MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 26.12.2012 01:06
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Ey israflı, iktisadsız.. ey zulümlü, adâletsiz.. ey kirli, nezafetsiz bedbaht insan!
Bütün kâinatın ve bütün mevcudatın düstur-u hareketi olan
iktisad ve nezafet ve adâleti yapmadığından, umum mevcudata muhâlefetinle,
manen onların nefretlerine ve hiddetlerine mazhar oluyorsun.
Neye dayanıyorsun ki; umum mevcudatı
zulmünle, mizansızlığınla, israfınla, nezafetsizliğinle kızdırıyorsun?
Bediüzzaman

nezafetsiz: kirli, bulaşık
düstur-u hareket: hareket etme kanunu, kuralı
mizan: ölçü, denge

Mesleğimiz âzamî ihlâstır

Kardeşlerim, belki ben öleceğim. Bu zamanın bir hastalığı daha var; o da benlik, enaniyet, hodfuruşluk, hayatını güzelce medeniyet fantaziyesiyle geçirmek iştihası, tiryakilik gibi hastalıklardır. Risale-i Nur’un Kur’ân’dan aldığı dersin en birinci esası benlik, enaniyet, hodfuruşluğu terk etmek lüzumudur. Tâ ihlâs-ı hakikî ile imanın kurtarılmasına hizmet edilsin. Cenâb-ı Hakka şükür, o âzamî ihlâsı kazananların pek çok efradı meydana çıkmış. Benliğini, şan ve şerefini en küçük bir mesele-i imaniyeye feda eden çoktur. Hattâ Nurun biçare bir şakirdinin düşmanları dost olduğu vakit onunla sohbet etmek çoğaldığı için, rahmet-i İlâhiye cihetinde sesi kesilmiş. Hem de ona takdirle bakanlar isabet-i nazar hükmüne geçip onu incitiyor. Hattâ musafaha etmek de tokat vurmak gibi sıkıntı veriyor.

“Senin bu vaziyetin nedir? ” diye soruldu. “Madem milyonlar kadar arkadaşların var; neden bunların hatırlarını muhafaza etmiyorsun? ”

Cevaben dedi: “Madem mesleğimiz âzamî ihlâstır; değil benlik, enaniyet, dünya saltanatı da verilse, bâki bir mesele-i imaniyeyi o saltanata tercih etmek âzamî ihlâsın iktizasıdır. Meselâ, harp içinde, avcı hattında, düşmanın top gülleleri arasında Kur’ân-ı Hakîmin tek bir âyetinin, tek bir harfinin, tek bir nüktesini tercih ederek, o gülleler içinde Habib kâtibine ‘Defteri çıkar’ diyerek at üstünde o nükteyi yazdırmış. Demek Kur’ân’ın bir harfinin, bir nüktesini düşmanın güllelerine karşı terk etmemiş ruhunun kurtulmasına tercih etmiş.”
Çok tatlı bir lâtife ve çok ince bir hakikat

Sual: “Sen, bir mektubunda, şairane bir lâtifeyi, yani kuşların, mektuplarını yazmak ve okumak zamanında yanınıza ve şakirtlerin yanına gelmelerini, o lâtifeyi ciddî bir tarzda kardeşlerine yazdın. Halbuki o kuşlar, hal-i âlemi ve Risale-i Nur’un hâdisâta karşı fâidesini bilecek mahiyetinden uzaktırlar.”

Elcevap: Emir ve izn-i İlâhî ve havl ve kuvvet-i Rabbâniye ile, umum hayvanatın, melâikeden bir çobanı, bir nâzırı olduğu gibi, kuş taifesinin de bir çobanı var. Onlar bilmese de, emr-i İlâhî ile ve ilham-ı Rabbânî ile, çobanları onları sevk eder. O sevk-i fıtrî ise, kuşlara gelen ilhama dayanır. Kuşlar, ilhama mazhardırlar ki, yaşı bir günlük bir arı yavrusu, havada, bir gün mesafede gider, o ilham-ı fıtrî ile, o sevk-i Rabbânî ile yolunu şaşırmadan dönüp, gelip yuvasına girer.

Evet, nasıl ki küre-i arz Risale-i Nur ve şakirtlerine gelen zulme itiraz etti ve cevv-i hava yağmursuzlukla ve soğukla Risale-i Nur’a gelen tazyikat ve müsadereyi tenkit etti ve bulutlar serbestiyetini yağmurlarla alkışladı; elbette kuş nev’i de alâkadar olabilir.

Evet, insanın bir kısım sun’î kuşlarının bir bomba yumurtasıyla bir köyü harap edip bin adamı mahveden cinayetine ve cehennemî zakkum yumurtaları taşıyan o insanî kuşların tahripçi kısmını, hem küre-i arza, hem nev-i beşere müstebidane, merhametsiz tahribatına karşı, bu hayvanî kuşlar, tesirli bir surette istikbali tenvir eden Risale-i Nur’u elbette mânen tebrik edip alkışlar, diye suretindeki hâdise, gerçi çok tatlı bir lâtifedir; fakat çok ince bir hakikat dahi içinde var.

Lügatçe;
hal-i âlem: dünyanın şu andaki hâli, insanların şimdiki durumu-hâdisât: hâdiseler, olaylar-Emir ve izn-i İlâhî: Allah’ın emri ve izni-havl ve kuvvet-i Rabbâniye: her şeyi terbiye ve idare eden Allah’ın sonsuz güç ve kudreti-umum: bütün, tamamı-hayvanat: hayvanlar-nâzır: nezaret eden, bakan-ilham-ı Rabbânî: herşeyi terbiye ve idare eden Allah tarafından verilen ilham-sevk-i fıtrî: Cenâb-ı Hakkın ihtiyaçlarını karşılamaları için varlıklara yaratılışta vermiş olduğu duygu-küre-i arz: yerküre, dünya-cevv-i hava: havaküre, atmosfer-tazyikat: baskılar, sıkıştırmalar-müsadere: el koyma, toplama, toplatma-müstebidane: baskıcı şekilde, despotça.