Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Bir fikre davet, cumhur-u ulemanın kabulüne vabestedir.
Yoksa davet bid'attır, reddedilir.
Bediüzzaman
cumhur-u ulema: Âlimlerin çoğunluğu
Vabeste: olması bir şeye bağlı olan
bid'at: Dinin aslında olmadığı hâlde, din namına sonradan çıkmış olan adetler, düşünceler
(Orjinal bir şey söyleyeceğim diye dini bir nevi tahrif edenlerin kulakları çınlasın)
Altıncı Bâb
'Hasbünallahü ve nimel-vekil'in mertebeleri hakkındadır. Beş Nüktedir.
Birinci Nükte: Bu sözler beşerin acizlik hastalığı ve insanlığın fakirlik marazı için denenmiş bir ilaçtır.
'Allah bize kafidir. O ne güzel vekildir.'O, Mucid ve Mevcud-u Baki olduktan sonra, mevcudatın zevale gitmesinin hiçbir önemi yoktur. Çünkü Vâcibü'l-Vücud olan Mucidlerinin bekasıyla, o sevimli varlıklar devam ediyorlar.
O, Sani ve Fatır ı Bakidir. O halde, masnuun zevaliyle mahzun olmamalı. Çünkü; muhabbete vesile olan husus, Saniinde aynen devam etmektedir.
O, Melik ve Malik-i Bakidir. O halde, ayrılık ve gidiş içerisinde tazelenen mülkün zevalinden teessüf edilmemeli.
O, Şahid ve Alim-i Bakidir. Öyle ise, sevgililerin dünyadan kaybolmasına hasret çekilmemeli. Çünkü, onları müşahede eden Zatın ilim ve nazar dairesinde varlıkları devam ediyor.
O, Sahip ve Fatır-ı Bakidir. O halde, güzellikleri takdir edilen şeylerin zevalinden kederlenmemeli. Çünkü, onların güzelliklerinin kaynağı Fatırlarının esmasında devam etmektedir.
O, Varis ve Bais -i Bakidir. O halde, ahbabın firakından dolayı 'Ah! ' çekilmemeli. Çünkü, onlara varis ve onları tekrar diriltecek olan Zat bakidir.
O, Cemil ve Celil-i Bakidir. O halde, güzel isimlere ayna olan güzel masnuatın zevalinden hüzne düşülmemeli. Çünkü, o esma, aynalarının zevalinden sonra da güzellikleriyle baki kalmaktadır.
O, Mabud ve Mahbub-u Bakidir. O halde, mecazi mahbubların zevalinden elem duyulmamalı. Çünkü, Mahbub-u Hakiki bakidir.
O, Rahman, Rahim, Vedud ve Raûf-ü ü Bakidir. O halde, görünürde nimet veren şefkatli varlıkların zevalinin hiçbir ehemmiyeti yok ve bu yüzden gam çekip meyus olunmamalı. Çünkü rahmet ve şefkati herşeyi ihata eden Zat bakidir.
O, Cemil, Latif ve Atuf ü Bakidir. O halde, o latif ve müşfik mevcudatın zevalinin önemi yok. Bu yüzden, yanılıp, yakınılmamalıdır. Çünkü, bütün o zevale gidenlerin yerini tutacak Zat bakidir. Onlar ise, onun tecelliyatından tek bir tecellinin dahi yerini tutamaz. Onun bu vasıflarıyla devam ve bekası herbir ferdin dünyadaki her nevi sevdiklerinin yerini tutar. 'Hasbünallahü ve nimel-vekil.'
Evet, dünya ve içindeki şeylerin bekasına bedel, bunların Malik, Sani ve Fatırının bekası bana yeter.
Eğer desen: Madem bütün güzelliklerin menbaı vücuddur, vücudda küfür ve enâniyet-i nefsiye dahi var?
Elcevap: Küfür ise, hakaik-ı imaniyeyi inkâr ve nefy olduğundan ademdir. Enâniyetin vücudu ise, haksız temellük ve aynadarlığını bilmemek ve mevhumu muhakkak bilmekten ileri geldiğinden vücud rengini ve suretini almış bir ademdir.
Madem bütün güzelliklerin menbaı vücuttur ve bütün çirkinliklerin mâdeni ademdir. Elbette vücudun en kuvvetlisi ve en yükseği ve en parlağı ve ademden en uzağı vâcib bir vücud ve ezelî ve ebedî bir varlık, en kuvvetli ve en yüksek ve en parlak ve kusurdan en uzak bir cemal ister, belki öyle bir cemâli ifade eder, belki öyle bir cemâl olur. Güneşe, ihatalı bir ziyanın lüzumu gibi Vâcibü'l-Vücud dahi sermedî bir cemâl istilzam eder; onunla ışık verir.
Lügatçe;
vücud: varlık, var oluş-küfür: Allah`ı inkâr etme, inançsızlık-enâniyet-i nefsiye: Nefsin benliği, gururu-nefy: Müsbetin zıddı, menfi olan, olumsuzluk-adem: Yokluk-temellük: Sahiplenme, kendine mâl etme-mevhum: Olmadığı halde var sanılan, kuruntu edilen-muhakkak: Hakîkatı ve gerçeği belli olmuş, doğru-vâcib: mecburî olan-Vâcibü'l-Vücud: Varlığı zarurî ve şart olan, varlığı gerekli olan ve yokluğu düşünülemeyen, varlığı zâtî, ezelî, ebedî olan; varlığı, vücud tabakalarının en sağlamı, en kuvvvetlisi, en esaslısı ve en mükemmeli olan.