MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 11.04.2013 06:10
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Kur'an yıldızlarına perde çekilmez.
Gözünü kapayan yalnız kendi görmez, başkasına gece yapamaz.
Bediüzzaman
Şimdi gelelim on bir buçuk cinayetlerimin tâdâdına: (HAŞİYE)
BİRİNCİ CİNAYET: Geçen sene bidayet-i Hürriyette elli-altmış telgraf umum şark aşiretlerine Sadâret vasıtasıyla çektim. Meâli şu idi:
“Meşrutiyet ve kanun-u esasî işittiğiniz mesele ise, hakikî adalet ve meşveret-i şer’iyeden ibarettir; hüsn-ü telâkki ediniz. Muhafazasına çalışınız. Zira dünyevî saadetimiz Meşrutiyettedir. Ve istibdattan herkesten ziyade biz zarardîdeyiz.”
Her yerden bu telgrafın cevabı, müspet ve güzel olarak geldi. Demek vilâyat-ı şarkiyeyi tenbih ettim, gafil bırakmadım. Tâ yeni bir istibdat onların gafletinden istifade etmesin. Neme lâzım demediğimden cinayet işledim ki, bu mahkemeye girdim.
HAŞİYE: Müellifin meslek ve meşrebine ait parçalar alınmış olup, tafsilât arzu edenler mezkûr esere müracaat etsinler.
Lügatçe;
bidayet-i Hürriyet: Hürriyet’in başlangıcı; Meşrutiyetin ilk yılları-Sadâret:Rumeli ve Anadolu kazaskerliği-kanun-u esasî: anayasa-meşveret-i şer’iye: şeriattaki istişare, işlerin istişare (danışıp görüşme) yoluyla halledilmesi, İslâm’ın öngördüğü meşveret-hüsn-ü telâkki: güzel ve doğru anlama, güzel bulup kabul etme-zarardîde: zarara uğramış, zarar görmüş.
Ey münkir! Ne kadar büyük ve ahmakça cineyet işliyorsun?
Ey münkir! Bilir misin ki, küfür ve inkârın ile ne kadar ahmakça bir cinâyet işliyorsun ki, kendi yalancı vehmini, hezeyancı aklını, aldatıcı nefsini tasdik edip, hiçbir vecihle hulf ve hilâfa mecburiyeti olmayan ve hiçbir vecihle hilâf Onun izzetine, haysiyetine yakışmayan ve bütün görünen şeyler ve işler sıdkına ve hakkâniyetine şehâdet eden bir Zâtı tekzib ediyorsun. Nihayetsiz küçüklük içinde, nihayetsiz büyük cinâyet işliyorsun. Elbette, ebedî, büyük cezaya müstehak olursun. 'Bâzı ehl-i Cehennemin bir dişi, dağ kadar olması,' cinâyetinin büyüklüğüne bir mikyas olarak haber verilmiş. Misâlin şu yolcuya benzer ki, güneşin ziyâsından gözünü kapar, kafası içindeki hayaline bakar. Vehmi, bir yıldız böceği gibi kafa fenerinin ışığıyla dehşetli yolunu tenvir etmek istiyor.
Mâdem şu mevcudât hak söyleyen sâdık kelimeleri, şu hâdisât-ı kâinat doğru söyleyen nâtık âyetleri olan Cenâb-ı Hak vaad etmiş; elbette yapacaktır, bir mahkeme-i kübrâ açacaktır, bir saadet-i uzmâ verecektir.
Lügatçe;
münkir: İnkârcı, kabul etmeyen-hulf: Yalan, aykırı; ahdinde, sözünde durmamak-hilâf: Ters, karşı zıd-sıdk: Doğruluk-tekzib: Yalanlama, yalan olduğunu söyleme-nâtık: Konuşan, dile getiren-mahkeme-i kübrâ: En büyük mahkeme; âhirette kurulacak olan büyük mahkeme-saadet-i uzmâ: Büyük saâdet. Âhiret saâdeti, saâdet-i ebediye.
Risale-i Nur reçetem..

Dünya düşkünlüğümü eleştirdiğim ve kaybettiklerim hakkında ne kadar da hassas olduğumu öğrendiğim sıralarda Hastalar Risalesi ön ayak oldu tanışmama. Tek tek değindiği noktalar, ince ince açıp da devasını sunduğu satırlar sardı sarmaladı beni. Daha sonra Gençlik Rehberi, Sözler derken..

