MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 29.12.2012 15:22
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..] Kanaat Dersleri

Kanaat Dersleri
Dr. Veli SIRIM

Karınca çalışkanlığıyla bilinir. Aynı şekilde arı da çalışkanlığa verilen başlıca örnekler arasındadır. Aynı hayvanlara bir de hırs ve kanaat açısından baktığımızda farklı bir tabloyla karşılaşırız.

Karınca, yaz boyunca durmadan çalışır, erzakını toplar. Ama sadece kendisi için toplamaktadır. Bu yönüyle adeta şiddetli bir hırs gösterir ve bu hırsının cezasını hep ayaklar altında kalıp ezilerek görür. Çünkü, bir sene boyunca belki bir-kaç buğday tanesi kendisine yetebilecekken, bir nevi hırs sebebiyle, elinden gelse binlerce taneyi yuvasına taşır. Tıpkı karınca gibi çok çalışan arı ise, kanaatinden dolayı başlar üzerinde uçar. Kanaat ettiğinden dolayı, onca emekle hazırladığı balı insanlara sunar. Kendisi ise az bir miktarla yetinir.

Kanaatin, en belirgin göstergelerinden bir diğeri ise iktisattır. “Kanaat eden aziz olur; tamah eden zillete düşer” hadis-i şerifindeki sırla kanaat, izzeti, büyüklüğü ve kimseye muhtaç olmamayı doğurur. Aynı zamanda çalışmaya teşvik eder. Çalışma şevkini kamçılar. Emeğinin karşılığını aldığında kanaat ettiği için, ertesi gün yine çalışır.

İsrafçı insan ise, kanaatsiz olduğu için daha fazlasını ister. Ertesi gün o istediğini alamadığından dolayı da çalışmaz. Çalışsa da şevki yoktur.

Kanaat vasıtasıyla, insanlardan bir beklentisi olmadığı için, onların teveccühünü istemez. Böylece ihlas kapısı açılırken, riyâ kapısı kapanır. Hem, iktisadın doğurduğu kanaat, insanın önünde şükür kapısını aralar. Buna karşılık şikayet kapılarını kapatır. Hayatı boyunca hep şükreder.

Hırs ve kanaatı daha iyi anlamamızı sağlayacak bir başka örnek verelim.

Bir zaman, fırtınalı bir günde, gayet fakir ve muhtaç iki kişi çok zengin bir kimsenin evinin kapısını çalarlar. Bunlardan birisi kendi kendine, “Beni yalnız kabul etsin; dışarıdaki soğuktan kurtulsam bana yeter. Kıyıda-kenarda bana bir iskemle bile verse yeter” der. Diğeri ise, haline bakmadan, güya hakkı varmış, ev sahibi onun her istediğini vermeye mecburmuş gibi, “Bana en rahat imkanları sağlamalı, bana hizmet etmeli” diye düşünür.

Ev sahibi çok cömert, merhametli ve ikramı seven bir kimse olduğu için her ikisini de içeri alır. Ancak hırslı adam, gözünü hep yukarılara, en üstün mevkilere diker. Onun bu tavrına kızan ev sahibi, onu dışarı atmasa da en aşağı mevkiye indirir.

Diğer adam ise, gayet mütevazi bir şekilde girdiği için, en aşağıdaki bir sandalyeye oturmak ister. Ondaki bu kanaatkar tutum, ev sahibinin çok hoşuna gider. Bu yüzden onu en yüksek makamlara ve ikramlara davet eder. Mütevazi adam, kendisine sunulan her makam ve ikram ile teşekkürünü daha da artırır. Neticede yaptığı şükür ölçüsünde kendisine daha fazla nimet, ihsan ve ikramda bulunulur.

Hikâyedeki mütevazi adam adeta kanatın timsalidir. Çok değerli ve önemli bir haslet olan kanaatin en belirgin göstergesi, verilen nimetlere karşılık şükürde bulunmaktır. Diğer adamın şahsında sembolize edilen kötü haslet hırstır. Hırs ise şükürsüzlüğü doğurur. Bu açıdan baktığımızda kanaat insan için izzet ve bolluk sebebi iken, hırs ise zillete götürür. Tıpkı ikinci şahsın başına gelenler gibi.