Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Sedat Demirkaya
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 23.01.2010 20:55
Konu: Kendini Yeniden Kurgulamak...

KENDİNİ YENİDEN KURGULAMAK…

Yunus Emre’nin okuma yazma bilmeyen bir derviş olduğu düşünülür; oysa bu bir yanılsamadır. Eserlerinden onun Arapça, Farsça ve aruz bildiği; bunun da ancak iyi bir medrese eğitiminden geçerek elde edileceği anlaşılıyor. Yunus, iyi bir medrese ve şeriat eğitimi aldığı halde bir yere geldiğinde her şeyi bırakıp uzak diyarlarda bir tekkeye kapılanıyor. Neden?

Mevlana da çağının en büyük din âlimlerindendir. Babası da ünlü bir bilgindir. İran’daki karışıklıklardan kaçarak Konya’ya gelir ve yerleşirler. Mevlana iyi bir medrese eğitimi görmüş ve saraylarda sözü dinlenir, hatırı sayılır bir müderris olmuştur. Taa ki Şems-i Tebrizi gelene kadar. Şems ile sabahlara kadar ve aylarca süren sohbetlere dalarlar. Bir gün Mevlana okuduğu ve yazdığı bütün kitapları bahçedeki havuza atar. Kuru bilgi neye yarar, o aşkı bulmuş ve huzura ermiştir, şimdi bütün taşlar yerli terine oturmuştur.

Yıllar önce aynı duyguyu Yunus da yaşamış ve “Ballar balını buldum kovanım yağma olsun” demişti:

Canlar canını buldum bu canım yağma olsun
Assı ziyandan geçtim dükkânım yağma olsun

Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
Dost vaslına eriştim günahım yağma olsun

İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun

Varlık çün sefer kıldı dost andan bize geldi
Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun

Geçtim bitmez sağınçtan usandım yaz u kıştan
Bustanlar başın buldum bustanım yağma olsun

Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun

Bu, bir gerçeği bulmaktır. Gerçeği bulmanın mutluluğu ve coşkusudur. Hayatın ve kâinatın sırlarıyla göz göze gelmek ve artık başka bir şey göremez olmaktır. İşte bu anda her şeye yeniden başlamak gerekir.

Usta bir nalbantın artık atla yalpan yolculuklar bitince kendine yeni bir meslek araması gibi… Kılıç kalkan devrinin bittiğini anlayan Köroğlu’nun bütün kızanlarıyla helalleşip erenlere ermişlere karışması, sır olması gibi bir dönüm noktasına gelir kimi zaman insan…

Mustafa Kemal de böyle bir anda, ruhunda fırtınalar yaşarken Samsun önlerinde buldu kendini.

Her yaşın ve her çağın gerçeği farklıdır elbette. Şimdi de başka bir ayrıntıya değinmek istiyorum. Şu cümleyi lütfen unutmayın: Sürü tersine döndüğünde en öndeki en arkada kalır.

Biz özümüzden, ulusal kimlik ve benliğimizle ilerleyerek kalkınıp zenginleştik. Güçlendik. Fareli köyün kavalcısının peşine takıldığımızda hep kaybettik.

Göktürk Yazıtlarında Bilge Kağan: “Silahlılar nereden gelip de seni sürüp götürdü? Türk milleti sen kendin yanıldın. Ülkene karşı kötü davrandın. Beylik oğlun kul, gelinlik kız çocuğun cariye oldu.” der.

Tanzimat döneminde Batı’ya doğru şuursuzca akan ilgimize karşı Namık Kemal ve Ziya Paşa uyarılarda bulundular. Milli kimliğimize dikkat çektiler.

Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık
Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık

(Eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada bu konuda bilmem ki biz ne kazandık)

Batıdan çağın gereği olan bilimi ve uygarlık değerlerini alıp kendi mayamız içinde eritmemiz gerektiğinin altını çizdiler.

Kapılar açılıp da sel bayır aşağı boşandı mı onun önünde ne aklı başında bir aydın ne de vatansever bir devlet adamı duramaz. İş o noktaya gelmeye…

Batı taklitçiliği, devlet hazinesinden vergi kaçırmaya yarayan vakıflar, israf, gereksiz borçlanma ve kapitülasyonlar Osmanlı Devleti’ni bitirdi. Sanayi kuracaklarına, ticareti öne çıkardılar, Batı’nın istediği ıslahat(açılım!) ları yaptılar. Her ıslahat Osmanlı’dan yeni toprak kaybı demekti.

Şimdi Yunus gibi, Mevlana gibi, Köroğlu gibi, Mustafa Kemal gibi gerçeği aramanın, sıfırdan başlamanın zamanıdır. Ama eski gerçeği, bulunmuş gerçeği değil yeni gerçeği, günümüzün gerçeğini aramanın zamanıdır. Mevlana boşa mı söylemiş:

Her gün bir yerden göçmek / Ne iyi
Her gün bir yere / Konmak, ne güzel
Bulanmadan, donmadan / Akmak ne hoş
*
Dünle beraber /Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa / Düne ait
Şimdi yeni şeyler / Söylemek lazım

Sedat Demirkaya