MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 02.11.2012 01:22
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Risale-i Nur'dan Bir Dua

Yâ Allah! Yâ Rahman! Yâ Rahîm! Yâ Ferd! Yâ Hayy! Yâ Kayyûm! Yâ Hakem! Yâ Adl! Yâ Kuddûs! İsm-i Âzamın hakkına ve Esmâ-i Hüsnân hürmetine ve Furkan-ı Hakîm ve sûreleri ve âyetleri ve sırları ve nurları ve kelimeleri ve harfleri hakkına; ve Resûl-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm ve mucizeleri ve kemâlatı ve şeriatı ve sünneti hürmetine ve onun âl ve ashabı ve ensarı (r.a.) ve onların mücahedeleri şerefine...
Yâ Rab hamele-i Arşın ve melâike-i kirâmın ve onların tesbihatları ve ibadetleri hakkına...
Yâ Rab Cebrâil ve emâneti, Mikâil ve vekâleti ve İsrafil ve sûru Azrâil ve ruhları alıp hıfzetmesi hakkına...
Yâ Rab! Hazret-i Âdem ve kelimâtı ve Havva ve şefkati ve Hazret-i Şît ve nübüvveti, Hazret-i İdris ve yüceliği ve Hazret-i Nuh ve gemisi ve dâvetleri hakkına...
Yâ Rab! Hazret-i İbrahim ve dostluğu ve Hazret-i Lût ve gayreti ve Hazret-i İshak ve zürriyetinden gelen peygamberler, Hazret-i İsmail ve neslinin şerefliliği hakkına...
Yâ Rab! Hazret-i Yakub ve münacatı, Hazret-i Yusuf ve sıddıkiyeti, Hazret-i Yunus ve dâveti, Hazret-i Eyyub ve sabrı hürmetine...
Yâ Rab! Hazret-i Cercis ve metaneti, Hazret-i Üzeyir ve hayatı, Hazret-i Hızır ve seyahati, Hazret-i İlyas ve risaleti hakkına...
Yâ Rab! Hazret-i Musâ ve münacatı ve Tevrat’ı, Hazret-i Harun ve fesahatı, Hazret-i Şuayb ve hitabeti, Hazret-i Yuşâ ve Hazret-i Musa ile olan arkadaşlığı şerefine...
Yâ Rab! Hazret-i Sâlih ve devesi, Hazret-i Hûd ve heybeti, Hazret-i Zülkarneyn ve hâkimiyeti, Hazret-i Danyal ve hikmeti, Hazret-i Lokman ve hekimliği hakkına...
Yâ Rab! Hazret-i Dâvud ve hilâfeti ve Zeburu, Hazret-i Süleyman ve mucizeleri, Hazret-i Zekeriyya ve ibadetleri, Hazret-i Yahya ve efendiliği ve Hazret-i İsa ve zâhidliği ve İncil’i hürmetine...
Yâ Rab! Habib-i Ekremin ve miracı ve Kur’an’ı hakkına...
Yâ Rab! Bütün peygamberler ve kitapları ve suhufları hakkına...
Yâ Rab! Şeriat-i Muhammediye ve onun hakikat ve hükümleri hürmetine Allah onları kıyamete kadar devam ettirsin.
Yâ Rab! İslâm dini ve erkânı hakkına ve iman ve nurları hürmetine ve Kur’an ve esrarı şerefine ve Tevrat ve sayfaları hakkına, ve Zebûr ve babları hürmetine, İncil ve âyetleri şerefine ve Kur’an ve müjdeleri hakkına...
Yâ Rab! Cennet ve güzellikleri ve içindeki hazineleri ve hurileri ve cemalleri hürmetine...
Yâ Rab! Gökler ve zinetleri ve melaikeleri ve ruhanileri ve yıldızlar ve şehadetleri hakkına..
Yâ Rab! Yeryüzü ve hazineleri, hayvanları, ağaçları, bitkileri, delil ve alametleri hürmetine...
Yâ Rab! Hazret-i Ebû Bekir ve sıddikiyeti ve Hazret-i Ömer ve farukiyeti, Hazret-i Osman ve nuraniyeti ve Hazret-i Ali ve velayeti, Hazret-i Hasan ve neslinin kutubları, Hazret-i Hüseyin ve evlatlarından yetişen imamlar hakkına...
Yâ Rab! Ashab-ı Bedir ve Uhud şehitleri ve onların mücahedeleri ve evliyalar ve keşifleri, asfiya ve tahkikatları, şehitler ve cihadları, Kâbe-i Muazzama ve ziyaretçileri, Ravza-i Mutahhara ve içindeki İki Cihan Güneşi ve beraberindekiler hakkına...
Yâ Rab! Yukarıda isimleri yâd edilen bütün zatların hürmetine, Risale-i Nurun bütün yazılan ve okunan, havada ve akıllarda temessül eden harfleri sayısınca, kuluna ve peygamberine ve onun âl ve ashabına dünyalar durdukça salât ü selâm olsun! Kalblerimize iman ve İslâm için ferahlık ver! ve bize hüsn-ü hâtime ver! ve hepimize kâmil, mükemmel, ekmel, râsih, sâbit, dâimî, ebedî bir iman nasip et! ve bize ve arkadaşlarımıza bir sabr-ı cemil ve tam bir tevekkül ve tam bir ihlâs ve küllî bir fetih ve izzetli bir nusreti acele olarak nasip eyle!
Bizi âfat ve belalardan, ehl-i dalalet ve tuğyanın şerrinden, nefis ve şeytanın şerrinden hıfzeyle. Bizi kabir ve Cehennem azabından koru! Bizi iyi kullarınla beraber Hazret-i Muhammed’in âl ve ashabının zümresi içine idhal eyle. Âmîn.
* * *
Allah’ım! Kalblerimizi iman ve Kur’an nuruyla nurlandır.
Allah’ım! Bizi Sana karşı olan fakrimizi idrak etmekte zenginleştir, Senden istiğna sûretiyle de bizleri fakirleştirme. Sana karşı havl ve kuvvetimizden teberri ediyor ve Senin havl ve kuvvetine sığınıyoruz. Bizleri Sana karşı mütevekkil olanlardan eyle! Bize, erkek ve kadın bütün mü’minlere rahmet eyle.
