MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 06.11.2012 02:26
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..] iSTİKLAL MAHKEMESİNDE İDAM EDİLEN İNSAN SAYISI...

iSTİKLAL MAHKEMESİNDE İDAM EDİLEN İNSAN SAYISI...
Kaynak:
3 mart 1931 tarihli Son Posta gazetesi
İstiklal Mahkemeleri 1928 yılında bitmiştir. 8 yıl aralıksız hizmet veren İstiklal mahkemesinin Başkanı Kel Ali, yaptığı basın toplantısında diyor ki; biz 8 yılda sadece ve sadece 2875 kişiyi idam ettik.” Bu resmi rakam.Şimdi 2875 kişiyi duyunca içiniz ürperiyor.
Oysa ki!
3 mart 1931 tarihli Son Posta gazetesinde cellat Kara Ali’nin hatıratı yayınlanıyor. Kara Ali diyor ki “Sadece ben isyan bölgesi istiklal mahkemesi kararıyla 5126 sarıklı cübbeli insanı idam ettim.
M.KAMAL'İN DİN İLE İLGİLİ SÖZLERİ - VECİZELERİ...! ! ! (Kaynaklarıyla)

Kuran: 'Gökten indiği sanılan kitapların doğmaları'
...Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. M. Kemal
Kaynak: Söylev ve demeçler, cilt 1, s 389. (1 Kasım 1938'deki son meclis konuşması)

'Suçlu Allah'ın dinidir.'
Kralların ve padişahların istibdadına (baskılı yönetim) , dinler mesnet olmuştur. M. Kemal
Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, s 30.

'Kuran'ın yasalarını Muhammed yazmıştır.'
Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur'an denir.
Kaynak: Atatürkün emriyle liselerde okutulan tarih kitabı (1938) , 2. cilt

'Din, körü körüne bağlanmaktır.'
Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir fikri yoktur, din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka birşey değildir. M. Kemal
Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet İnan

'Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar (!) '
Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur. M. Kemal
Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet İnan

'İnsanları Allah değil 'tabiat' üretti'
Natür (Tabiat) insanları üretti, onları kendisine taptırdı da... M. Kemal
Kaynak: Atatürkten Düşünceler, Derleyen: Prof. Enver Ziya

Çünkü malumdur ki, insan tabiatın mahlukudur. M. Kemal
Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet İnan

Onlar (Ashab-ı Kiram) aptallaştılar. M. Kemal
'Kaza ve kadere Türkler inanamaz! '
Kaza ve kader, talih ve tesadüf tabirleri Arapça'dır, Türkleri alakadar etmez. M. Kemal
Kaynak: Prof. İlkan Arsel, Teokratik Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına

'Duanın faydası yoktur.' M. Kemal
Ali Kılıç (İstiklal mahkemeleri savcısı, merhamet nedir bilmez) anlatıyor: 'Meclise geldik. Bir de müezzin geldi. Müezzin ezan okudu. Meclis kapısından içeri girdiğimiz zaman atatürkün önüne sırmalı elbiseler giyinmiş bir imam dikildi. Atatürk ne istediğini sordu. İmam ellerini kaldırarak: 'Dua etmeden girilmez! ' dedi. Atatürk, 'Bu yurt askerin süngüsü ile kurtarıldı ve bu meclis onun gayretiyle kuruldu. Yoksa senin duanla değil! Çekil oradan! ' dedi ve imamı eliyle iterek meclise girdi.'
Kaynak: Kemal Arıburnu, Atatürkten Anekdotlar-Anılar

Aynı M.Kemal yanına hocaları alıp dualarla meclisi açmıştı. Ama artık emeline ulaşmıştı. İktidarı ele almış ve içindekileri alenen dışa vurmaya başlamıştı. Zaten ileriki yıllarda binlerce hocayı asması da amacını göstermişti.
'Arapların dini Türkleri mahvetti'
Türkler, Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti. Arap dinini kabul ettikten sonra Türk milletinin milli rabıtaları gevşedi; milli hisleri ve heyecanı uyuştu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, bir arap milleti siyasetine müncer oluyordu. M. Kemal
Kaynak: Medeni bilgiler ve Atatürkün El Yazmaları, Afet İnan, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
Ankara 1969, s 364-365

'Laiklik için kemalistler 600.000 ilim ehlini öldürdüler.' M. Akif Ersoy
Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız. Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkilabı yapmazsak, başka hiçbir zaman yapamayız.
M. Kemal
Kaynak: Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası; Emre Yayınları, Aralık 1991, s 165.

