Öğretmenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Zehra Okur
Alan:   Grup:Öğretmenler
Tarih: 15.01.2014 23:58
Konu: saygılar

KADINA ŞİDDET
Ülkemizde kadın cinayetleri çoğaldı. Sebepli veya sebepsiz, nedeni belli olmayan kavgalar ve geçimsizlik yüzünden kadınlarımızı zor durum da kalıyorlar. Her gün haberlerde dinliyoruz. Her gün birçok kadın ya öldürülüyor ya da sokak ortasında dövülüyor. Buda der demez tüm ülkemizde ki bütün aileleri derinden sarsıyor.
Acaba hataların hepsi bizim kadınlarımız da mı, yoksa erkeklerde mi? Daha ondört yaşlarında ki kızlarımızı zorla evlendirerek huzur ve saadeti ortadan kaldıran aileler bu gün rahat yaşıyorlar sanki onlar hata yapmamışlar gibi… Çocuklarını bahane ederek,” kızlarımız evlenmek istiyorlar, biz ne yapabiliriz. “ Diyerekten, elli yaş üzerindeki beylerle evlendiriliyorlar. Buna da “mecburuz” diyen ana babaları kabahatlerini örterek “bize devlet karışamaz” diyerekten toplumu yanıltıyorlar. Bu söylediklerim en çok doğu ve güneydoğu bölgelerimizde yaşanıyor.
Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgelerinde hala berdel yapılıyor.
2012 yılında daha da çoğaldı kadına şiddet. Çoğu kadına soruyoruz: Evlilikten beklentileriniz ne? Sadece bizlere söyledikleri cevap şu:” Evime helal para ve helal kazanç getirsin. Haram sokmasın, eğer ki; çocuklarımız varsa çocuklarına iyi bir baba olsun, kötü örnek olmasın. Bir oğul babadan alır terbiyeyi, bir kız çocuğu da anadan alır saygıyı ve terbiyeyi fakat bizlerde bu yok. Dış ülkelere bakıyoruz da oralarda böyle zulüm yok, küçük yaşta evlendirmek ve huzursuzluk yok. Fakat bizim ülkemizde bu tür olaylar çoğaldı. Buna da dur diyen yok.”
Kadına şiddet dedik. Peki, bu şiddetlerin önüne geçilemez mi? Geçilir. Bu gün devletimiz her konuda kadınlarımıza sahip çıkıyor. Kadın sığınma evleri yapıldı. Buralarda rahat yaşamaları için her fırsat veriliyor. Ama şu bir gerçek ki, kadınlarımız dışarı çıktıklarında Azrail peşlerinde dolanıyor. Bir boşluğuna getirerek kocaları tarafından ya, sokakta dövülüyorlar veya öldürülüyorlar. İşte burada büyük bir sıkıntı var. Öldürülen kadınlarımıza mahkemeden koruma talep ediyorlar fakat gerek koruma karında gerekse koruma sırasında yeterince korunamıyorlar. Eğer ki tam korunabilselerdi ya da koruma talepleri gerektiği gibi değerlendirileydi kadın ölümleri azalırdı.
Töre ve namus cinayeti davalarında tahrik indirimi hükmü uygulanmamalı. Cezalar son derece düşük olduğundan dolayı caydırıcılığı da kalmıyor, yaş indirimi de göz önüne alınarak cinayetler küçük yaştaki çocuklara yaptırılıyor. Bu nedenle (4320) sayılı yasanın işlevsel hale getirilmesi ve yasa kapsamında daha çok kadının faydalanabilmesi için devletin kadınlarımıza sahip çıkması gerek. Toplumumuzu uyararak, sokakta darbe alan kadınlarımıza sahip çıkmalarını en yakın emniyet müdürlüğüne haber vermeleri gerektiğini söylenmesi lazım. Özellikle basıncıları uyarmak gerek, bu konuda hassas ve duyarlı olmaları gerekmektedir. Çoğu zaman seyirci kalıyorlar bu olan olaylara…
2010 yılında kadınlarımıza, erkekleri tarafından yapılan zulüm ve erkeklerin dillerine doladıkları kelimeler şunlar: “Fazla kilolusun, çirkinsin, bir evi geçindiremiyorsun, bir erkek çocuğu dünyaya getirmiyorsun, yemeği tuzlu yapmışsın. Beceriksizin, pissin, giyinmesini bilmiyorsun. Üstümü başımı ütülemiyorsun yâda ütüyü iyi yapmıyorsun. Kapıyı geç acıyorsun. Sen niye hastasın? Bana hizmet etmekten mi kaçıyorsun? Soba niye yanmadı? Sen nasıl bir kadınsın, senin gibi kadın olmaz olsun. Evi niye toplamadın? Niye dışarı çıktın bana haber vermeden hiçbir yere gitmeyeceksin demedim mi…” gibi yerli ve yersiz sebepler uydurularak kadınlarına zulüm ederek evlerinden uzaklaştırıyorlar.
