Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Halit Mehdigil
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 19.03.2010 22:42
Konu: Fikrimin Bencesi

…..Çocuklar, gençler, eşler, yakınlarımız hatta bazen arkadaşlar neden inatçı ve asi olurlar.
Aslında asi veya inatçı olmazlar belki de asi ve inatçı olan biziz.Kollarınızı uzatın iki elinizi düzgün aynı yükseklikte tutun.. ne görüyorsunuz? ikisi de aynı yüksekte değil mi? Yani aynı düzeydeler. Şimdi birini biraz yukarı kaldırın aynı düzeyde değiller. Biri alçakta biri yüksekte. İşte iletişim kurduğumuz kişi ile aynı düzeyde olmazsak sıkıntılar başlar.
…..Kendimce iletişim kuran insanların aralarında ya eşitlik düzeyi olacaktır ki barış, özgürlük vardır. Her iki taraf da kazançlıdır ya da düzey farkı vardır. Bu düzey farkları nelerdir?
Fiziksel güç düzeyi,
Duygusal düzey,
Düşünce düzeyi
Bu üçünü eşit tutabiliyorsak sorun yok, yok kendimizi bu üç konuda yüksekte tutuyorsak sorun devam eder. Mutsuzluk yanı başımızdadır.
…..Kendinizi yüksekte tutuyorsanız çocuk/ genç size ulaşamıyorsa, sesini duyuramıyordur,çünkü ne dediğini sonuna kadar sabredip dinlemiyorsunuz. İletişim karşılıklı at yarışı gibi kelime kelime ya da cümle cümle olmaz. Paragaf paragraf olur. Yani biri düşüncesini anlatır, sözü biter sonra onun düşüncesini anlar, düşünüp karşılık verirsiiz bunun için de sakin olmanız gerekir.
…..Biz zaten toplum olarak çekingen olduğumuzdan ıkına sıkına karşıdakinin yüz ifadelerini ölçe –biçe sadede geliriz. Güvensizlik had safhadadır. Bu durumda çocuk/ genç ya da eşimiz
ağzını açıp ilk cümleyi söylemeye çalışırken laf bombasına tutarsak iletişim olmaz. Aslında dinlememenin altında korku ve kagı olabilir. Ya ‘’Bir gol yersem, ya altta kalırsam kayısı…
İletişimde duygu düzeyini, düşünce düzeyini/Beyin arkadaşlığı) ,ve fiziksel düzeyi aynı yükseklikte tutmalıyız.
……Yetişkinin fiziki gücü ve tecrübesi var.Çocuğun/ gencin ise yıldızlar gibi zekası,roket gibi algısı var.Yetişkin tecrübesiyle karşıdakini ezmeye çalışırsa iletişim kopar.Peki yetişkin tecrübesiyle nasıl ezer? Bu düşünce boyutunda eşitsizliktir ben biliyorum sen bilmiyorsundur. Yetişkin öğüde başlar bir de caka satar gibi. Oysa dünyanın en kötü eğitim şekli daha doğrusu eğitimin düşmanı öğüttür.
…..Hani Çin atasözü der ki ‘’Balık verme balık tutmayı öğret.’’ Bizim de yol göstermememiz lazım yolunu kendinin bulmasına katkıda bulunmamız lazım.
Nasıl mı?
…Birinci kural sabırla, dostça dinlemek. Vücut diliniz çok önemli vereceğiniz mesaj:
Ne söylersen söyle duygu, düşünce ve fiziksel yönden eşitiz, seni can kulağı ile dinliyorum, mesajıdır. Kişi neden konuşmaya ihtiyaç duyar onu rahatsız eden ya da sevindiren bir konuyu, olayı çarşaf gibi sermek istiyor. Sen de bir bak olaya, diye. Bize gösterdiği an yani bizimle paylaştığı an vücut dilimizin verdiği mesajla o olayı daha net olarak görmeye çalışır. Paylaşmanın verdiği rahatlamayla durumu daha iyi görüyordur. Çünkü durum artık içinde değil onu terk etmiş ayaklarının önünde nettir. İçinden dışarı atan kişi ya durumu iyi kavrayıp kararını verecektir, ya da size soracaktır işte o zaman tecrübelerinizi akıl vermeden
‘’Ben böyle bir durumda böyle yapmıştım şu sonucu vermişti’’, diyorsunuz. Bakın gene ‘’Dediğimi yap.’’ Demiyorsunuz; derseniz düşünce düzeyinde kendinizi yüksekte tutmuş olursunuz.
…..Deseniz ki::’’Ne zararı var ben öğütte bulunuyorum o da zorlansa da tutuyor hiç de zarar görmüyor. ‘’Peki yarın öldünüz kim akıl verecek ona? Önemli olan hazır akıl değildir önemli olN ona akıl sporu yapıp siz varsanız da yoksanız da kendinin karar verme yetisini kazandır- maktır.
…..Fikrimin bencesi buydu. Kendi kanaatim bunlar, katılırsınız katılmazsınız size bırakıyorum.
Dostlarıma sevgilerle
19 Mart 2010