Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Cumhuriyetin Temel Taşları
Cumhuriyetimizin temelinde öyle taşlar var ki şimdiye kadar ne görülmüş ve ne de gösterilmiş..Büyük büyük binaların toprak altındaki kısımları gibi.Şimdiye kadar hep üsttekiler anlatıldı, yazıldı, gösterildi.Ben bu yazımda İşte o görülmeyen ve gösterilemiyen Adsız kaharamanlardan Yani Cumhuriyetimizi üzerlerine kurduğumuTaşsız mezarladan bahsedeceğim.Onları anarak minnet borcumuzu hatırlamaya ve hatırlatmaya çalışacağım.
Oltu'nun Aşağıçamlı köyünde Öğretmenliğim Rabbimin bir lutfudur ki İşte o isimsiz Kahramanlardan biriyle orada tanıştım.Bu kahraman zat Yaşayan bir tarihti. Onuda Şimdi rahmetle yad ederek Başlıyayım.
Arnavut Abdullah Çavuş.
Arnavut ibaresinden de anlaşılacağı gibi, Batı tırakyalı bir Arnavut.19 yaşında anadoluya geçiyor, bilfiil on yıl cepheden cepheye koşarak Vatan müdafasına herşeyini feda etmiş Bir mücahit. Vücüdundaki şarapnel ve kurşun yaralarının sayısı bile belli değildi.
Kendisi, kendini hiç anlatmazdı Rahmetli. Onunla bazı cephelerde beraber olmuş zatlar derlerdi ki; Düşmanla karşılaşınca başını bizim gibi siperlere soıkmaz, hemen diz üstü çöker ve ateş ederdi. Kendisi bana birgün şöyle demişti.
Devletin mermisini hiç bir zaman bilerek boşa yakmadım..
Abdullah Çavuş' u Daha sonra oldukca geniş anlatmaya çalışacağım.Şimdi Abdullah Çavuş'unda hayran olduğu, anlatırken gözlerinin dolduğu bir zattan bahsedeceğim
.Nazaralıoğlu İsmail Beyden..
Oltu Mudafa-i Hukuk Cemiyeti kurucularından ve Doğu Müdafa-i Hukuk Cemiyetinde Kafkas Millet Vekili Olan Bu zat-i Muhterem Kafkas halklarından, Türkistandan, Afganistan, Pakistan ve hatta Hint Müslüman halkından toplanan Altın, bilezik, küpe, yüzük Gibi Yyardım Malzemesini Ki: Bunların hepisi altından mamül olan eşyadır. İki Manda arabası dolu olarak Kas hududundan Anadoluya sokan kişi..
Bu yardımlar hep söylenir. Bilmeyen duymayan Kalmamıştır ama ben şimdiye kadar Nazaralıoğlu ismail Beyin adını ananı görmedim işitmedim Bahsekonu yardımlar anılırken..
Yerini, yurdunu, Karısını, çocuklarını bırakıp vatan müdafaasına koşan bir yüce kahraman. Kendi toprakları misak-i Milli sınırları dışında kalınca birdaha memleketine dönememiş, bir gariban..Elbette Nazaralıoğlunu anlatmak için Bir kitap yazmak bile yetmez. Ben yalnız Abdullah Çavuş,un Gözyaşlarıyla anlattığı bir Hatırasını nakledeceğim. İbret olsun diye...
Birgün Abdullah Çavuş'a sordum.
Amca Cumhuriyet kurulduktan ve savaş biittikten sonra Memleketine gitmeyi düşünmedin mi? .
Bir an daldı ve gözleri doldu, titrek bir sesle şunları anlattı.
Köyümden bir akrabamla beraber Ruslarla savaşırken vuruldum. O akrabam köye dönmüş. Beni sormuşlar o da yanımda vuruldu şehid oldu demiş. Nişanlıydım memleketimde. Şehit haberini duyunca nişanlımı amcamın oğluna vermişler. Bunu duyunca gidemedim. Ama evlenmedim de yıllarca.
E sonra evlendi tabi.
- Evlenmeme sebep İsmail Nazaralıoğludur.Dedi ve şu ibrey levhasını anlattı
- Birgün Bir haber geldi Nazaralıoğlu İsmail Bey Hastaymış ve beni istemiş.
Oltunun Tecerek Köyündeydi. Ben hemen gittim.Taş dıvarla çevrili karanlık bir kulubede Yatıyordu. Selam verdim selamımı aldı ve
Seni bekliyordum Abdullah dedi.
Hayrola İsmail Bey.
Parmağıyla kulubenin karşı köşesini gösterdi. Orada irili ufaklı birçok taş vardı.
-Bunlar ne diye sordum.
-İşte seni bunun için çağırdım. Hastalanınca aç kaldım komşulardan bu taşlar ağırlığında un aldım da yedim. Kimden aldıysam isimleri üzerinde yazılı. Allh ömür verirde iyileşirsem öderim. Ama kalkamasam ölürsem sen o taşların sahiplerini tek tek dolaş benim için helallık al.
İsmail Bey kalkamadı vefat etti. Ben onun vasyyetini yerine getirdim.
Bu olay üzerine düşündüm. İsmail Bey gibi birisi bu hale düştüy se ben ne hale düşerim dedim ve evlenmeye karar verdim ama; Şöyle yeri yurdu olan bir hanım aradım. Duydum ki bu köyde bir ailenin birtek kızı varmış, birisine vermek istiyorlarmış kız da ona varmak istemiyormuş.. haber yolladı bana kaçar mı diye.
Olur haberini alınca da ha bu yengeni kaçırdım ve bu köye yerleşitim..
Ben bu hikâyeyi olduğu gibi naklettim. Yorumu okuyan kardeşlerimize.Bu memleketi bize kazandıranlar arabalarla altın getirirken Borç un alıp yiyerek ölüyor. Ölürken bir avuç unun helalliğini düşünüyor. Ya şimdi..Hırsız, yolsuz, Kaçakcı. Gırla gidiyor..Cumhuriyetimizin 87. yılında Para için yapılmayan ne varki. Vatanını bile satmaya kalkanlar var.. Rabbim sonumuzu hayreyleye..
İsmail Nazaralıoğlu'nun Mezarını ziyaret etmek istedim. Gittiğim kabristanda Taşsız mezarları gösterdiler. “Ha bunlardan birisidir. Ama hangisidir bilmiyoruz” dediler..Ruhu şadolsun, mekânı cennet olsun.
İşte bundandır ki; Taşsız mezarlar hafızamın bir köşesine takılı kaldı..
Selam, sevgi, saygı ve dualarla.. Seyfeddin Karahocagil