Üstad'a ve bu eserlere hayranlığım çoğalmıştı. Günahlarımın beni bataklığa çektiği o zamanlarda, hepsi birer eldi sanki, beni oradan çeken kurtaran.. Çevremdeki insanların menfaatlerini fark ettiğimde; şeytanın ve nefsimin kendim hakkında yapacaklarımı sürekli ertelettiğinin de farkına varmıştım.

Şeytan, işlediğim günahları gözümün önüne getirip yaşadığım ânı mahvediyor, geleceğimi ise ipotek alına almak istiyordu. Evet ben çok alımlı, sosyal, gayet dünya tutkunu, gaflet denizinde yolculuğunu limandan limana uzatan ve her gece yastığına yattığında keşkelerle kıvranan bir genç kızdım. Ama buna son vermeye nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ramazan ayının o uhrevi zaman diliminde; bir akşam, Risale sohbetlerine katılmıştım. O sıralarda sahura kalkmanın kolaylığıyla Sabah namazını aksatmıyordum ama sohbet vesilesiyle bir de, orada Akşam namazını bayanlarla kıldık.

Arkasından sohbetler..

Benim duymadığım ama Rabbin duyduğu ve kabul ettiği birinin duası mı vardı bilemem.. O günden sonra namazlarımı aksatmamaya, namazı; ölüm vadesine kadar hayatıma gelmiş bir misafir olarak yerleştirmiştim.Ona zaman ayırmak için elimden geleni yapmaya, hatta o çok sevdiğim dünya dostlarımı(!) reddetmeye, davetlerine 'Hayır' demeye başlamıştım. Bendeki bu değişimle birlikte eğlendiğimizi sandığımız ortamlara da iştirak etmeyişim, arkadaş dediklerimin menfaatlerini de ortaya sermişti. Hiçbiri arayıp sormuyordu.

Bu bazen canımı sıksa da, Allahıma, böyle güzel bir vesileyle onların gerçek yüzünü bana gösterdiği için şükrediyordum. 5-6 ay kadar bir sürede gayet tesettürsüz kıyafetlerle dolaşırken, yanımda taşıdığım ek kıyafetlerimle namazımı aksatmamaya özen gösterdim. Daha sonra tesettür hakkında yine Risale-i Nur'dan istifade edip kapanmaya karar verdim.. Bendeki bu değişimle birlikte, benden bir farkı olmayan Ehl-i Dünya kardeşim de sohbetlere katılmaya başlamış, Risalelerden istifade ediyordu. O da namazını aksatmıyor, düzenli olarak evde Risale okuma saatleri yapıyorduk.. Ve daha sonra babam..

Namazını aksattığına hiç şahit olmadığım babam da bize katıldı...

Bu dairenin son misafiri de annem oldu; o da bizimle Risale sohbetlerine katılınca evimize bir Külliyat almamızla beraber bu bereketi de dışarıya hissettirmeye başlamıştık. Akrabalarımız da bizdeki bu değişimi hayretle seyrediyor ve örnek alıyordu.

Evimizde o ana kadar hiç görülmemiş bir bereket vardı Elhamdülillah.. O rızk verenlerin en hayırlısı, ailemizi İslam huzuruna kavuşturmuştu. Peygamber efendimizin garanti ettiği hakiki mutluluk İslamı yaşamaktan geçiyordu. Rabbimin Halim sıfatına ne kadar şükretsem az..

O Halim; cezalandırmakta acele etmeyen. O Settar; günahları saklayan. Elhamdülillah ki bize asrın reçetesiyle, Risale-i Nurlarla ilaç sundu; kendini tanıttı. Üstadımız için beş vaktin arkasındaki tesbihat haricinde de, ne kadar dua etsek az..

Rabbim bizi bu güzel yoldan ayırmasın, Cennetinde karşılıklı koltuklarda otururken güzel dünya maceralarımızı anlatmayı nasip etsin. Nur talebelerimizin de Risaleleri dört bir yana tanıtmaları için diline ve ihlasına güç kuvvet versin. Elfü elfi Amin.

Kardelen / Bursa / Öğrenci