MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 09.03.2013 00:59
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

('Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar.' Ahzâb Sûresi: 33:59)
(ilâ âhir) âyeti, tesettürü emrediyor.
Medeniyet-i sefihe ise, Kur'ân'ın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor.
Tesettürü fıtrî görmüyor, bir esarettir diyor.
Bediüzzaman
Herşeyden önce bize doğruluk..

Sual: Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?
Cevap: Doğruluk.
Sual: Daha?
Cevap: Yalan söylememek.
Sual: Sonra?
Cevap: Sıdk, ihlâs, sadakat, sebat, tesanüd.
Sual: Yalnız...
Cevap: Evet...
Sual: Neden?
Cevap: Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu bürhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.

Lügatçe;
Sıdk: doğruluk, ahdinden dönmemek, kalb temizliği-ihlâs: Kalbini safi etmek. İçten, samimi, riyasız sevgi. İçten gelen sevgi ile doğruluk ve bağlılık. Sırf Allah emretmiş olduğu için ibadet etmek. Yapılan ibadet ve işlerde hiçbir karşılık ve menfaati, hakiki ve esas gaye etmeyerek yalnız ve yalnız Allah rızasını esas maksat ve gaye edinmek. İnsanlara riyakârlıktan, gösterişten uzak olmak-sadakat: Dostluk. Bir kimseye Allah (C.C.) için kalbden bağlılık, kalbi ve samimi doğrulukla olan dostluk. Dostlukta sebat, vefadarlık-sebat: Kararlı olmak. Sözde durmak, ahde vefâ etmek. İman ve İslâmiyete hizmette, Allah'a ibadet ve taatta sâbit ve berkarar olmak-tesanüd: dayanışma.
(İLÂHÎ İKAZ)
Neden hususî hatalara hususî ceza vermeyip koca bir unsuru musallat eder?
Beşinci sual: Âdil ve Rahîm, Kadîr ve Hakîm, Bu hal cemâl-i rahmetine ve şümul-u kudretine nasıl muvafık düşer?
Elcevap: Kadîr-i Zülcelâl herbir unsura çok vazifeler vermiş ve herbir vazifede çok neticeler verdiriyor. Bir unsurun birtek vazifesinde bir tek neticesi çirkin ve şer ve musibet olsa da, sair güzel neticeler, bu neticeyi de güzel hükmüne getirir. Eğer bu tek çirkin netice vücuda gelmemek için, insana karşı hiddete gelmiş o unsur o vazifeden men edilse, o vakit o güzel neticeler adedince hayırlar terk edilir; ve lüzumlu bir hayrı yapmamak şer olması haysiyetiyle, o hayırlar adedince şerler yapılır—ta birtek şer gelmesin gibi, gayet çirkin ve hilâf-ı hikmet ve hilâf-ı hakikat bir kusurdur.
Kudret ve hikmet ve hakikat, kusurdan münezzehtirler. Madem bir kısım hatalar, unsurları ve arzı hiddete getirecek derecede bir şümullü isyandır ve çok mahlûkatın hukukuna bir tahkirli tecavüzdür. Elbette, o cinayetin fevkalâde çirkinliğini göstermek için, koca bir unsura, küllî vazifesi içinde, “Onları terbiye et” diye emir verilmesi ayn-ı hikmettir ve adalettir ve mazlumlara ayn-ı rahmettir.
Lügatçe;
hususî: özel-unsur: madde-cemâl-i rahmet: rahmetin güzelliği-şümul-u kudret: kudretin herşeyi kaplaması-muvafık: uygun-hilâf-ı hikmet: yaratılıştaki hikmete, İlâhî gayeye zıt -münezzeh: kusur ve eksiklikten uzak, temiz-şümullü: kapsamlı-tahkir: hakaret, aşağılama-küllî: büyük, çok-ayn-ı hikmet ve adalet: hikmet ve adaletin tâ kendisi.