Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Yürek Ölümü
Ah be yüreğim!
Bu aşk, benden daha fazla senin hakkındır
Bu aşk, benden daha ziyade sana layıktır
Ve bu aşk, benden daha fazla sana yakışıyor
Çünkü ben, bu aşkın peşinde yalpalaya yalpalaya giderken
Sen ise bu aşkın peşinden koşa koşa gidiyordun
Ben, bu aşkın peşinden yorgun argın
Ve sallana sallana giderken
Sen ise sanki ışık hüzmesi olup gidiyordun
Ve gidiyordun, dört nala giden deli kısraklar gibi
Engel ve hudut tanımadan
Dağları devirircesine
Aşka geç kalmamak için
Ben, bu aşkın denizinde yüzmeye korkarken
Sen, bu aşkın derinliğindeki ziynet eşyaları keşfeder gibi
Usta dalgıçlar gibi dalıyordun aşk denizinin en derinliğine
Belki bu aşka gitmek istemiyordum
Ama ayaklarım ve beynim beni, bu aşka zorla giriftar yapmak istiyordu
Ben, bu aşkın gözyaşlarından sırılsıklam olmayayım diye şemsiye açarken
Sen ise bu aşkın gözyaşlarında sırılsıklam olurken büyük keyif alıyordun
Ve tarifi imkansız bir şekilde mutlu oluyordun
Gül bahçesine dalar gibi şen şakrak hissediyordun kendini
Güne yeni uyanan bülbüller gibi kendi gözlerini ovuşturuyordun
Sevdayı mutluluk göz kapaklarında örter gibi
Ya da bu aşkı uyandırır gibi yapıyordun
Sımsıcak
Ve taze bakışların sanki bir yakamoz olup denize yansıyordu
Belki yağmurlarla el ele verip
Kol kola girerek
Mutluluk gözyaşlarınla yeryüzüne yağıyordunuz
Kâh aheste aheste
Kâh hızlı bir şekilde çoğalarak
Dünyayı sırılsıklam ediyordunuz
Dünya da seninle kardeş olarak mutluluklarını bölüşüyordu
Ah be yüreğim!
Şimdi kavak yelleri esiyordu
Sen savruluyordun
Bir o yana
Bir bu yana
Dünyanın çatlak
Ve kireçli duvarlarına çarpıyordu efsûnlu bakışların
Sessizliğin, gözyaşlarına
Yalnızlığın kıyısına vurmuştu seni
Bu aşkın hırçın
Ve asi aşk dalgaları
Ah be bahtı kara yüreğim
Sana defalarca
Hatta sana yalvarırcasına bu aşkın peşinden gitme dedim
Zarara kendi rızanla gittin
Ziyan oldun
Ve paramparça olan cam kavonozlar gibi Paramparça oluverdin
Sanki kırık camlar seni oluk oluk kanatıyordu
Ah be zavallı yüreğim!
Bu aşkın ayaklarına bağlanıyordun
Ayakkabı bağcıkları gibi
Bu aşkın yollarında paspas oluyordun
Bu aşk, seni paspas gibi hırpalıyordu
Ve silkeliyordu
Ah be çileli yüreğim!
Sanki bu aşk sana büyü yapmıştı
Seni, kendisine bağlamıştı
Kayıtsız, şartsız
Ve sorgusuz, sualsiz
Bu aşkın asi ve hırçın yanlarını görmüyordun
Görmek istemiyordun
Sanki bu aşk senden giderse oksijensiz kalacaktın
Sanki bu aşk senin gözlerini kör edercesine
Seni, kendine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gibi esir ediyordu
Artık senin zindanın kahrolası bu aşkın gözyaşlarıydı
Seni kendi boynuna bağlamıştı
İpek kumaştan yapılan atkı gibi
Ah be yüreğim!
Sanki kendinden göçüp gitmiştin
Kendini hatırlamıyordun
Bir tahtıravalli gibi sallanıyordun bu aşkın çıkmazlarında
Kendini bu aşk için heba etmiştin
Ah aşk!
Ah aşk! Diyerek gece, gündüz inliyordun
Ah be yüreğim!
Bu aşkın gidişini kabul etmeyerek
Gecenin bir vakti sanki kendinle kavga ediyordun
Seni, Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesine yatırdılar
Hastanede de aşkın hayalini görüp
Etrafa eskisi gibi taze
Ve yumuşacık olan gülücüklerini saçıyordun
Gülücüklerin sanki yedi renk olup dünyanın herbir köşesini kaplıyordu
Ah be yüreğim!
Alacakaranlığın, şafağa gebe olduğu bir vakit
Hastane koğuşunda öyle bir nara atmıştın ki
Hastane koridorlarında sesin yankılanıyordu
Aradan bir sene sonra, nihayet kendine geldin
Sağlığına kavuşmuştun
Bunu haber alan kuşlar sanki senin omuzlarına konmuştu
Ve gün ışığı sanki senin bakışlarında daha bir cazibeli
Ve cüretkâr bir şekilde doğmuştu
Aradan altı ay sonra yeniden atak nöbetleri geçirmeye başladın
O öpülesi tertemiz alnından terler şelale gibi akıyordu
Bu kahrolası aşk, seni adeta bir deri
Bir kemik bırakmıştı
Derken hastalığın git gide şiddetlenmeye
başladı
Ah be yüreğim, hasta yatağında inim inim inleyip
Sızım sızım sızlarken
Bu aşk ise keyif çatıyordu
Kim bilir daha kimleri bu aşk ocağında yakıp kül edecekti
Kim bilir daha kaç tane Mecnun'u tuzağa düşürüp kevgire çevirecekti
Hastane hastane dolaştık
İyileşmen için adeta doktorlara
Ve hemşirelere yalvaran gözlerle
Ve de gözyaşlarımızla bakıyorduk
Ama nafile
Hiçbir tabip, senin onurulmaz hastalığını onaramadı
Derken kaçamak bakışlarla kendi gözlerini yavaş yavaş aralıyordun
Sanki her an ışık hızıyla
Çıplak ayaklarınla bu aşka koşacaktın
Efkârların kabuk bağladığı zifiri bir akşam vakti
Doktorlar ve hemşireler gelip
Boğazlarında kördüğüm olan hıçkırıklarında hafifçe yutkunarak
Senin beyin ölümünün gerçekleştiğini açıkladılar
Bir kaç gün sonra da acı
Ve hasretlerin koynunda
Bir minik serçe gibi yavaş yavaş
Ve de nazikçe öldün
Hastane koridorlarında feryat-ı figanlar birbirine karıştı
Ah be yüreğim!
Dünyaya gelişin nazikçeydi
Dünyaya veda etmen de nazikçe oldu
Bir gül yaprağına düşen bülbülün gözyaşı gibi gitmiştin
Yazan: Yunus Baba ( Muhammed Yasin )
Lütfen şiirime yorum yazar mısınız