İnsanlar ilk devirlerinde pek acizdi. Kendilerini koruyamıyorlar, hiçbir hadisenin de sebebini bilmiyorlardı. Kendilerini koruyacak bir kuvvet aradılar. Nihayet insanlık vicdanında bir kuvvet yarattı. O da işte Allah'tır. Herşeyi ondan beklediler, ondan istediler. Hastalıktan, felaketten korunmayı hep Allah'larından istediler. Fakat modern çağlarda insan herşeyi Allah'tan beklemedi. Ancak toplumdan bekledi. Her şeyin koruyucusu insan cemiyetidir. Bizi koruyan, refah içinde yaşatan toplumdur.
M. Kemal
Kaynak: Enver Behnan Şapolyo, Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, 1932, s 305.

Masum ve cahil insanları, yüzlerce Allah'a taptırmak veya Allah'ları muayyen gruplarda toplamak ve en nihayet bir Allah kabul ettirmek, siyasetin doğurduğu neticelerdir. M. Kemal
Kaynak: Türk Tarihinin Ana Hatları, 1930, Devlet Matbaası, s 220-221

İnsanlar, kurtçuklar gibi sulardan çıktılar en önce... İlk ceddimiz balıktır. İşler daha daha ilerledikçe o insanlar, primat zümresinden türediler. 'Biz maymunlarız'; düşüncelerimiz insandır.
M. Kemal
Kaynak: Ruşen Eşraf Ünaydın, Atatürk Tarih ve Dil Kurumları, s 53.

Muhammed, iptida Allah'ın resuluyüm diyerek ortaya çıkmamıştır, bunu düşünmemiştir. Bu düşünce, senelerce mücadele ettikten ve fikirlerini neşreyledikten sonra kendisinde hasıl olmuştur.
M. Kemal
Kaynak: Nokta Dergisi, 17 Kasım 1985

Muhammed'in peygamberliğinin başlangıcına dair birçok eski rivayetler vardır. Bunlar artık efsanelere karışmıştır. Hakikatte peygamberin ilk söylediği Kuran ayetinin ne olduğu malum ve belki de mazbut değildir. Kuran sureleri Muhammed'e açık semada peyda olmuş bir şimşek gibi günün birinde, birdenbire bir taraftan inmiş değillerdi. Muhammed'in söylediği sureler uzun bir devirde dini düşüncelerinin ürünü olmuştur. Muhammed, bu surelere birçok çalıştıktan ve incelemeler yaptıktan sonra edebi şeklini vermiştir. M. Kemal
Kaynak: Afet İnan, Atatürkün El Yazmaları, 2000'e Doğru Dergisi, 8. Sayı, s 15-16.

'Beyni sulanmış hafızlar'
Türk milleti, bir kelimesinin manasını bilmediği halde, Kuran'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler. M. Kemal
Kaynak: Medeni Bilgiler, Afet İnan, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1969, s 364-365.

Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar. Onun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız.
Kaynak:İstanbul, Tekin Yayınevi, 1990, s 83-84.

Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. M. Kemal
Kaynak: Andrew Mango, Atatürk, s 447.

ÖZAL'I ZAMANA YAYARAK ZEHİRLEDİLER

Özal’ın Türk cumhuriyetleri gezisine çıkmadan önce rahatsızlandığını belirten Yüksel, “Zehirlenme süreci geziye çıkmadan bir ay önce başladı. Onu zamana yayarak zehirlediler.” diyor. Özal’ın limonatadan zehirlendiği yönündeki iddiaların ise amaç saptırmaya yönelik olduğunu belirtiyor. Yüksel o günlerde yaşananları şöyle özetliyor: “Geziden önce rahmetlinin durumunu iyi görmedim. Kendisini uyardım. O da ‘haklısın’ dedi, Semra Hanım’a iletilmesini istedi. Ancak Semra Hanım ‘Gerekli davetiyeleri yaptım’ diyerek karşı çıktı. Bunun üzerine gezi iptal edilmedi.”

