Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) temiz ve pak dilinden dualar
Allah'ım!
Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin ve şehvetimin şerrinden Sana sığınırım.
(Ebu Davud, 2/92; Tirmizi 5/523; Ne-sei: 8/271)
Biz dini severiz. Dünyayı da yine din için severiz.
(Dinsiz dünyada hayır yoktur.)
Bediüzzaman
Süfyan Yahudiler içinden çıkacak
(Yahudi muhallesinden)
Medâr-ı ibret üç hadisedir.
Birinci hadise: Bir zaman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hazret-i Ömer Radıyallahu Anh'a Yahudi çocukları içinde birisini gösterdi, 'İşte sureti' dedi. Hazret-i Ömer Radiyallahu Anh, 'Öyleyse ben bunu öldüreceğim' dedi. Ferman etti: 'Eğer bu Süfyan ve İslâm Deccalı olsa, sen öldüremezsin; eğer o olmazsa, onun suretiyle öldürülmez.'
Bu rivayet işaret eder ki, onun sureti, hâkimiyeti zamanında çok şeylerde görüneceği gibi, kendisi Yahudiler içinde tevellüd edecek. Gariptir ki, onun suretindeki bir çocuğu katledecek derecede ona hiddet ve adavet eden Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh) , o Süfyan'ın en çok beğendiği ve takdir ettiği ve çok defa ondan senâkârâne bahsedeceği bir memdûhu Hazret-i Ömer'le çıkmış.
Lügatçe;
Medâr-ı ibret: İbret alınacak-Süfyan: Ahirzamanda geleceği ve islâm dinini yıkmak için çalışacağı sahih hadislerde haber verilen dinsiz ve münâfık bir şahıs, İslâm deccalı-suret: Resim, fotoğraf-senâkârâne: Överek-memdûh: Beğenilmiş, övülmüş-tevellüd: doğma, doğum.
Irkçılığın zalimane düsturları
Üçüncü Sualiniz: 'O mübarek zatların başına gelen o feci, gaddârâne muamelenin hikmeti nedir? ' diyorsunuz.
Elcevap: Sabıkan beyan ettiğimiz gibi, Hazret-i Hüseyin'in muarızları olan Emevîler saltanatında, merhametsiz gadre sebebiyet verecek üç esas vardı:
Birisi: Merhametsiz siyasetin bir düsturu olan, 'Hükûmetin selâmeti ve âsâyişin devamı için eşhas feda edilir.'
İkincisi: Onların saltanatı unsuriyet ve milliyete istinad ettiği için, milliyetin gaddârâne bir düsturu olan, 'Milletin selâmeti için herşey feda edilir.'
Üçüncüsü: Emevîlerin Hâşimîlere karşı ananesindeki rekabet damarı, Yezid gibi bazılarında bulunduğu için, şefkatsiz bir gadre kabiliyet göstermişti.
Dördüncü bir sebep de, Hazret-i Hüseyin'in taraftarlarında bulunuyordu ki, Emevîlerin, Arap milliyetini esas tutup sair milletlerin efradına 'memâlik' tabir ederek köle nazarıyla bakmaları ve gurur-u milliyelerini kırmaları yüzünden, milel-i saire Hazret-i Hüseyin'in cemaatine intikamkârâne ve müşevveş bir niyetle iltihak ettiklerinden, Emevîlerin asabiyet-i milliyelerine fazla dokunmuş, gayet gaddârâne ve merhametsizcesine, meşhur faciaya sebebiyet vermişlerdir.
Mezkûr dört esbab, zâhirîdir. Kader noktasından bakıldığı vakit, Hazret-i Hüseyin ve akrabasına, o facia sebebiyle hasıl olan netâic-i uhreviye ve saltanat-ı ruhaniye ve terakkiyât-ı mâneviye o kadar kıymettardır ki, o facia ile çektikleri zahmet gayet kolay ve ucuz düşer. Nasıl ki bir nefer, bir saat işkence altında şehid edilse, öyle bir mertebeyi bulur ki, on sene başkası çalışsa ancak o mertebeyi bulur. Eğer o nefer şehid olduktan sonra ona sorulabilse, 'Az birşeyle pek çok şeyler kazandım' diyecektir.
Lügatçe,
gaddârâne: acımasızca, zâlimâne-gadr: zulüm, acımasızlık-eşhas: şahıslar, fertler-unsuriyet: ırkçılık-milel-i saire: diğer milletler-intikamkârâne: intikam alır bir şekilde-müşevveş: karma karışık-asabiyet-i milliye: ırçılık damarı-netâic-i uhreviye: âhiretteki neticeler-saltanat-ı ruhaniye: ruhanî, mânevî olarak devam eden saltanat-terakkiyât-ı mâneviye: mânevî ilerlemeler, yükselmeler.