MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 24.10.2012 22:45
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

(Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla. “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44 meali)
(Yazdığınız ve bastığınız şeyler adedince Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.)
Aziz, sıddık, muktedir, müteyakkız kardeşlerim,
Sizin mübarek leyâli-i aşerenizi ve kurban bayramınızı tebrik ederiz. Said Nursî (R.A.)
Herşeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir.
Göz ise mâneviyatta kördür.
Bediüzzaman
Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri

İsevîlik dini ve o dinden gelen âdât-ı müstemirresini muhafaza hesabına çalışan bir hükümetle, resmî ilânıyla, zulmetli pis menfaati için dinsizliğe ve bolşevizme yardım edip tervic eden diğer bir hükümet ki, yine hasis, pis, menfaati için İslamlarda ve Asya'da dinsizliğin intişarına taraftar olan fitnekâr ve cebbar hükümetlerle muharebe eden evvelki hükümetin şahs-ı manevisi temessül etse ve dinsizlik cereyanının bütün taraftarları da bir şahs-ı manevisi tecessüm eylese, üç cihetle bu müteaddid manaları bulunan hadisin bu zaman aynen bir manasını gösteriyor. Eğer o galip hükümet netice-i harbi kazansa, bu işârî mana dahi bir mana-yı sarih derecesine çıkar. Eğer tam kazanmasa da, yine muvafık bir mana-yı işârîdir.
Birinci cihet: Din-i İsevînin hakikîsini esas tutan İsevî ruhanilerin cemaati ve onlara karşı dinsizliği tervice başlayan cemaat tecessüm etseler, bir minare yüksekliğinde bir insanın yanında, bir çocuk kadar da olamaz.
İkinci cihet: Resmî ilânıyla, 'Allah'a istinad edip dinsizliği kaldıracağım, İslamiyeti ve İslamları himaye edeceğim' diyen bir hükümet yüz milyon küsur iken, dört yüz milyona yakın nüfusa hükmeden bir diğer devlete ve dört yüz milyon nüfusa yakın ve onun müttefiki olan Çin'e ve Amerika'ya ve onlar ise zahîr ve müttefik oldukları olan bolşeviklere galibâne, öldürücü darbe vuran o hükümetteki muharip cemaatin şahs-ı manevisiyle, mücadele ettiği dinsizlerin ve taraftarların şahs-ı manevileri tecessüm etse, yine minare boyunda bir insana nispeten küçük bir insanın nispeti gibi olur.
Bir rivayette, 'Deccal dünyayı zapteder' manası, 'ekseriyet-i mutlaka ona taraftar olur' demektir. Şimdi de öyle oldu.
Lügatçe;
âdât-ı müstemirre: Yerleşmiş âdetler; sürüp gelen gelenekler- zulmetli: Nursuz, karanlıklı-tervic: Revaç vermek, Kabul ettirip, geçerli kılmak-intişar: Yayılmak-temessül: cisimleşme, şekillenme-müteaddid: Türlü türlü, çeşitli-işârî: Bir ifâdenin birşey hakkında açıkça değil, işâret tarzındaki mânâsı-mana-yı sarih: Açıkça anlatılan mânâ, açık ifâde edilen, anlaşılan mânâ-muvafık: Uygun-tecessüm: Cisimleşme, maddeleşme-bolşevik: Rusya'da kanlı komünizm ihtilalini yapan ve bütün hür dünya milletlerinin de aynı ihtilal metotlarıyla komünizmin hâkimiyeti altına gireceğini savunan Marksist Leninist siyasî görüş ve taraftarları. (Bu görüşün temsilcileri önce Rus halkını aldattılar, onlara en çok özledikleri şeyleri va'dederek onları aldatıp kendilerine bağladılar ve cinayetlerine ortak ettiler. Sonra da va'dettiklerinin tam tersini uygulıyarak halkı köleleştirdiler. Daha sonra gerçeklerden habersiz başka milletlerin gençlerini ve işçilerini aldatarak memleketlerini komünizmin esaretine soktular. Bugün memleketimizde ve başka ülkelerde anarşizmin kaynağı bolşevizm (Komünizm) dir. Allah'ı, peygamberi, âhireti inkâr eden,vatan millet tanımayan, inançsız ve acımasız, insanları âlet olarak kullanarak milletleri içten yıkmak ve sonra hâkim olarak onları sömürmek isteyen bolşevizme ve komünizme karşı en büyük silâh Allah'a iman ve İslâmiyet'tir. Bolşevizm ve komünizm gibi üvey kardeşleri olan kapitalizm ve faşizm de insanlığa kan ve acıdan başka birşey vermemişlerdir. Gafletten uyanan insanlar, İslâmiyet'in yegâne kurtarıcı olduğunu anlamaya başlamışlardır. İstikbal İslâmındır ve İslâm'ın olacaktır) -muharip: Harbeden, savaşcı.
