Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Hazineli Direkler
Karaların büyükçe bir kısmını dağlar ve tepeler oluşturur. Şehirler arası ya da şehrin bir ilçesine yolculuk yapılırken, yerleşim merkezi terk edilince mutlaka bir tepe ya da dağ ile karşılaşılır. Varılacak yere kadar irili ufaklı dağlar takip eder bunu. Öylesine ki vardığımız diğer yerleşim merkezi yine bir dağın eteğinde ya da yakınındadır. İnsan ister istemez bu dağların yaradılış sebeplerini düşünür: Acaba bu dağların insana ne faydası var? Ya da zararları mı var? Dağlar olmasa, her yer düz, ova olsa idi daha iyi olmaz mıydı? Ulaşım kolaylaşır, tarım alanları artar, daha düzgün yerleşim merkezleri yapılamaz mıydı?
İlk bakışta mantıklı gelen bu hipotezi “dağları zemininize hazineli direkler yaptık” diyerek ilahi ferman çürütmektedir. Kainat okununca hakikaten durumun öyle olduğu anlaşılıyor, şöyle ki;
“Kıta kayması teorisi” günümüzde kabul edilen ve ispatlanmış bir teoridir. Bu teoriye göre kara parçaları önce bir arada idiler ve yavaş yavaş birbirilerinden ayrılmaya başlayarak bu günkü kıtalar halini aldılar. Bu kayma bitti mi? Hayır, halen devam etmektedir. Harita üzerinde inceleme yaparsak kıtaların en yakın kıta ile bir zamanlar birleşik olduğu kolaylıkla görülebilir. Özellik Ege denizinde bildik örnekler çoktur. Bütün Ege adaları ülkemizin kara parçasından ayrılmıştır, hele Kıbrıs adası bunu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Ama bu kayma hareketi çok yavaş olmaktadır, bir yılda 1-5 cm kadar gibi. İşte yavaş olmasının sebebi dağlardır; Dağların görünen kısmı kadar yer altında olan kısmı da vardır. Ve bir çivi (kazık) gibi iki ayrı kara parçasını biri birine bağlamıştır. Bu durum dağların “direk” olması ile alakalıdır ve aynı zamanda yer altındaki hareketlerden doğan depremlere karşı karaları sakinleştirirler.
Ayrıca bütün madenlerin kaynağı yine dağlardır. Kömür, demir, bakır, gümüş, altın, vs. Yine çok kıymetli olan Bor, Osminyum gibi elementlerin de kaynağı dağlardır. Demir olmasaydı ne olurdu; binalar, arabalar, tanklar vs. Ya kömür olmasaydı ne olurdu? Ya petrol? Bunların birer “hazine” olduğu bellidir. Öyle ise dağlar; birer “hazineli direktir”.
Bitti mi? Elbette Hayır!
Üzerinde oksijen kaynağı olan ağaçları barındırması, yiyecek sağlayarak hayvanları beslemesi, şifalı otlara analık yapması, yükseltisiyle rahmet olan yağmurun inmesini sağlaması, hayatın kaynağı olan suyu adaletli bir şekilde dağıtması dağların vazifelerindendir.