Peki, kendi hataları yok mu? Maalesef var, ama kendilerine hiçbir şeyi yakın getirmezler. En büyük sorun; içki içmek, kumar oynamak, eşlerin aldatmak, kötü arkadaş edinmek, eşleriyle tatil yapmamak, her bir küçük sorunu büyüterek eşlerini dövmek, evlerine sadık olmamaları sebep mi soruyoruz… Sebepler çok. Sorunun biride çalışmamaları… Bir ailenin huzursuzluğu geçim sıkıntısından kaynaklaşmıyor mu? Evet, en büyük sıkıntı erkeklerin iş beğenmemesi Hep kadınlar mı sorunlu? İyi düşünelim.
Bir bayan arkadaşın ağzından duyduklarım beni şoke etti. İsmini vermediğimiz hanım kardeşimiz, biraz olsun bizlere derdini anlatarak rahatladığını gördüm. Eşiyle severek evlenen kardeşimiz, tam on yedi yıl rahat ve huzurlu yaşamışılar ta ki doktora giderek hastalığını öğrenen bu kardeşimiz hem kendi huzursuz oluyor hem eşi huzursuz oluyor. Kardeşimize doktorlar ‘göğüs kanseri’ deklerinde çok şaşırıyor. Kocasına bir müddet duyurmamış. Fakat git gide rahatsızlılığı çoğaldığından dolayı eşine söylemeye karar vermiş. Eşinin eline doktorun verdiği raporları veriyor. Eşi de ‘bu ne diyerek çok şaşırıyor. Sen bana neden demedin zamanında, şimdi getirmiş veriyorsun’ diyerekten eşine tokat vuruyor. Bu kardeşimiz ne ye uğradığını anlamadan kendini yerde buluyor. Başta demiştik ya severek evlendiklerini, demek ki sevgi bile hayat kurtarmıyormuş. Eşi hastalığını öğrendikten sonra çalıştığı işyerinden izin alarak memleketine gidiyor. Hanımının hastalığı umurun da bile değil. Bu kardeşimiz o kadar zoruna gitmiş ki eşinin onunla ilgilenmediğine, ‘hani nerde kaldı sevgi’ diyerekten eşine boşanma davası açmış. Kadın eşine telefon açarak ‘senden ayrılmak istiyorum’ dediğinde, eşi de ona ‘sen bunu yapamazsın bana, seni öldürürüm’ gibisinden tehditler savurarak kadının gözünü korkutuyor. Bu arkadaş da boşanmaktan vazgeçiyor. Sebep mi? Ölüm korkusundan, daha doğrusu eşinin elinden ölmekten korkuyor. ‘Allah’ın emrini bilen insanlarız, Allahın alacağı canı neden bir kulu alsın ki’, diyerekten bu korkudan vazgeçiyor. Eşinden boşanmaktan vazgeçiyor ama eşi bir daha da gelmemiş. Bu kardeşimiz göğsünü aldırdıktan sonra üç çocuğuyla birlikte yaşıyor.
Bana dediği şu oldu: “Biz kadınlar neden sağlıklıyken biraz olsun değerliyiz de hastalanan da kötü oluyoruz be kardeşim “dedi. İşte o zaman bizim kadınlarımızın ne kadar değersiz olduklarını hissetim, bu Allaha revamı? Bizim, kadınlarımıza sahip olmamız lazımken görmemezlikten geliyoruz. Büyüklerimizin bir sözü vardır. ‘Etme bulma dünyası’ bir gün bu kaşık onlara da dönecek, bunu sakın unutmasınlar. Ne dökersin tabağına o gelir kaşığına bizler bunu biliriz.
Zehra Okur