Allah’ım! Senin kulun ve nebin, dostun, mülkünün cemali, san’atının meliki, inayetinin gözü ve çeşmesi, hidayetinin güneşi, hüccetinin lisanı, rahmetinin misali, yarattıklarının nuru, mevcudatının şerefi, mahlukatının çokluğu içinde vahdetinin lambası, kâinat tılsımının keşşâfı, saltanat-ı Rubûbiyetinin dellâlı, marziyyatının mübelliği, isimlerinin gizli hazinesinin tarifçisi, kullarının muallimi, âyetlerinin tercümanı, cemâl-i Rubûbiyetinin aynası, görmek ve görünmekliğinin medarı, Habibin ve âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Resulün olan, nebi ve resullerden onun kardeşlerine, Sana yakın olan meleklerine, sâlih kullarına salât ve selâm eyle, Âmîn!
Allah’ım! Bizi saâdet, selâmet, iman ve Kur’an ehlinden eyle!
Allah’ım! İlk inişinden âhirzamana kadar her okuyucunun Kur’an’ın kelimelerini okuduğu zaman hava dalgalarının aynalarında Rahman’ın izniyle temessül eden bütün harfler adedince seyyidimiz Hazret-i Muhammed (a.s.m.) ve onun âl ve ashabına selâm eyle.
O harflerin sayısınca da bize, anne-babamıza, erkek ve kadın bütün mü’minlere rahmet eyle, Âmîn!
Ey Kur’an’ı indiren Allah’ım! Kur’an’ın ve ona Kur’an indirilen zatın (a.s.m.) hakkı için kalblerimizi ve kabirlerimizi iman ve kur’ân’ın nuruyla nurlandır, Âmîn!
Ey kavmi içinde Nuh Aleyhisselâma cevap veren Allah’ım!
Ey düşmanlarına karşı İbrahim Aleyhisselâma yardım eden Allah’ım!
Ey Yakub Aleyhisselâma Yusuf Aleyhisselâmı döndüren Allah’ım!
Ey Eyyub Aleyhisselâmdan zararı kaldıran Allah’ım!
Ey Zekeriyya Aleyhisselâmın duasına cevap veren Allah’ım!
Ey Yunus bin Mettâ Aleyhisselâmı kabul eden Allah’ım!
Senden bu müstecap dua sahiplerinin esrarı hürmetine bizi insî ve cinnî şeytanların şerrinden muhafaza eylemeni, düşmanlarımıza karşı bize yardım etmeni, bizi nefsimizle başbaşa bırakmamanı, kalbî hastalıklarımıza şifa vermeni niyaz ediyorum.
Âmîn, âmîn, âmîn!
Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri
Sual: Rivayetlerde gelmiş ki, 'Deccalın bir yalancı cenneti var; kendine tâbi olanları ona atar. Hem yalancı bir cehennemi var; tâbi olmayanları ona atar. Hattâ o kendi merkebinin de bir kulağını cennet gibi, bir kulağını da cehennem gibi yapmış. Azamet-i bedeniyesi bu kadardır, şu kadardır...' diye tarifat var.
Elcevap: Deccalın şahs-ı surîsi insan gibidir. Mağrur, firavunlaşmış, Allah'ı unutmuş olduğundan, surî, cebbârâne olan hâkimiyetine ulûhiyet namını vermiş bir şeytan-ı ahmaktır ve bir insan-ı dessastır. Fakat şahs-ı mânevîsi olan dinsizlik cereyan-ı azîmi pek cesîmdir. Rivayetlerde Deccal'a ait tavsifât-ı müthişe ona işaret eder. Bir vakit Japonya'nın Başkumandanının resmi, bir ayağı Bahr-i Muhitte, diğer ayağı on günlük mesafedeki Port Arthur Kalesinde tasvir edilmiş; o küçük Japon Kumandanının bu surette tasviriyle, ordusunun şahs-ı mânevîsi gösterilmiş.
Amma Deccal'ın yalancı cenneti ise, medeniyetin cazibedar lehviyâtı ve fantaziyeleridir. Merkebi ise, şimendifer gibi bir vasıtadır ki, bir başında ateş ocağı bulunur; kendine tâbi olmayanları bazen ateşe atar. O merkebin bir kulağı, yani diğer başı cennet gibi tefriş edilmiş; tâbi olanları oraya oturtur. Zaten sefih ve gaddar medeniyetin mühim bir merkebi olan şimendifer, ehl-i sefahet ve dünya için yalancı bir cennet getirir; biçare ehl-i diyanet ve ehl-i İslâm için, medeniyet elinde cehennem zebanîsi gibi tehlike getirir, esaret ve sefalet altına atar.
İşte, İsevîliğin din-i hakikîsi zuhur ile ve İslâmiyete inkılâp etmesiyle, çendan âlemde ekseriyet-i mutlakaya nurunu neşreder. Fakat, yine kıyamet kopmasına yakın, tekrar bir dinsizlik cereyanı baş gösterir, galebe eder ve (Hüküm ekseriyete göre verilir) kaidesince, yeryüzünde Allah Allah diyecek kalmayacak; yani, ehemmiyetli bir cemaat küre-i arzda mühim bir mevkie sahip olacak bir surette Allah Allah denilmeyecek demektir. Yoksa, ekalliyette kalan veyahut mağlûp düşen ehl-i hak kıyamete kadar bâki kalacak; yalnız, kıyametin kopacağı ânında, kıyametin dehşetlerini görmemek için, bir eser-i rahmet olarak, ehl-i imanın ruhları daha evvel kabzedilecek, kıyamet kâfirlerin başına kopacaktır.
Lügatçe;
Deccal: Kıyâmet kopmadan önce gelen, İslamiyeti ortadan kaldırmaya çalışan, dinlere savaş açan, yalancı, aldatıcı, hilekâr kimse-merkeb: Binek-Azamet-i bedeniye: Vücudun, bedenin büyüklüğü-şahs-ı surî: Görünen şahıs-cebbârâne: zorbalıla, diktatörce-ulûhiyet: İlâhlık, Allah`ın hâkimiyeti ile kâinattaki herşeyi Kendisine ibâdet ve itaat ettirmesi-şeytan-ı ahmak: Akılsız, sersem şeytan-insan-ı dessas: Aldatıcı insan-cesîm: Çok büyük, iri, cüsseli-tavsifât-ı müthişe: Müthiş ve korkunç vasıflandırma ve benzetmeler-Bahr-i Muhit: Büyük okyanus-lehviyât: Kadınlı erkekli haram eğlenceler, oyunlar; nefsânî gayr-ı meşrû eğlenceler-fantaziye: Bir ihtiyaçtan kaynaklanmayan aşırı süs ve zevk için kullanılan pahalı eşya, yalandan gösteriş, boş debdebe, görünüşte lüks ve zînet-şimendifer: Tren-çendan: Gerçi-ekalliyet: Azınlık.