Suyu adaletli olarak dağıtması kılcallık özelliğindendir. Toriçelli deneyi hatırlanırsa; iki ucu açık bir deney tüpünün bir tarafı, içi su ile dolu kaba daldırılıyor. Üstüne ıslak sünger konarak bir vantilatör ile ıslak süngere hava üfleniyor. Bu hava üflendikçe ıslak süngerden su buhar halinde uzaklaşıyor, yani sünger su kaybediyor ve bir emme gücü doğuyor. Sünger kaybettiği suyu üzerinde durduğu kılcallık görevi gören deney tüpünün içinden, dolayısıyla su ile dolu kaptan bu emme gücü ile emerek alıyor. İşte Dağların içindeki hava boşlukları deney tüpü kadar düz olmasa da deney tüplüğü, yani kılcallığı sağlıyor. Bu kılcal boru gibi iş gören boşluklar dağın tepesinden tutun hemen hemen her yerinde vardır. Dağlardan hiç eksik olmayan rüzgar suyu buhar halinde uzaklaştırınca tepelerde bir emme gücü meydana geliyor ve yer altı suları dağın tepesine kadar bu sayede çıkıyor. Dağlarda gezildiğinde hemen hemen her yükseltide su kaynaklarına bu sayede rastlıyoruz. Su bu şekilde dağın tepelerine kadar çıkmakta ve hayata kaynaklık yapmaktadır. Zira su olmazsa hayatında olmayacağı bilinir. Dağın çok yüksek tepelerine kadar bu kılcallık devam etmeyebilir. O zaman başka bir tedbir alınmıştır her şeyi İDARE EDEN tarafından; Her 200 metrede 1 °C ısı kaybı olduğuna göre binlerce metre tepelerde yıl boyunca her zaman için ısı ortalamasının sıfıra yakın ya da sıfırın altında olduğu bilinmektedir. Dağların tepelerindeki kar ve buzlar birer su deposudur. Yazın susuz kalan canlılara bu depodan, adeta “hazineden” su yetiştirilir. Buz ve karlar eridikçe susuz kalan canlılar su ihtiyacını bunla giderir. Eğer dağlar olmasaydı ovadaki canlılar suya kavuştuğu halde yüksek yerdeki canlılar susuz kalacak, bir adaletsizlik olacak ve hayat da sadece ovalara indirgenecekti. Dağlar suyun tüm canlılara adaletli bir şekilde dağıtılmasını sağlayan memurdur aynı zamanda.
RÜZGAR NASIL DOĞAR VE DAĞLARLA İLGİSİ NEDİR?
Isınma olan bölgede hava yukarıya doğru çıkar, aşağıda bir alçak basınç olur. Alçak basınçlı yere çevreden hava akımı olur. Bu hava akımına rüzgar denir. Bu olay aşırı sıcaklık değişmelerinde ve aşırı süratte olursa hortumlar, kasırgalar, fırtınalar, tayfunlar, boralar olur ki bunlar bazen yüz binlerce can alır, hesapsız maddi zarar meydana getirebilir, bunun örnekleri tarihte pek çoktur.
Kutuplarda yıllık ortalama ısının çok düşük, ekvatorda ise çok yüksek olduğu bilinir. Bu demektir ki; ekvatorda sürekli bir alçak basınç, kutuplarda ise yüksek basınç olmaktadır. Yüksek basıncın etkisiyle kutuplardan ekvatora sürekli bir hava akımının olması gerekiyor. Öyle de oluyor. Peki neden sürekli fırtınalar, kasırgalar, tayfunlar kısacası felaketler olmuyor? İşte bunu da “hazineli direkler” sağlıyor. Rüzgarın bu yıkıcı etkisine “dur” diyor, “sen emir tahtında hareket ediyorsun ama ben de senin gibi emir tahtında iş görüyorum” diyor ve havadaki o müthiş ve karışık rüzgarı tarak gibi tarıyor etkisini en aza indiriyor.
BUZ DAĞLARI NEDEN VARDIR?
Dağlardan bahsedilir de buz dağlarından bahsedilmez mi? Suyun diğer maddelerin aksine donunca hacminin arması yoğunluğunun düşmesini, bu da büyük buz dağlarının su üstünde yüzmesini sağlar. Bu dağlar ekolojik dengeyi sağlamak maksadıyla, küresel ısınma bahanesiyle erir ve suyu eksilen tüm su kaynaklarını besler. Bu su kaynakları da hayatın devamını sağlar. Tüm kutup canlılarını barınak olması buzulların bir diğer özelliğidir.
Her şeyde bir düzen ve intizam vardır. Dağlar da bu düzen ve intizamın içindedir. İlk bakışta akla gelen ve yukarıda anlatılan özellikleriyle dağlar, bir bütünün en nemli parçalarından birini oluşturmaktadır. Onlar birer memurdur ve emir tahtında çalışırlar. Emri de tüm kainatı bir düzen ve sistem içinde yaratan ve idare eden, idare etmeye de devam eden en büyük “Emir Veren” den alırlar.