MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 25.01.2013 23:47
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Eyvah! Aldandık.
Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik.
O zan sebebiyle bütün bütün zâyi ettik.
Evet, şu güzerân-ı hayat, bir uykudur; bir rüyâ gibi geçti.
Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider.
Bediüzzaman
Sana hayatı veren Zât-ı Hayy-ı Kayyûma göre hayata bak
BEŞİNCİ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE

Yine bir vakit hayatım çok ağır şeraitle sarsıldı, nazar-ı dikkatimi ömre ve hayata çevirdi. Gördüm:
Ömrüm koşarak gidiyor; âhire yakınlaşmış hayatım dahi tazyikat altında sönmeye yüz tutmuş. Halbuki Hayy ismine dair risalede izah edilen hayatın mühim vazifeleri ve büyük meziyetleri ve kıymettar faydaları, böyle çabuk sönmeye değil, belki pek uzun yaşamaya lâyıktır diye müteellimâne düşündüm. Yine üstadım olan âyetine müracaat ettim. Dedi:
'Sana hayatı veren Zât-ı Hayy-ı Kayyûma göre hayata bak'
Ben de baktım, gördüm ki hayatımın bana bakması bir ise, Zât-ı Hayy ve Muhyîye bakması yüzdür. Bana ait neticesi bir ise, Hâlıkıma ait bindir. O cihet uzun zaman, belki zaman istemez; bir an yaşaması yeter. Bu hakikat Risale-i Nur'un risalelerinde bürhanlar ile izah edildiğinden, burada dört mesele içinde kısa bir hülâsası beyan edilecek.
Birinci mesele
Hayatın mahiyeti ve hakikatı Hayy-ı Kayyûma baktığı cihetle baktım. Gördüm ki mahiyet-i hayatım esmâ-i İlâhiyenin definelerini açan anahtarların mahzeni ve nakışlarının bir küçük haritası ve cilvelerinin bir fihristesi ve kâinatın büyük hakikatlerine ince bir mikyas ve mizan ve Hayy-ı Kayyûmun mânidar ve kıymettar isimlerini bilen, bildiren, fehmedip tefhim eden yazılmış bir kelime-i hikmettir anladım. Ve hayatın bu tarzdaki hakikati bin derece kıymet kazanıyor ve bir saat devamı bir ömür kadar ehemmiyet alır. Zamanı olmayan Zât-ı Ezeliyeye münasebeti cihetinde uzun ve kısalığına bakılmaz.
Lügatçe;
tazyikat: Baskılar, zorlamalar, sıkıntılar-Hayy: Gerçek hayat sahibi olan Allah (cc) -müteellimâne: Elem duyarak, kederlenerek, acı çekerek-Hayy-ı Kayyûm: Her canlıya hayat veren ve onların varlıklarını devam ettiren Allah-mahzen: Hazîne veya defîne gibi şeyleri koruyacak yer-fihriste: içinde bulunan şeyleri sıra ile gösteren liste-mikyas ve mizan: ölçü ve tartı aleti-fehmetmek: Anlamak, kavramak-tefhim: Anlatma, bildirme.
Evinizin bereket direklerini biliyormusunuz?
Ey derd-i maişetle müptelâ olan insan! Bil ki, senin hanendeki bereket direği ve rahmet vesilesi ve musibet dâfiası, hanendeki o istiskal ettiğin ihtiyar veya kör akrabandır. Sakın deme, 'Maişetim dardır, idare edemiyorum.' Çünkü onların yüzünden gelen bereket olmasaydı, elbette senin dıyk-ı maişetin daha ziyade olacaktı. Bu hakikati benden inan. Bunun çok kati delillerini biliyorum; seni de inandırabilirim. Fakat uzun gitmemek için kısa kesiyorum; şu sözüme kanaat et. Kasem ederim, şu hakikat gayet katidir. Hattâ nefis ve şeytanım dahi buna karşı teslim olmuşlar. Nefsimin inadını kıran ve şeytanımı susturan bir hakikat, sana kanaat vermeli.
Lügatçe;
derd-i maişet: Geçim derdi-dâfia: defetme; itme kuvveti, defeden-istiskal: Ağır bulup hoşlanmadığını anlatma; soğuk muâmeleyle sevmediğini bildirme-dıyk-ı maişet: Geçim darlığı.
Peygamber Efendimiz (sav.) konuyla alakalı bazı hadis-i şeriflerini dikkatinize sunmak istiyorum:

“Belâ ağızdan çıkan söze bağlıdır.”2

“Her sabah, bütün uzuvlar, dile yalvararak derler ki: Bizim hakkımızı gözetmekte Allah'tan kork, kötü söz söyleme, bizi ateşte yakma! Bizim dine uyup uymamamız senin sebebinledir. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri olursan biz de eğri oluruz.”
“Mümin önce düşünür, sonra konuşur. Münafık, düşünmeden konuşur.”
“Kurtuluş için dilini tut, günahların için ağla! ”

“İnsanları Cehenneme sürükleyen dilleridir.”

“Dilini tutmayan kimse, tam imana kavuşamaz.”

“İnsanın hatalarının, kusurlarının çoğu dilindendir.”

“Kalbi doğru olmayanın imanı, dili doğru olmayanın kalbi doğru olmaz.”

Lügat imamlarından İbnü’s Sekît de şöyle der: “İnsan dilinin sürçmesinden dolayı uğrayabileceği musîbete ayağının sürçmesi ile uğramaz. Zira insanın sözü başını götürebilir, hâlbuki ayağının sürçmesinden hâsıl olan yarası zamanla iyileşir.”

Evet, dilin cirmi küçük, cürmü büyüktür. Dil yarası, kılıç yarasından daha tesirlidir. Çünkü kılıç yarası iyileşir, ama dil yarası devam eder. Her kap, içindekini sızdırdığı gibi, insan da kalbinde olanı izhar eder ve tabiatında olan şeyin asarını gösterir. Derler ya; “Kişinin akıllı olup olmadığı sözünden, asaleti de işinden belli olur.” İnsan bir sır-ı hafidir ki, onun tercümanı lisandır.