Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Hak ve hakikat inhisar altına alınmaz.
İman ve Kur'ân nasıl inhisar altına alınabilir?
Bediüzzaman
İnhisar: Tekeline almak
İslam Cahiliyetten kalma ırkçılığı ortadan kaldırmıştır
Eğer derseniz, 'Sana Said-i Kürdî derler. Belki sende unsuriyetperverlik fikri var, o işimize gelmiyor'; ben de derim:
Hey efendiler! Eski Said ve Yeni Said'in yazdıkları meydanda. Şahit gösteriyorum ki, ben ('İslam Cahiliyetten kalma ırkçılığı ve kabileciliği ortadan kaldırmıştır' H.Şerif meali) ferman-ı katîsiyle, eski zamandan beri menfi milliyet ve unsuriyetperverliğe, Avrupa'nın bir nevi firenk illeti olduğundan, bir zehr-i katil nazarıyla bakmışım. Ve Avrupa, o firenk illetini İslâm içine atmış, tâ tefrika versin, parçalasın, yutmasına hazır olsun diye düşünür. O firenk illetine karşı eskiden beri tedaviye çalıştığımı, talebelerim ve bana temas edenler biliyorlar.
Lügatçe;
unsuriyetperverlik: Irkçılık-zehr-i katil: Öldürücü zehir.
Üstad'ın ilk dönem hayatından kesitler
Evvelâ: Hükema-yı İşrâkıyyunun mesleklerine sülûk ederek, zühd ve riyazete başladı. Hükema-yı İşrakıyyun, tedric kanunu mucibince vücudlarını riyazete alıştırmışlardı. O ise, tedrice riayet etmeyerek, birden bire riyazete daldı. Gün geçtikçe, vücudu tahammül etmeyerek zaif düşmeye başladı. Üç günde bir parça ekmekle idare ediyordu. Ulema-yı İşrâkıyyunun “riyazetin küşâyiş-i fikre hizmet ettiği” nazariyesi üzerine, onlar gibi yapacağım diye çalışıyordu.
Saniyen: İmam-ı Gazâlî Hazretlerinin İhyau’l-Ulûm’unda tasavvuf nokta-i nazarında ('Sana şüphe veren şeyleri bırakıp, şüphe vermeyen şeylere bak.”Buharî. Hadis-i Şerif Meali) kaidesine ittibaen, ekmeği bile bir zaman terk edip, ot ile idareye koyuldu.
Salisen: Nadir konuşuyordu. Kürtlerin edip dâhilerinden Molla Ahmed Hâni Hazretlerinin, gündüzleyin bile havf ile girilen kubbe-i saadetine kapanır, bazan geceleyin de orada kalırdı. Bundan dolayı ahali, Bediüzzaman’a “Ahmed Hâni Hazretlerinin feyzine mazhar olmuştur” diyordu. Bu hali, müşarün ileyhin kerametine hamlederlerdi.
O vakitlerde kendisi on üç, on dört yaşlarında idi. Sonra, ulemadan mümtaz simalarla mülâkat etmeye karar verdi ve Bağdat’a ziyaret kastıyla hocasından izin istedi. Derviş kıyafetine girdi. Yolları takip etmeden dağlarda, ormanlarda gece dolaşarak Bağdat’a gitmek niyetinde iken Bitlis’e geldi. Bitlis’te Şeyh Mehmed Emin Efendi Hazretlerinin yanına giderek, iki gün kadar dersinde bulundu. Şeyh Mehmet Emin Efendi, kendisine kisve-i ilmiyeye girmesini teklif etti. Molla Said cevaben,
“Ben henüz sinn-i bülûğa vâsıl olmadığımdan, muhterem bir müderris kıyafetini kendime yakıştıramıyorum. Ve ben bir çocuk iken nasıl hoca olabilirim? ” diyerek teklifini kabul etmemiştir.
Lügatçe;
Hükema-yı İşrâkıyyun: bilginin kaynağının mânevî aydınlanma, sezgi ve ilham olduğu görüşünü savunan İslâm filozofları-meslek: takip edilen yöntem, usul-sülûk: yönelmek-zühd: Allah korkusuyla günâhlardan kaçınıp kendini ibadete verme-riyazet: gelip geçici şeylerden nefsi çekerek kanaat içinde yaşama; ilim, ibadet ve fikirle meşgul olma-tedric kanunu: derece derece ilerleme, aşamalı olarak hareket etme-küşâyiş-i fikr: fikir ve düşüncenin berraklaşması-İhyau’l-Ulûm: İmam-ı Gazâlî Hazretlerinin 4 ciltlik eseri-havf: korku-kubbe-i saadet: mutluluk kubbesi; büyük ve manevî derecesi yüksek bir zâtın kabrinin ve türbesinin bulunduğu yer-müşarün ileyh: kendisine işaret edilen; adı anılan-kisve-i ilmiye: âlimler tarfından giyilen ve ilmî dereceyi sembolize eden kıyafet-sinn-i bülûğ: erginlik yaşı.