MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 23.02.2013 22:22
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Takdir-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez,
Bir şem'a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez!
Bediüzzaman/Ziya Paşa'dan naklen
[Allah'ın takdir ettiği şey (kader) , kol kuvveti (insan iradesi, gücü) ile değiştirilemez / Bir lamba ki onu Allah yakmıştır, üflemekle sönmez]
('Zâlimlere meyletmeyin. Aksi halde ateş size de dokunur.' Hûd Sûresi: 113)
âyet-i kerimesi fermanıyla, zulme değil yalnız Âlet olanı ve taraftar olanı, belki ednâ bir meyil edenleri dahi dehşetle ve şiddetle tehdit ediyor. Çünkü, rıza-yı küfür küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür.
İşte, bir ehl-i kemal, kâmilâne, şu âyetin çok cevâhirinden bir cevherini şöyle tabir etmiştir:
Muîn-i zalimîn dünyada erbâb-ı denâettir,
Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten.
Evet, bazıları yılanlık ediyor, bazıları köpeklik ediyor. Böyle mübarek bir gecede, mübarek bir misafirin, mübarek bir duada iken, hafiyelik edip, güya cinayet yapıyormuşuz gibi ihbar eden ve taarruz eden, elbette bu şiirin meâlindeki tokada müstehaktır.
Lügatçe;
ednâ: en basit, en küçük-Muîn-i zalimîn: Zâlimlere yardımcı olan-erbâb-ı denâet: Alçak ve rezil kimseler-seyyâd-ı bî-insâf: İnsafsız avcı.
Dünyaya sevginin meşru tarzı
Bahar gibi ziynetli meşherlere muhabbet ise, madem san’at-ı İlâhiyeyi seyran itibarıyladır. O baharın gitmesiyle, temâşâ lezzeti zâil olmaz. Çünkü, bahar, yaldızlı bir mektup gibi verdiği mânâları her vakit temâşâ edebilirsin. Senin hayalin ve zaman, ikisi de sinema şeritleri gibi, sana o temâşâ lezzetini idame ettirmekle beraber, o baharın mânâlarını, güzelliklerini sana tazelendirirler. O vakit muhabbetin esefli, elemli, muvakkat olmaz; lezzetli, safâlı olur.
Dünyaya muhabbetin ise, madem Cenâb-ı Hakkın namınadır. O vakit dünyanın dehşetli mevcudatı, sana ünsiyetli bir arkadaş hükmüne geçer. Mezraa-i âhiret cihetiyle sevdiğin için, herşeyinde âhirete faide verecek bir sermaye, bir meyve alabilirsin. Ne musibetleri sana dehşet verir, ne zevâl ve fenâsı sana sıkıntı verir. Kemâl-i rahatla o misafirhanede müddet-i ikametini geçirirsin. Yoksa, ehl-i gaflet gibi seversen, yüz defa sana söylemişiz ki, sıkıntılı, ezici, boğucu, fenâya mahkûm, neticesiz bir muhabbet içinde boğulur, gidersin.
İşte, bazı mahbubların, Kur’ân’ın irşad ettiği surette olduğu vakit, herbirisinden yüzde ancak bir letâfetini gösterdik. Kur’ân’ın gösterdiği yolda olmazsa, yüzden bir mazarratına işaret ettik. Şimdi, şu mahbupların, dâr-ı bekâda, âlem-i âhirette, Kur’ân-ı Hakîmin âyât-ı beyyinâtıyla işaret ettiği neticeleri işitmek ve anlamak istersen, işte o çeşit meşru muhabbetlerin dâr-ı âhiretteki neticelerini bir Mukaddime ve Dokuz İşaret ile, yüzden bir faidesini icmâlen göstereceğiz.
Lügatçe;
meşher: sergi-seyran: gezinti-temâşâ: seyir-ünsiyetli: dostane, cana yakın-Mezraa-i âhiret: ahiretin tarlası-mahbub: sevgili-letâfet: hoşluk, güzellik-âyât-ı beyyinât: apaçık ayetler.