SEMRA ÖZAL KARŞI ÇIKTI

Turgut Özal’ın 4 Nisan 1993’te başta Azerbaycan olmak üzere Türk cumhuriyetlerine 12 günlük geziye gitmeden önce rahatsızlandığını anlatan Yüksel, geziyi iptal etmesini istediğini fakat Semra Özal’ın bu isteğe karşı çıktığını ifade ediyor. Yüksel, yaşananları şu şekilde anlatıyor: “Geziden önce Özal’ın durumunda bazı değişiklikler gördüm. Rahmetlinin yanına giderek kendisine ‘Efendim iyi gözükmüyorsunuz. Bu geziyi iptal etseniz.’ dedim. Bunun üzerine, ‘Doğru söylüyorsun, gerçekten rahatsızım. Üzerimde farklı bir kırgınlık var. Siz Volkan’a (Özel Kalem Müdürü Volkan Bozkır) söyleyin. Semra Hanım’a meseleyi iletsin, bu geziyi iptal edelim.’ dedi. Ben Volkan’a gezinin iptal edileceğini söyledim. Bunun üzerine Volkan, Semra Hanım’a gitmiş söylemiş gezinin iptal edileceğini. Semra Hanım da ‘Ben gerekli davetiyeleri yaptım. Geziye gidecekleri belirledim. Bu yüzden gezinin iptali söz konusu değil.’ demiş. Daha sonra rahmetli bana ‘Arif biz bu geziyi iptal etmeyeceğiz, gideceğiz.’ dedi. Ben de öylece kaldım.” diyor.

ÖZAL'IN YÜZÜ KIPKIRMIZIYDI

Gezi dönüşünde Özal’ı havaalanında karşılayan Yüksel, Özal’ın yüzünün uçaktan inerken kıpkırmızı olduğu bilgisini veriyor. Yüksel, o günü şu şekilde anlatıyor: “Çeşitli programlar için makam arabasına bindik. Cumhurbaşkanlığı hizmet binalarıyla ilgili ‘Sayın Cumhurbaşkanım, bu inşaat olayı haziran ayında bitecek. İnşallah kısmet olursa oranın açılışını yaparsınız.’ dedim. Bana dedi ki ‘Arif o beni görmez’. Ben de ‘Sayın Cumhurbaşkanım beni bırakıp da nereye gideceksiniz? ’ dedim. ‘Arif, bazı meseleler var. Bu görevden (Cumhurbaşkanlığı’ndan) ayrılmayı düşünüyorum. Yalnız ayrılmadan önce seni Anayasa Mahkemesi’ne atayacağım’ dedi.”

ÖZAL'IN ELİNDE LİMONATA GÖRDÜM

Özal’ın aynı gün saat 18’deki serginin açılışına katıldığını aktaran Yüksel, bir ara Özal’ı bina içerisinde gezerken elinde limonatayla gördüğünü bir yudum aldıktan sonra bıraktığını söylüyor. Çevresindekilerde kimsede limonata bardağı görmediğine dikkat çekiyor. Ardından rahatsızlandığını ifade eden Yüksel, gömleğinin düğmelerini çözdüğünü ve ceketini çıkartarak bir kanepeye uzandığını anlatıyor. Sonrasında Köşk’e gittiklerini anlatan Yüksel şöyle devam ediyor: “Dinlenme salonuna geldik beraber. Kendisini oraya oturttuktan sonra Semra Hanım’ın bulunduğu salona gittim. Semra Hanım orada bayanlarla konuşuyordu. İçeri girmedim, haber gönderdim. Cumhurbaşkanımızı dinlenme salonuna bıraktığımı, durumunun iyi olmadığını söyledim. Semra Hanım, ‘Arif sen her şeyi abartıyorsun. Sen evine git. Ben ilgilenirim.’ dedi.”

OTOPSİ İSTEDİM AİLESİ KARŞI ÇIKTI

Ertesi sabah Turgut Özal’ın rahatsızlanarak Hacettepe Hastanesi’ne götürüldüğünü öğrendiğini anlatan Yüksel, sonra Özal’ın GATA’ya sevk edildiğini hatırlatıyor. Yüksel, GATA’da yaşanan diyalogları şu şekilde anlatıyor: “Gasilhanede Korkut Özal, Ahmet Özal, Bedrettin Dalan, GATA Komutanı Ömer Şarlak ve hatırlayamadığım birkaç kişi daha vardı. Ahmet Özal, babasının cesedini yıkıyordu. Bağırarak, ‘Cumhurbaşkanı’nın ölümü şaibelidir. Kesinlikle zehirlenmiştir. Bu nedenle otopsi yapılması gerekiyor.’ dedim. Ancak, Özal’ın ailesi cesedin parçalanmasını istemediğini belirterek buna gerek olmadığını söyledi. O zaman otopsi yapılsaydı, kesinlikle yüzde 99 zehirlendiği ortaya çıkacaktı.”

BİR VATAN EVLADINI DAHA ÖLDÜRDÜLER

Dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümüne Özal’ın şüpheli baktığını anlatan Yüksel sözlerini şöyle devam ettirdi: “Cumhurbaşkanı’yla Afganistan gezisindeyken Eşref Bitlis’in uçak kazasında öldüğü yönünde haber geldi. Ben de bu haberi Özal’a ilettim. O da bana doğru dönerek ‘Arif bir vatan evladını daha öldürdüler.’ dedi