Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Benim Rabb-ı Rahimim, dünyayı bana bir hane yaptı;
ay ve güneşi o haneme bir lamba ve baharı bir deste gül ve yazı bir sofra-i nimet ve hayvanı bana hizmetkar yaptı;
ve nebatatı, o hanemin zinetli levazımatı yapmıştır.
Bediüzzaman
İmân ederiz ki, kâinattaki bütün güzellikler öyle bir güzelden geliyor ki...
İkinci Bürhan'ın beş noktası var:
Birinci nokta: Meşreplerinde, mesleklerinde birbirinden ayrı ve uzak olan bütün ehl-i hakikatın reisleri, zevk ve keşfe istinad ederek, icma ile, ittifak ile İmân edip hükmediyorlar ki, bütün mevcudattaki hüsün ve cemal, bir Zât-ı Vâcibü'l-Vücud'da bulunan mukaddes hüsün ve cemâlin gölgesi ve lemeâtı ve perdelerin arkasında cilvesidir.
İkinci nokta: Bütün güzel mahlûklar, kafile kafile arkasında durmayarak gelip gidiyorlar, fenâya girip kayboluyorlar. Fakat o aynalar üstünde kendini gösteren ve cilvelenen yüksek ve tebeddül etmez bir güzellik, tecellîsinde devam ettiğinden katî bir surette gösterir ki, o güzellikler o güzellerin malı ve o aynaların cemâli değildir. Belki güneşin cemâl-i şuaâtı cereyan eden suyun üzerindeki kabarcıklarda göründüğü gibi, sermedî bir cemâlin ışıklarıdırlar.
Üçüncü nokta: Nurun gelmesi elbette nuranîden ve vücud vermesi her halde mevcuddan ve ihsan ise gınâdan ve sehavet ise servetten ve talim ilimden gelmesi bedihî olduğu gibi, hüsün vermek dahi hasenden ve güzelleştirmek güzelden ve cemal vermek cemilden olabilir, başka olamaz. İşte bu hakikate binaen İmân ederiz ki, bu kâinattaki görünen bütün güzellikler öyle bir güzelden geliyor ki, bu mütemâdiyen değişen ve tazelenen kâinat, bütün mevcudatıyla aynadarlık dilleriyle o güzelin cemâlini tavsif ve târif eder.
Lügatçe;
Meşreb: Âdet, huy, yaratılış, ahlâk; takip edilen usûl, tarz-meslek: Yol, usûl, sistem-icmâ: Fikir birliği. Bir meselede âlimlerin ittifak etmesi-Vâcibü'l-Vücud: Varlığı zarurî ve şart olan, varlığı gerekli olan ve yokluğu düşünülemeyen, varlığı zâtî, ezelî, ebedî olan; varlığı, vücud tabakalarının en sağlamı, en kuvvvetlisi, en esaslısı ve en mükemmeli olan Allah (cc) -lemeât: parlayışlar, parıltılar-fenâ: Yokluk, yok olma-tebeddül: Yenilenme, değişme-cemâl-i şuaât: Parıltıların güzelliği-sermedî: Ebedî, sürekli-gınâ: Zenginlik, tok gözlülük-bedihî: Apaçık.
Harama bakmak unutkanlığa sebep olur
Risâle-i Nur talebelerinden bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: 'Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor, ne yapayım? '
Ben de dedim:
Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme. Çünkü rivayet var. İmam-ı Şâfiî'nin (ra) dediği gibi, 'Haram-ı nazar, nisyan verir.'
Evet, ehl-i İslâmda, nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda su-i istimalâtla israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına zaaf gelir.
Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o su-i nazardan su-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, cüz'î, küllî o şekvâdadır. İşte, bu umumî hastalığın tezayüdüyle, hadîs-i şerifin verdiği müthiş bir haberin tevili ucunda görünüyor. Ferman etmiş ki: 'Âhirzamanda, hâfızların göğsünden Kur'ân nez' ediliyor, çıkıyor, unutuluyor.' Demek bu hastalık dehşetlenecek, hıfz-ı Kur'ân'a bu sû-i nazarla bazılarda set çekilecek; o hadisin tevilini gösterecek. (Gaybı Allah'tan başka kimse bilmez) .
Lügatçe;
tezayüd: Ziyâdeleşme, artma, çoğalma-nisyan: Unutma, unutkanlık-memalik-i harre: Sıcak iklime sahip memleketler.
Peygamberimiz neden çok evlendi?
Evlilik müessesesi insanlık tarihi kadar eskidir. Bir erkekle bir kadının evlenip aile kurmasının ise bir çok nedeni vardır. Bu nedenlerin en başında neslin devam ettirilmesi ve şehvani duyguların tatmini gelir. En öncelikli gaye ise,neslin devam ettirilebilme hususudur.
Peygamber (asm) ’ın evliliklerini bu açıdan incelediğimizde, neslinin Hz. Hatice’den devam ettiğini görürüz.O zaman akıllara şu soru gelebilir: Peygamberimiz o halde, neden çok evlendi?
Bu soru, bir çok müslümanın zihnini yormaktadır. Peygamberimizi (haşa) kadın düşkünü gibi göstermeye çalışan insanların da bu husustaki emekleri! çok büyüktür.
