MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 14.02.2013 23:51
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Allah nâmına işlemeli, başlamalı.
Ve Allah hesâbiyle vermeli ve almalı.
Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı.
Kusur etse istiğfar etmeli:
'Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et.
Emânetini kabzetmek zamanına kadar bizi emânette emîn kıl. Amin! '
demeli ve Ona yalvarmalı.
Bediüzzaman
(Din-i İslam ve kemal-i İmân için Allah'a hamd olsun. Daire-i İslamın merkezi ve envar-ı imanın menbaı olan Muhammed (a.s.m.) ile onun bütün al ve ashabına, gece gündüz, ay ve güneş devam ettikçe salat ve selam olsun.)

İ'lem eyyühe'l-aziz! Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.

Eğer o âlem-i kebir bir şecere tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur.

Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur.

Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur.

Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî onun andelîbi olur.

Eğer pek büyük bir saray farz edilirse, nur-u Muhammedî o Sultan-ı Ezelin makarr-ı saltanat ve haşmeti ve tecelliyat-ı cemaliyesiyle âsâr-ı san'atını hâvi olan o yüksek saraya nâzır ve münâdi ve teşrifatçı olur. Bütün insanları dâvet ediyor. O sarayda bulunan bütün antika san'atları, harikaları ve mucizeleri târif ediyor. Halkı o saray Sâhibine, Sâniine İmân etmek üzere câzibedar, hayretefzâ dâvet ediyor.

Lügatçe;
âlem-i kebir: Büyük alem, kâinat-şecere: Ağaç-semere: Netice, kâr, meyve-mücessem: Cisim şeklinde olan, cisimleşmiş-zîhayat: Hayat sahibi, canlı-andelîb: Bülbül. Seher kuşu. * Mc: Hz. Resul-u Ekrem'in (A.S.M.) bir ismi-makarr-ı saltanat: Saltanat merkezi. Hükümetin idare edildiği baş şehir-tecelliyat-ı cemaliye: Allah`ın cemal sıfatının tezâhürü olan tecellîler-nâzır: bakan, idâre eden-münâdi: Nidâ eden, seslenen, çağıran. Müezzin-hayretefzâ: Hayret içinde bırakan. Şaşırtan.
Dostlarınızı Allah için seviniz!

Ve evlâtlarını, o Zât-ı Rahîm-i Kerîmin hediyeleri olduğu için kemâl-i şefkat ve merhamet ile onları sevmek ve muhâfaza etmek, yine Hakka âittir. Ve o muhabbet ise, Cenâb-ı Hakkın hesâbına olduğunu gösteren alâmet ise, vefâtlarında sabır ile şükürdür, me'yusâne feryad etmemektir. 'Hâlıkımın, benim nezâretime verdiği, sevimli bir mahlûku idi, bir memlûkü idi. Şimdi hikmeti iktizâ etti, benden aldı, daha iyi bir yere götürdü. Benim o memlûkte bir zâhirî hissem varsa, hakiki bin hisse onun Hâlıkına âittir. 'El-hükmü Lillâh' ('Hüküm Allah'ındır.' Mü'min Sûresi: 12.) deyip teslim olmaktır.

Hem, dost ve ahbab ise, eğer onlar İmân ve amel-i sâlih sebebiyle Cenâb-ı Hakkın dostları iseler, ' El-hubbu Fillâh' ('Allah için sevmek' H.Şerif meali) sırrınca, o muhabbet dahi Hakka âittir.