Peygamberimiz hakkında şüphe uyandırmak isteyen kâfir ve münafıklara Kur'an'ın verdiği cevaplar:
(“Yoksa kız çocukları Onun, erkek çocuklar da sizin mi? ” Tûr Sûresi, 52:39 meali)
Veyahut, ukul-ü aşere ve erbâbü’l-envâ namıyla şerikleri itikad eden müşrik felâsife gibi ve yıldızlara ve melâikelere bir nevi ulûhiyet isnad eden Sâbiiyyun gibi, Cenâb-ı Hakka veled nisbet eden mülhid ve dâllinler gibi, Zât-ı Ehad ve Samedin vücub-u vücuduna, vahdetine, samediyetine, istiğna-yı mutlakına zıt olan veledi nisbet ve melâikenin ubûdiyetine ve ismetine ve cinsiyetine münafi olan ünûseti isnad mı ederler? Kendilerine şefaatçi mi zannederler ki, sana tâbi olmuyorlar?
İnsan gibi mümkin, fâni, bekà-yı nev’ine muhtaç ve cismanî ve mütecezzî, tekessüre kabil ve âciz, dünyaperest, yardımcı bir vârise muhtaç ve müştak mahlûklar için vasıta-i tekessür ve teâvün ve rabıta-i hayat ve bekà olan tenasül, elbette ve elbette vücudu vacip ve daim, bekàsı ezelî ve ebedî, zâtı cismâniyetten mücerred ve muallâ ve mahiyeti, tecezzî ve tekessürden münezzeh ve müberrâ ve kudreti aczden mukaddes ve bîhemtâ olan Zât-ı Zülcelâle evlât isnad etmek; hem o âciz, mümkin, miskin insanlar dahi beğenmedikleri ve izzet-i mağrurânesine yakıştıramadıkları bir nevi evlât, yani hadsiz kızları isnad etmek öyle bir safsatadır ve öyle bir divanelik hezeyanıdır ki, o fikirde olan heriflerin tekzipleri, inkârları hiçtir. Aldırmamalısın. Herbir sersemin safsatasına, her divanenin hezeyanına kulak verilmez.
Lügatçe;
ukul-ü aşere: bazı eski felsefecilere göre kâinatı idare eden on akıl; birincisi Allah’ın yarattığı akıl, diğerleri de ondan türemiş akıllar-erbâbü’l-envâ: her türün bir tanrısı olduğunu iddia eden felsefî görüş-şerik: ortak-felâsife: felsefeciler-Sâbiiyyun: yıldızlara tapanlar-veled: çocuk, evlad-mülhid: dinsiz-dallin: hak yoldan sapanlar-vücub-u vücud: varlığının zorunlu oluşu-vahdet: birlik-samediyet: Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmayıp herşeyin Ona muhtaç olması-istiğna-yı mutlak: Allah’ın sınırsız zenginliğe sahip olması-ubûdiyet: kulluk-ismet: günahsızlık-münafi: zıt, aykırı-ünûset: dişilik-mümkin: varlığı ile yokluğu imkân dahilinde olan, Allah’ın var etmesine bağlı olan-mütecezzî: bölünebilen, parçalara ayrılmış olan-tekessür: çoğalmak-teâvün: yardımlaşmak-tenasül: türemek-mücerred: soyutlanmış, tek-muallâ: yüce, yüksek-müberra: arınmış, uzak-bihemta: benzersiz, eşsiz-izzet-i mağrurâne: gururlanarak, kibirlenerek kendini büyük göstermek.