MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 17.10.2012 14:36
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Münâcât

Ey Hâlık-ı Külli Şey [ey Kâinatta mevcud olan herşeyin yaratıcısı, Allah ],
Zeminin bütün mahlûkatı [yaratılmışları], Senin mülkünde, Senin arzında [yeryüzünde], Senin havl [güç]ve kuvvetinle ve Senin kudretin ve iradetinle [dilemenle] ve ilmin ve hikmetinle idare olunuyorlar ve musahhardırlar [boyun eğmişlerdir]. Ve zemin yüzünde faaliyeti müşahede edilen bir rububiyet [Allah'ın her zaman, her yerde, her mahluka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye, tedbir ve mâlikiyeti ve besleyiciliği], öyle ihata[kuşatma] ve şümul [İçine alma] gösteriyor ve onun idaresi ve tedbiri ve terbiyesi öyle mükemmel ve öyle hassastır ve her taraftaki icraatı öyle birlik ve beraberlik ve benzemeklik içindedir ki, tecezzî [Parçalara ayrılmayı] kabul etmeyen bir küll [bütün] ve inkısamı [bölünmesi] imkânsız bulunan bir küllî [bütünlük] hükmünde bir tasarruf, bir rubûbiyet [Cenâb-ı Allah'ın her zaman, her yerde, her mahluka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye, tedbir ve mâlikiyeti ve besleyiciliğinin] olduğunu bildiriyor. Hem zemin bütün sekenesiyle [üzerindeki leriyle] beraber, lisan-ı kàlden [dil ile ifade etmekten] daha zâhir [açık] hadsiz [sonsuz]lisanlarla Hâlıkını [yaratıcısını] takdis [Allah'ın hamde ve övülmeğe lâyık olduğunu bildirme, Allah'ı her türlü kusur ve noksanlıklardan tenzih etme] ve tesbih[Allah'ı bütün kusur ve noksan sıfatlardan uzak tutuyor, Cenâb-ı Hakkı (c.c.) şânına lâyık ifadelerle anıyor] ve nihayetsiz [sınırsız] nimetlerinin lisan-ı halleriyle Rezzâk-ı Zülcelâlinin [Herbir mahlûkunun rızkını veren celâl sâhibi Allah] hamd ve medh ü senâsını ediyorlar...
Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyâsından istitar etmiş [örtünmüş ] olan Zât-ı Akdes [her türlü kusur ve noksandan uzak ve pâk olan zât; Allah ],
Zeminin bütün takdisat [Allah'ın hamde ve övülmeğe lâyık, her türlü kusur ve noksanlıklardan uzak olduğunu bildirmesi] ve tesbihatıyla [Cenâb-ı Hakkı (c.c.) şânına lâyık ifadelerle anmasıyla], Seni kusurdan, aczden, şerikten[ortak koşmaktan] takdis [Allah'ın hamde ve övülmeğe lâyık, her türlü kusur ve noksanlıklardan uzak olduğunu bildirmesi] ve bütün tahmidat [bütün övgünün ve hamdin yalnız Allah'a ait olduğunu söylemesi] ve senâlarıyla Sana hamd ve şükrederim.
Ey Rabbu’l-Berri ve’l-Bahr[ey karaların ve denizlerin rabbi],
Kur’ân’ın dersiyle ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın talimiyle [öğretmesiyle] anladım ki:
Nasıl gökler ve feza [uzay] ve zemin [yer], Senin birliğine ve varlığına şehadet [şahitlik] ederler. Öyle de, bahirler [denizler], nehirler ve çeşmeler ve ırmaklar, Senin vücub-u vücuduna [varlığının inkar edilemeyecek kesinlikte olduğuna] ve vahdetine [birliğine] bedahet [ispata ihtiyaç olmayacak derecede açıklık] derecesinde şehadet [şahitlik] ederler.

Evet, bu dünyamızın menba-ı [kaynağı] acâip buhar kazanları hükmünde olan denizlerde hiçbir mevcut, hattâ hiçbir katre [damla] su yoktur ki, vücuduyla [varlığyla], intizamıyla [düzenliliğiyle], menfaatiyle [faydalarıyla] ve vaziyetiyle [durumuyla] Hâlıkını [yaratıcısını]bildirmesin.
Ve basit bir kumda ve basit bir suda rızıkları mükemmel bir surette verilen garip mahlûklardan[yaratılmışlardan] ve hilkatleri [yaratılışları] gayet muntazam [ölçülü,düzenli] hayvanât-ı bahriyeden[deniz hayvanlarından], hususan bir tanesi bir milyon yumurtacıklarıyla denizleri şenlendiren balıklardan hiçbirisi yoktur ki, hilkatiyle [yaratılışlarıyla] ve vazifesiyle ve idare ve iaşesiyle [ihtiyaçlarının karşılanmasıyla] ve tedbir ve terbiyesiyle yaratanına işaret ve rezzâkına [rızkını verene] şehadet [şahitlik] etmesin.