O halde Peygamberimizin evliliklerine bir göz atalım.
25 yaşındayken ilk evliliği,40 yaşında dul bir kadın olan Hz. Hatice ile gerçekleşmişti.Bu evlilik Hz. Hatice vefat edene kadar devam etmiştir.Peygamberimiz,Hz. Hatice vefat ettiğinde 50 yaşındaydı.İkinci evliliği,53 yaşında dul olan Hz. Sevde ile olmuştur.3 yıl sonra Hz. Sevde de vefat etti.
Enteresan olan,peygamberimizin bir çok kadınla evli olma hali,53 yaşından sonraki dönemi kapsamaktadır ki,bu hayatının sadece son 10 yılını içerisine alır.Malumdur ki,bir erkeğin şehvani duygularının en yüksek olduğu yaşlar ortalama 15-45 yaş arasıdır.Bu hakikat,53 yaşındaki peygamberimizin,hiç bir zaman nefsani duygulardan dolayı bir çok hanımla evli olmadığına delil olarak yeter bile.
Peygamber (asm) ki,Mekkeli müşriklerin,davasından vazgeçme şartıyla başlarına reis yapıp,en güzel kadınlarla evlendirmek istedikleri kişi.Peygamberimiz bu teklife karşı şöyle cevap vermişti:Sağ elime güneşi,sol elime de ayı verseniz,vallahi ben bu davadan yine de vazgeçmem.40’lı yaşlarda aldığı bu teklifi neden reddetmişti ki peygamer,madem kadın düşkünü birisiydi?
Peygamberimizin diğer evliliklerinin bir çoğu da zaten yaşlı ve dul kadınlarla olmuştur.Bunlardan bazılarını sıralayalım:Hz. Sevde,53 yaşında ve dul
Hz Zeynep b. Huzeyme,60 yaşında ve dul
Hz. Ümmü Seleme,4 çocuklu ve 65 yaşında dul
Hz. Ümmü Habibe,55 yaşında ve dul
Hz. Meymune,2 çocuklu ve dul
Eğer nefsi duygular yüzünden de değilse,neydi evliliklerinin nedeni?
Peygamberimizin evliliklerinde bir çok hikmet mevcuttur.Bunların en başında,peygamberimizin özel hallerinin ümmete ulaşmasıydı.Zira peygamberimizin sözleri gibi hareketleri de hüküm kaynağıdır.Bu özel hallerin ümmete ulaşabilmesi ancak hanımları vasıtasıyla mümkündü.Peygamber hanımları da bu görevi eksiksiz yerine getirdiler.Dini hükümlerin bir çoğunu bizler bugün hanımları sayesinde bilmekteyiz.
Siyer kitaplarına baktığımızda bu hükümlerin sayısının hiç de azımsanmayacak çoklukta olduğunu görebiliriz.En çok hadis rivayet eden kadın olan Hz. Ayşe’yi,bunun en güzel ispatı olarak sayabiliriz.
Diğer önemli nedenlerinden birisi de,ümmetin hanımlarının,bizzat peygamberimizin hanımlarından bir çok dini meseleleri öğrenmeleriydi.Erkekler için sorularına cevap bulmak daha kolaydı.Peygamber efendimizi görüp,her sorusunu sorup cevap alabilmekteydiler.Hemcins olmaları hasebiyle,mahrem olan meseleleri de rahatlıkla konuşabilmekteydiler.
Hanımlarda ise durum böyle değildi.Peygamber efendimizle her zaman görüşmeleri mümkün olamıyordu.Bu yüzden peygamberimiz bir çokla eşle evlenmiş ve sahabe hanımlarına her sorularına,özellikle de mahrem sorularına cevap vermişlerdir.Böylelikle dini bilgiler daha çabuk ve hanımlara da ulaşabiliyordu.
Peygamberimizin çok evlenmesinin bir hikmeti de,sosyal güvenlik sağlayıp,aynı zamanda da dini daha köklü olarak daha çok insana ulaştırmak içindir.Peygamberimizin evlendiği eşleri,çeşitli kabilelerdendi.Böylelikle peygamberiz bu kabilelerle bir gönül bağı kurmuş,hem de aynı zamanda Müslümanlara dost olarak kazandırmıştır.Müslümanların o zamanda aleyhinde olan düşmanlarını göz önünde bulundurduğumuzda,bunun ne kadar gerekli olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
Peygamberimizin,yukarıda da zikrettiğimiz evliliklerini incelersek,bir çok dul kadınla da evlenmiş olduğunu görürüz.Peygamberimizin çok evli olmasının bir hikmeti de,dul olan kadınları himaye etmek,namus ve iffetlerini korumak istemesidir.
Kadın haklarını! Savunan feministlere burdan selam ediyorum!
Öte yandan,o zaman şartlarında çok eşli olmanın normal olduğunu da gözler önünde bulundurduğumuzda,peygamberimizin her evliliğinin bir hikmeti olduğunu ve ona kadın düşkünü imajını vermek isteyenlerin,iddialarında ne kadar haksız olduklarını görebiliriz..