
-Anladın mı dedim Doktor?
-Anladım dedi Reis, anladım…………..!
-Hayır şimdi değil dedim Doktor şimdi değil.Önce ağlayacaksın, sonra anlayacaksın.

Böylece hesabı ödeyip çıktık Günbatımından.Of’ta bir dostumun dükkanına, satılması için bıraktığım Reisi almaya gittik sonra.Reisi bulduk, yaklaştık.Tam anahtarı kapıya sokup binecektim ki arka camda yazılı Reis yazısının orada olmadığı gözüme ilişti.Durup arka cama iyice baktım yüzüm döküldü yine yerlere.Demek ki dedim içimden “Reis dediğin satılmıyor bu devirde, kolay piyasa bulsun diye sökmüşlerdir elbet”.Ben tam bunları düşünürken aklımı okudu Doktor.Hafifçe gülümseyerek:
-Reis dedi senin apoleti sökmüşler piyasada tutulmuyorsunuz galiba!
-Olsun be dedim Doktor, hakkını verememişiz demek ki Reisliğin ya da bu aracın Reisi değiliz artık neye sayarsan say!
-Neden dedi, peki neden hakkını veremedin?
-Reis dediğin sahip çıktığını satmaz, satacak olduğuna da sahip çıkmaz! İşte dedim bir gün sen de böyle sevdiklerini ve sahiplendiklerini satarsan, yayalığın ayaklarında baki kalır Doktor unutma sakın!
Susuştuk ve bindik arabamıza.İstikamet köy dedik sonra usulca……..

Yolda bir petrole girdik.Yakıtımız bitmesin diye lojistik yapalım kabilinden.
-Doldur dedim Opet’ci arkadaşa aldığı kadar.
Hayatta her şeyin bir bedeli vardı ve ödenmeliydi.Tıpkı bu zamana kadar ödeyip, ödettiğimiz bedeller gibi.Yakıtın bedelini ödemek için kasanın bulunduğu bölüme doğru yöneldim.Tüm bu bedel ödemeler aklımda gezinip dururken Doktor elini omzuma attı dostane:
-Reis dedi dur bakalım.Madem bu yolda beraberiz ben de varım bu hesapta!
-Doktor dedim Dur hele.Sen ısınadur,daha birlikte ödeyeceğimiz nice hesaplar olacak!
-Eyvallah, dedi
Ve yine vurduk yolumuza sevdamızı, bindik arabamıza yollandık bu mecradan.

Teybimizde, hemşirenin sevmediği ve hatta bir zamanlar Doktora yasak kıldığı “son öpücük” adlı şarkı çalıyordu inceden.Saat ise gece 12’ye toka takmak üzereydi.
-Bir mesaj at, dedim doktora,son bir mesaj, yolumuza, önümüze bakmak için.Ki oysa aynı gün kapısına köle etmiştik bir sepet papatyayı, üzerindeki küçük pusulayla:
“SUYA YAZI YAZILABİLİYORSA GECE GÜNEŞ DE DOĞABİLİR.ÖZÜR DİLERİM..!

Fakat gelen cevap evlere cenazeydi:
“TEŞEKKÜRLER DOKTOR BEY”

Yine de tüm bu girişimlere rağmen son bir gayret, son bir elektroşok yapalım dedik gönlümüzdeki ağır kanamalı hastaya ve biraz düşünüp yaz dedim:
“İYİSİYLE KÖTÜSÜYLE YÜRÜDÜĞÜMÜZ BU BİR YILLIK YOLDA, CEVABIN CEVABIM OLSUN BANA SENDEN ARTA KALAN”
Ya da buna benzer birşeydi tam olarak hatırlamıyorum kafam iki beden küçülmüştü o ara.İşte tam bu sıralarda dayımın kapısına dayanmıştık bile, tanrı misafiri gibi gecenin bir vakti.İçeri buyur ettiler bizi, en yalın ve en sıcak halleriyle.Oturduk.Biraz hoşbeşten sonra ölümcül bir cevap düştü hanemize medetsiz:
“BUGÜN 5,5 GA YAPTIĞIN JEST GÜZELDİ.AMA HERŞEYİ YERİNDE BIRAKMALI.BU ENKAZ TEMİZLENEMEZ”…

Doktorun beti benzi attı o anda, yüzünden anladım kötü bir şeyler olduğunu ve hemen odamıza çekildik müsaade isteyerek.Doktorun gözleri kan kusuyordu gecenin karanlığına bakarken.Gözlerini kaçırdı ve sustu…Sustu..”Lanet olsun” dedi usulca ve mesajın kalemini tek kelimede kırdı:
-BAŞIMIZLA..!

Baş mı kaldı be Doktorum, baş üstünde kesmediğin.Yaş mı kaldı ki gözlerde, her taraf kan revan..
Hemen o esnada bugüne dek gördüğüm, kendi küçüklüğünden habersiz en küçük cevap geldi Doktorun koskoca telefonuna:
“MUTLU OLUN, KENDİNİZE İYİ BAKIN, HOŞÇAKALIN”

Fırlattı elindeki telefonu, içindeki ızdıraptan gelen bütün nefretiyle:
-Allah’ım dedi, Sana söz verdim can almamak için, incitmemek için söz verdim sana ve de Ahh etmemeye ama……………….
Doktor bildiği tüm sitemleri saydı sıraladı ardı ardına.Sustu….Eline aldı yıkılan umutlarını ve gidip bir koşu abdest aldı geldi.
-Ne yapıyorsun dedim Doktor?
-Reis dedi Onu anarak son bir kez daha namaz kılıcam, ya gülüşüne ya ölüşüne!

Rekat rekat ardına, hacet hacet ardına.Kapandı secdeye ve kalkmadan duasını etti dakikalarca.Alnını koyduğu secde sırılsıklam olmuştu.Sonra doğruldu ve yanıma geldi:
-Doktor dedim anladın mı şimdi Leyla’nın Ölümünü
-Anladım dedi Reis, şimdi anladım……Sustuk…………

Yarın yeni bir güne perde açmak üzere son sigaramızı ateşe verip gömüldük yorganımızın altına…!

(devamı gelecek)