Yalana hiç yer yoktur

Sual: Bir maslahata binaen kizbin caiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir?

Cevap: Evet, kat’î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer’î vardır. Fakat hakikate bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vecihle, mazbut ve miktarı muayyen olmayan birşey, hükümlere illet ve medar olamaz; çünkü, miktarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahaza, birşeyin zararı menfaatine galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terk etmekte olur.

Evet, âlemde görünen bu kadar inkılâplar ve karışıklıklar, zararın, özür telâkki edilen maslahata galebe etmesine bir şahittir.

Fakat kinaye veya târiz suretiyle, yani gayr-ı sarih bir kelimeyle söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.

Lügatçe;
maslahat: fayda, yarar- kizb: yalan, yalancılık-mesağ-ı şer’î: şer’î izin; şeriatın verdiği müsaade-usûl-i şeriat: fıkıh usûlü, İslâm hukuku metodolojisi-takarrur: kural olarak yerleşme, sabit olma-mazbut: sınırları belirli-illet: asıl sebep-medar: dayanak noktası, asıl sebep-Maahaza: bununla birlikte- mensuh: nesh edilmiş; hükmü kaldırılmış-gayr-ı muteber: geçersiz, itibar edilmeyen-inkılâp: değişiklik, karışıklık-kinaye: bir sözü gerçek mânâsına da gelebilecek şekilde, başka bir mânâda kullanma san’atı-târiz: dokundurma, iğneleme; sözde bir yönü göstererek başka bir yönü kastetme sanatı, meselâ; insanlara zarar veren kimseye “İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır.” diyerek o kimsenin hayırlı biri olmadığını söylemek gibi-gayr-ı sarih: açık olmayan.