Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) temiz ve pak dilinden dualar
“Allah’ım! Yaratılışımı güzel yaptın, ahlâkımı da güzelleştir.”
(İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 959)
Vâhid-i Ehad, Hakîm-i Mutlak, Kadîr-i Küll-i Şey'den başka
bu san'ata, bu tedbîre, bu rubûbiyete, bu tedvîre
hangi şey elini uzatabilir, hangi sebep müdâhale edebilir?
Bediüzzaman
Mesâil-i şeriattan bir kısmına “taabbüdî” denilir, aklın muhakemesine bağlı değildir, emrolduğu için yapılır. İlleti, emirdir.
Bir kısmına “mâkulü’l-mânâ” tabir edilir. Yani, bir hikmet ve bir maslahatı var ki, o hükmün teşriine müreccih olmuş; fakat sebep ve illet değil. Çünkü hakikî illet, emir ve nehy-i İlâhîdir.
Şeâirin taabbüdî kısmı, hikmet ve maslahat onu tağyir edemez. Taabbüdîlik ciheti tereccuh ediyor; ona ilişilmez. Yüz bin maslahat gelse onu tağyir edemez. Öyle de, “Şeâirin faidesi yalnız malûm mesâlihtir” denilmez ve öyle bilmek hatadır. Belki o maslahatlar ise, çok hikmetlerinden bir faidesi olabilir.
Meselâ, biri dese, “Ezanın hikmeti, Müslümanları namaza çağırmaktır. Şu halde bir tüfek atmak kâfidir.” Halbuki, o divane bilmez ki, binler maslahat-ı ezâniye içinde o bir maslahattır. Tüfek sesi o maslahatı verse, acaba nev-i beşer namına, yahut o şehir ahalisi namına, hilkat-i kâinatın netice-i uzmâsı ve nev-i beşerin netice-i hilkati olan ilân-ı tevhid ve rububiyet-i İlâhiyeye karşı izhar-ı ubûdiyete vasıta olan ezanın yerini nasıl tutacak?
Elhasıl, Cehennem lüzumsuz değil. Çok işler var ki, bütün kuvvetiyle “Yaşasın Cehennem” der.
Cennet dahi ucuz değildir; mühim fiyat ister.
(“Cehennem ehli ile Cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli, muradına ermiş olanların tâ kendisidir.” Haşir Sûresi, 59:20)
Lügatçe;
Mesâil-i şeriat: Şeriatın meseleleri, kaideleri-taabbüdî: İbâdete âit olup, sırf emredildiği için yapılan-İllet: Hakiki sebep-mâkulü’l-mânâ: akla yakın, akla uygun, aklın kavrayabileceği mana-hikmet: gaye, fayda-teşrii:
Peygamberimiz hakkında şüphe uyandırmak isteyen kâfir ve münafıklara Kur'an'ın verdiği cevaplar
(“Yoksa bunu onlara akılları mı söylüyor? ” Tûr Sûresi, 52:32)
Yahut, acaba akıllarına güvenen akılsız feylesoflar gibi, “Aklımız bize yeter” deyip sana ittibâdan istinkâf mı ederler? Halbuki, akıl ise sana ittibâı emreder. Çünkü bütün dediğin makuldür. Fakat akıl kendi başıyla ona yetişemez.