Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Aklı başında olan insan,
ne dünya umurundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz.
Bediüzzaman
mesrur: mutlu
mahzun: kederli, hüzünlü
Şan-şöhret iki yüzlülüğün ta kendisidir
Ey şan ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam! Gel, o dersi benden al.
Şöhret ayn-ı riyâdır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. Ve insanı insanlara abd ve köle yapar. O belâ ve musibete düşersen ('Biz Allah’ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz.” Bakara Sûresi, 2:156) de, o belâdan kurtul.
Lügatçe;
ayn-ı riyâ: gösteriş ve ikiyüzlülüğün tâ kendisi-abd: kul.
Hiç kimse isteyerek küfür bataklığında boğulmak istemez
Arkadaş! Küfür yolunda yürümek, buzlar üzerinde yürümekten daha zahmetli ve daha tehlikelidir. İman yolu ise, suda, havada, ziyada yürümek ve yüzmek gibi pek kolay ve zahmetsizdir. Meselâ: Bir insan, gövdesinin cihât-ı sittesini güneşlendirmek istediği zaman, ya bir Mevlevî gibi dönerek gövdesinin her tarafını güneşe karşı getirir veya güneşi o mesafe-i baîdeden celb ile gövdesinin etrafında döndürecektir. Birinci şık, tevhidin kolaylığına misaldir. İkincisi de, küfrün zahmetlerine misaldir.
Sual: Şirk bu kadar zahmetli olduğu halde niçin kâfirler kabul ediyorlar?
Cevap: Kasten ve bizzat kimse küfrü kabul etmez. Yalnız şirk hevâ-i nefislerine yapışır. Onlar da içine düşer; mülevves, pis olurlar. Ondan çıkması müşkülleşir. İman ise, kasten ve bizzat takip ve kabul edilmekle kalbin içine bırakılır.
Lügatçe;
Küfür: inkâr ve inançsızlık-cihât-ı sitte: altı yön; sağ, sol, ön, arka, yukarı ve aşağı yönleri-mesafe-i baîde: uzak mesafe-celb: çekmek-tevhid: birleme, her şeyi bir şeye verme-Şirk: Allah’a ortak koşma-hevâ-i nefis: nefsin gelip geçici arzu ve istekleri-mülevves: kirli, pis.
